KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Kobanê'den Cizre'ye yarın için 'Îro xemgîn'ê

Kadının Kaleminden
Ocak 25 / 2016



Asya Tekin/JINHA 
 
ŞIRNEX - Nefes alan her şeyin hedefte olduğu Cizre'nin sesi olan Asya Yüksel ve Mehmet Tunç, tamda özyönetim denen modelin vücut bulmuş hali iki eşbaşkan. Acılarını paylaşmadığı ev kalmayan Asya ve Mehmet, sütü kesilen kadınlardan, çocuğu yaralanan annelere, suyu eksik evlere her yere yetişmeye çalıştı. 
 
Belki bizim kuşak hikayeleri ile büyüdü devletin topyekün köyleri yakması ve şehirlere saldırısını...Küçüktük anlam vermek ve kafada o ana ait fotoğrafları oluşturmakta zorlandık ama kaldı hafızada devletin insana yönelik suçları...Daha önce defalarca geldiğim Cizre'de son 43 günde devletin zor aygıtlarıyla bize öğrettikleri ise çocukluktan kafada kalan yarım fotoğrafları tamamladı adeta. Bir kent düşünün Mem û Zîn'in aşkına tanıklık etmiş, Hz. Nuh'a ev sahipliği yapmış. 
 
Kürtlerin hafızası olan Cizre şimdi tepelerine yerleştirilmiş tanklarla yakılıp yıkılıyor, sadece tankların topların sesi duyuluyor. Oysa Cizre tıpkı Kobanê'de olduğu gibi insanların dayanışma sesini duymak istiyor, kör sağır faşizmi yenmek için...Bu sessizliktir ki Cizre'nin direngenliğinin yanında birde kırgınlık ekleyecek...
 
Sessizlik ve kırgınlığa sitemi başka günlere bırakarak bu gün direnişi anlatalım biz. "Neden?" sorusuna bu kentte verilecek cevap "Özyönetim" ise özyönetim kentte yaşayanların oyları ile seçilen ve halkından hiç kopmayan Halk Meclisi Eşbaşkanları Aysa Yüksel ve Mehmet Tunç'un 43 günlük yaşamının özeti aslında. 
 
Abluka başlamadan iki gün önce kente geldiğimizde Cudi Mahallesi'ndeki Halk Meclisi ilk durağımız oldu. Orada bize karşıladı Asya ile Mehmet. "Öğretmenlere mesaj atılmış kenti terk ediyorlar" dediğimizde Asya tarihi sözünü söylemişti: "O öğretmenler asimilasyon memurlarıydı, geldikleri gibi asimilasyonu alıp gittiler." 
 
Kendi aralarında görev paylaşımı yapıyorlardı kim hangi mahallede kalacak. Sonrasında abluka derinleşti saldırılar yoğunlaştı... Asya 2 çocuğunu evde bırakıp nereye çağırılsa oraya koşmaya başladı. "Saldırılardan sütü kesilen kadınlar, yaralılar, eksilen ihtiyaçlar..." 
 
Direnişin 30'lu günlerinde bir program için yine buluşuyoruz, "Çocukların nasıl?" diyorum, "Ülkemdeki tüm çocuklar için direnmek zorundayım. Biz direnmezsek annelerin memelerindeki sütte karınlarında ki bebeklerde gider" diyor. Kurşunlar altında sokak sokak dolaşıyor, herkesin derdine çare bulmaya çalışıyor. 
 
Diğer Eşbaşkan Mehmet Tunç'un da 6 çocuğu var. O'da her sokakta her evde insanlarla birlikte direnişin en önünde. Konuşuyor, anlatıyor, dinliyor, direnme türküleri söylüyor. Akşam bir ateşin başında Sıtkı'nın söylediği bir stranla duygulanıyor ve gözlerinde yaş geliyor, sonra hemen gözlerini silerek devam ediyor: "Erkek analitik zekalıdır duygusuzdur. Ben kadınlara daha yakınım, duygusal zekam daha ağır basıyor galiba. Küçücük bebekleri katlediyorlar, bu kentin tüm acıları sanki kalbimde patlıyor. Bu direnişte Cizre yalnız kasla bile yıkılmayacak. Bebekler, gençler gelecek için direnecek. Sonra milyonlara kalabalığa karışacağız."
 
 
Ve biz sohbete dalarken dışarıdan yine bir ezgi sesi dolduruyor bomba seslerinin kısa aralıklı sustuğu kentte. "Cîzîre îro xemgîn ê..." Eve Kobanê direnişi ile özdeşleşen bu ezgi bu gün Cizre'nin dilinde ama nasıl ki Kobanê yarın için üzgün olduysa Cizre'de yarın için îro xemgîn ê...
 
(fk)