Bir miladın adı ve YPJ ile özgürleşen sadece Kobanê değildi...
Kadının Kaleminden
Cahide Harputlu/JINHA
KOBANÊ - Kobanê başta olmak üzere Rojava'nın birçok kentinde DAİŞ çetecilerine karşı onur direnişini sürdüren YPJ'li kadınların asıl hedefi erk zihniyetini paramparça etmek. Kadın ideolojisinden aldıkları zihinsel güçle zılgıtları silahlarından etkili olan kadınlar şimdi tüm dünya kadınlarının umudu haline gelirken, "Sadece Kobanê özgürleşmedi kadınlar da özgürleşti" diyor.
DAİŞ çetelerinin Rojava'ya saldırısıyla savaşın en ön cephelerinde yer alan YPJ'li kadınlar kendi topraklarını canları pahasına savundu/savunmaya devam ediyor. YPJ'li kadınlar Kobanê olmak üzere Rojava'nın birçok kentinde insanlık ve onur direnişlerini tüm görkemliliğiyle sürdürdü. Arîn Mirxan, Gulan Çekdar, Viyan Peyman, Destina Qendil, Ruken Amed, Zehra Penaber, Revana, Roza ve Zozan gibi onlarca kadın bedenini bin parçalık bir ateş topuna dönüştürerek karanlık zihinlerin korkulu rüyası oldu. Güney Cephesi'nde DAİŞ'e karşı fedai eylem gerçekleştiren kadın savaşçılardan Revana Kobanê, kısa süreli katılımına rağmen arkadaşlarının hafızasında derin izler bıraktı. Komutanı Revan'ı şöyle anlatıyor: "Revan sürekli arayış halindeydi. Revan gibi birçok kadın hikayesi var burada. Mesela direnişten önce babasıyla sokağa çıkıp gezemeyen birçok kadın şimdi babalarıyla aynı cephelerde savaşıyor. Kızlarını alınlarından öpüp savaşa uğurlayan babalar var. Bu hikayeler hiç şüphesiz ki yaşanan halk devriminden kaynaklanıyor."
'Kadınlar olmasaydı bu savaşı kazanamazdık'
Kobanê'de birçok kesimin ve özellikle de YPG'de yer alan erkek savaşçıların dile getirdiği bir gerçeklik var: "Kadınlar olmasaydı bu savaşı kazamazdık." Bunu propaganda veya abartı gibi değerlendirenler de olabiliyor ama YPJ'li kadınları tanıyıp, onların savaştaki cesaretlerini gördükçe bunun boşuna söylenmediğini görüyoruz. Sadece savaşta değil şu an Kobanê'de her alanda kadınları görmek mümkün. Ve bunun çok da kolay elde edilmediğini vurgulamak gerekiyor.
Kadının kararlı duruşu ciddi bir etki yarattı
"Ailem eşyalarını toplayıp bu topraklardan göç etme kararı aldığında ben karşı çıktım ve burada kalacağımı söyledim. Savaşa dair ya da neden böylesi bir savaşın içinde olduğumuza dair bir fikrim yoktu. Sadece toprağımızı savunmalıyız duygusu vardı" şeklinde konuşan YPJ'li Meryem, kendi toprağını bırakmayan kadınlardan sadece biri. Meryem'in durumunda olan birçok kadın var aslında. Başka ülkelerde, şehirlerde, kentlerde mülteci olmayı reddeden ve savaşın ön saflarında yer almayı tercih eden… Kadının bu kararlı duruşu savaş alanında ciddi bir etki yaratarak, özgürlüğe giden yolun kapılarını da aralamış durumda.
'Sadece Kobanê değil kadınlar da özgürleşti'
Başka bir YPJ'li kadının "Bu savaş sadece Kobanê'yi değil kadını da özgürleştirdi" sözü YPJ Komutanı Meryem Kobanê'nin de dile getirdiği 'biz sadece düşmanla değil, eril ve feodal zihniyetle de büyük bir savaş verdik' sözünü akıllara getiriyor. Çünkü kadını değil savaşta, yaşamın içinde bile görmek çoğu kişi için uzak bir ihtimaldi bu topraklarda. Kadına biçilen rol klasik kadın rollerinin en kaba biçimiyle hayat bulmuştu ve Arap kültürünün kadını değersizleştiren, eve kapatan, dini motiflerle boğmaya çalışan anlayışından çok da öteye gidememişti. Fakat Kobanêli kadınlarda ilk dikkati çeken özellikleri çalışkanlığı ve direngenliğidir diyebiliriz. Her ne kadar devrim öncesine kadar sosyal ve siyasal alan da dahil toplumda bir statü elde edememiş olsalar da günlük yaşamda, evde, sokakta, tarlada en ağır iş yükünü omuzlayanlar yine kadınlar olmuş ve her yerde olduğu gibi burada da emeği çalınmış, göz ardı edilmiş ve geri planda bırakılmıştı.
DAİŞ'in YPJ korkusu!
Kobanê'de savaş mevzilerinde yer alan birçok kadın direnişe katılımını şöyle özetliyor: "Savaş başladığı zaman şimdiye kadar bizi hep hor ve küçük gören babalarımız, ağabey ve diğer büyük saydıklarımız bir bir bu kenti terk ederlerken genç kadınların çoğu bunu reddetti ve savaşın en ön saflarında yerini aldı. Kadınların bu duruşu sonradan birçok kişinin geri dönmesini de sağladı. Bize 'yapamazsınız' diyenler şimdi neler yapabileceğimizi görüyor ve saygı gösteriyorlar." Kadınların savaştaki bu özgücünü ve başarısını dile getirenler sadece dost ve yoldaşları değil, kadınların savaş tarzı ve cesaretleri karşısında büyük bir şok ve şaşkınlık yaşayan DAİŞ çeteleri de birçok kez bunun karşısında psikolojik çöküntü yaşadığını itiraf etmiş. YPG/YPJ savaşçıları tarafından ele geçirilen DAİŞ çeteleri kadınların olduğu mevzilerde savaşmak istemediklerini, kadınların eliyle ölmemek için yalvardıklarını anlatmışlar.
'Zılgıtlarımız silahtan daha etkiliydi'
YPJ savaşçısı Jiyan Orhan esir aldıkları bir DAİŞ çetesinin anlatımlarını şöyle özetliyor: "Her şeyi anlayabiliyoruz ama siz kadınlar neden savaşıyorsunuz onu anlamıyoruz." Bir diğer YPJ savaşçısı ve aynı zamanda mevzilerde komutanlık yapmış olan Hevjin ise, DAİŞ çetelerinin kadınların çektiği zılgıtlardan çok korktuğunu belirterek, "Zılgıt seslerimiz yükseldikçe çetelerin savaşma cesaretlerinin kırıldığını görebiliyorduk. Silah atışları kararsız ve azalmış oluyordu. Telsiz konuşmalarına öfkeleri ve tedirginlikleri yansıyordu. Komutanları çeteleri cesaretlendirmek için cennette onlara verilecek hurileri düşünmelerini öğütlüyordu. Buna karşı psikolojik üstünlük sağlamak için tekbir seslerini yükseltip tehditler savuruyorlardı" dedi.
Erk zihniyetini yıkmaya yeminli kadınlar…
Kadınları her zaman kendilerine sunulan bir armağan ve hizmetkarlığa mahkum gören bu erk zihniyetin yaşadığı bu travmayı anlamak zor değil nitekim. Bu erk zihniyetinin en büyük sancılarını çekmiş olan kadınlar, şimdi onu yıkmaya yeminli bir biçimde büyük bir irade sergiliyor ve güçlü bir bilinçle karşı koyuyor. Bunu Arîn Mîrxan, Revana, Roza ve Zozan gibi onlarca kadın bedenini bin parçalık bir ateş topuna dönüştürerek yaptı. Destina ise mevzisinden bir adım geri atmadan direnmişti ve cenazesi yıkıntılar arasından çıkarılırken parmağı hala tetikte hazır bekler haldeydi. Bunun gibi daha yüzlerce örnek ve direniş öyküsüyle örülmüş, kazanılmış ama hala sonlanmamış destansı bir devrimdir Kobanê. Aynı zamanda yeni bir yaşamın ve direngen kadının yaratıcısıdır.
'Öncüsü olduk sahipleneni de olacağız'
Devrimin bu genç savaşkan kadınları, evlerinden çıkmayan, erkeklerle aynı sofraya oturmayan, kendilerine biçilen kalıplara sığmaya çalışırken arayışlarını da sürdüren bireylerden mevzilerde büyük direnişler sergileyen savaşçılara nasıl dönüştüğünü mutlaka ki daha derinlikli irdelemek gerekiyor. Amaç savaşın yarattığı bu kadınların yaratıcısı olduğu yaşama dokunabilmek. Mevzilerde yan yana çatışan, platformlarda kadın özgürlüğünü, savaşı ve siyaseti tartışan bu kadınlar şimdi her alanda meclislerini kurma mücadelesini yürütüyor, kadın bakanlığı dahil siyaset ve toplumsal tüm alanlarda kadın rengini var etmenin mücadelesini veriyor. Siyaset alanında erkeklerin benzer engellemeleri görünür olsa da öncelikle basın alanı olmak üzere kadını yaşamın tüm alanlarında omzunda silahıyla aktif bir biçimde görmek mümkün. Bu noktada önemli bir bilinç gelişmiş 'devrime öncülük eden kadınlardı, sahiplenecek olan da yine kadınlar olmalı' vurgusu birçok kişi tarafından yapılıyor. Ve öyle görünüyor ki kadınların zılgıtları karanlık zihinlerin korkusu olmaya devam ederken dünya kadınlarına da büyük bir umut verecek.
(mg)