KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Erdoğan batıdaki anneler bilmesin diye kapatıyor TV'leri

Kadının Kaleminden
Şubat 20 / 2016


 
 
 
Mehveş Evin
 
Haber nöbeti için Diyarbakır'a gelen gazeteci Mehveş Evin, 2 buçuk aydır kuşatma ve saldırıların sürdüğü Sur'da çocuklarının cenazelerinin alınması için nöbette olan annelerle konuştu. 
 
JINHA muhabiri Nurcan ile, ajansın her gün mutlaka takip ettiği Sümerpark'a, çocuklarının cenazelerini Sur'dan almak için nöbette olan annelere gidiyoruz. Geldiğimizde veryansın ediyorlar. Annelerden biri Kürtçe anlatıyor, öfkesinden gayrı birşey anladığım yok. Yüzüne bakakalıyorum. Neyse ki diğer anneler, biraz çeviri yapıyor. Anlıyorum ki öfkeleri, ilgisizliğe. Sadece cenazeler hakkında televizyonda tek bir satırın yer almamasına değil. Halkın da kendilerini yalnız bıraktığını düşünüyorlar: 
 
Erdoğan, Diyarbakır'ın ölüm fermanını vermiş. Kapatıyor TV'leri batıdaki anneler duymasın, bilmesin diye. 
 
-Sesimizi dünyaya duyurun... Gelsinler, canlı yayın yapsınlar. Kimse gelmiyor. Erdoğan'dan korkuyorlar. 
 
-Perişandır anneler, cenazelerimiz yerde..
 
-Millet kahvelerde oturuyor, bizim yavrularımız ölüyor.
 
-E bu laflara ne denir şimdi?
 
Pencereye çıkma yasağı da var
 
Sur'da, kendi mahallelerinde hala mahsur kalanlar olduğunu biliyor ve "Cizre'deki gibi" olmasından endişe ediyorlar. 
Kadınlarla sokağa çıkma yasaklarını konuşurken, "Pencereye çıkma yasağı da vardı" diyorlar. Özel harekatçılar, halkın değil kapının önüne çıkmasına, pencereden bakmasını da engellemiş. Tabii ki "güvenlik gerekçesi"yledir, ama mahallede kıyamet koparken ne olduğunu öğrenmek istemez mi insan?
Hükümetin iddia ettiği gibi Sur'da kalıp otele yerleştirilen, erzak verilenler olmuş mudur diye soruyorum."Kendi üyeleridir, biz duymadık.. Silvan'da Kızılay, AKP'li olduğu bilinenlere yardım dağıtıyor."
 
'Niye Türkler Kürtleri barındırmıyor'
 
Cihat, daha 15 yaşındayken Sur'da öldürülen çocuklardan. Gencecik annesinin gözleri şiş, oğlunun yasak bir ara kaldırıldığında eşya taşımak için gittiği mahalleden çıkamadığını söylüyor. Küçük kızı da yanında, "abisine ne olduğunu söylemedik" diyor. Ağıt yakılan, ağlanan, abisinin resimlerinin süslediği mekanda, küçük kardeş de elbet farkında. 
Annelerin tek umudu, bir gün polis, asker, tüm annelerin barış için ses çıkarmaları. "Onların da ciğeri yanıyor, ne verseler evladın yerini tutamaz" diyorlar. 
Kürt kadınların bilgeliği, dobralığı ve kullandıkları sözcükler, beni hep sarsmıştır. Bir anne, yine 90'dan vuran bir soru soruyor: 
"Batıda bir akrabam linç ediliyordu. Niye biz Türkleri barındırıyoruz, başımız üstünde tutuyoruz da Türkler, Kürtleri barındırmıyor? Buraya gelen memur, doktor, 'biz sizi yanlış tanımışız' diye gidiyor. Biz Batı'ya gittiğimizde çöp muamelesi yapıyorlar..."
Yok öyle değil diyeceğim, diyemiyorum. Çünkü gerçek, bu. 
 
(gc)