KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Kadınlar Direniyor!

Kadının Kaleminden
Nisan 30 / 2016


 
 
 
 

 
 
 
Atiye Eren 
 
"Direniş" sözcüğü, bir hakkı elde etmek için, toplumsal bir kümenin başka bir toplumsal kümeye ya da bir kimseye topluca karşı koyması anlamına gelmektedir. Günümüzde birçok kişi ve grup tarafından "direniş" kelimesi pek çok isimle anılabilmektedir. Gerçekte de, toplumsal yıkımın karşısında "toplumsal inşa"yı esas alan direniş unsuru erkek egemen sistem tarafından alaşağı edilip pasifize edilmek isteniyor. Kadınlar da kendilerinden beklenen cinsiyet rollerini yıkarak sokaklarda, meydanlarda ve barikatlarda direnişi hayatlarının bir parçası yaparak toplumsal varoluşu ve inşayı gerçekleştirmeye çalışıyorlar. 
 
Geçtiğimiz yüzyıl boyunca da ortaya çıkan devrimci hareketler diktatörlükleri alaşağı etme, ekonomik eşitsizliklerin karşısına dikilme ve ulusların kendi kaderini tayin etme gibi amaçları teşvik etti. Fakat bu hareketlere katılan direnişçilerin birçoğu erkek değil, bunların binlercesi kadındı. İnsanlık tarihinde kadınlar var oldukları günden bugüne direniyor. 150 yıl önce Newyork'ta atılan ilk kıvılcım, Nikaragua'da, El Salvador'da, Chiapas'ta hayat bulmuş, Rojava'da biçim kazanmıştır.
 
8 Mart 1857'de ABD'nin Newyork kentinde dokuma işçilerinin daha iyi yaşam koşulları istemiyle başlatmış oldukları grev bedenlerini saran ateşle sonuçlandı. Newyork'ta yanan bedenler, kadın bedenini ve emeğini hiçe sayan erkek egemen düzene karşı baharın, direnişin sembolü oldular. Öte yandan Latin Amerika'da Mayıs Alanı Anaları, Bolivya'daki madenci kadınlar, Nikaragua'da, El Salvador'da, Chiapas'ta barikatlarda, ordularda direnen kadınlar özgürlük mücadeleleriyle toplumsal devrimi önemli oranda sağlamış, yoksulluğa, ırkçılığa ve ataerkine karşı yaşamın kendisi olmuştur.
 
Rojava Devrimi, toplumsal inşanın yeniden doğuşu kadar ve belki de daha belirleyici olarak kadının yeniden doğuşudur. Uzun bir süredir savaşla anılan Rojava, kadın siyasetçileriyle, kadın savaşçılarıyla devrimin kadın haline tanıklık ediyor. Her bir kurumun mutlaka eşbaşkanlık sistemiyle yönetilmesi, cins kotası uygulamasıyla yönetim organı ya da mecliste erkek ve kadının eşit sayıyla temsil edilmesi, çok eşlilik ve çocuk evliliklerinin yasaklanması kadının toplumdaki öncülük misyonunu öne çıkarmaktadır. Ayrıca kadınların erkek şiddeti ve baskısına karşı kurdukları Mala Jin var. Kadın erkek arasında yaşanan sorunlar burada ele alınıyor. Böylece kadını özne olarak görmeyen, her yerde kadını hedef alan ataerkil sisteme karşı kadının rengiyle gerçekleştirilen Rojava Devrimi, isyanını direnişe dönüştüren kadınların özgürlük mücadelesini zaferle taçlandırıyor.
 
Kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşmeyeceğini biliyoruz. İlk sömürünün kadın üzerinde yapıldığı gerçeğinden hareketle ve kadın özgürlükçü mücadele gerçekliğiyle binlerce kadın büyük bedellerle kendi öz iradesini, öz örgütlülüğünü ortaya çıkararak kendi yaşam gücünü yaratmıştır. Bu temelde kadın olmak, toplumsal inşada direnmenin başlı başına muazzam bir tavır olduğunu ve onurlu yaşamanın bir hak arayışı olduğunu göstermiştir.