KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

‘Çocuklar öldürülürken hepiniz oradaydınız ulan’ dendiğinde ne diyeceksiniz?

Kadının Kaleminden
Ocak 11 / 2016



Hürrem Sönmez
 
Her senenin son haftasını Noel ve yeni yıl kutlayanlara kin kusmaya ayıran, sokaklarda bildiri dağıtıp Noel Baba bıçaklayan kimi Müslümanlar için tam da arzu ettikleri gibi bitti 2015. Aynı ülkede yaşadıkları insanların bir kısmı yeni yılın gelişini kutlamadı. Fakat, “Noel kutlamıyoruz, çam ağacı süslemiyoruz, Hristiyan adetidir” diye diye düşmanlık, ayrımcılık yayanlardan korktukları, hurafelerini ciddiye aldıkları için  değildi bu.
 
Memlekette savaş olduğundan…
 
Kimileri öldüğünden, kimileri ölülerinin yasını dahi tutamadığından, kimileri çoluk çocuk bir evin bodrumunda aç susuz çaresizce beklediğinden…
 
Uzaktakiler ise kardeşlik hukukuna duydukları saygıdan, kederlerinden, içleri elvermediğinden…
 
Adını koyalım: memlekette savaş olduğundan…
 
Bazı Müslümanların tam da arzu ettikleri şekilde bitti 2015.
 
Duymadınız…
 
Oysa eş dost akraba bir araya gelip iki kuruşluk neşelenen insanları kâfir ve günahkâr ilan ettiğiniz vakitlerde, ülkenizde çok büyük günahlar işleniyordu, görmediniz. Gördüklerinizi ise coşkuyla alkışladınız, kalpten bağlı olduğunuz egemenin eseriydi çünkü.
 
Ölmekte olan bir çocuğu hastaneye yetiştirmeye çalışırken vurulup ölmemek için beyaz yazmalarını çıkarıp bayrak yapan kadınlar geçti önünüzden, yürüyemedikleri için el arabasında taşınarak götürülen, kasabasını ağlayarak, ellerini açıp ah ederek terk eden ihtiyarlar.
 
Yılbaşı gecesini ibadetle geçirenler olarak ne kadar da temizdi elleriniz ve kalpleriniz…
 
Yunan yönetmen Theo Angelopoulos’un savaşı ve göçü anlatan ‘Ağlayan Çayır’ filminde vardır benzer şekilde beyaz bayraklar ve beyaz çarşaflar ama kirlenirler, kana bulanırlar. Siz imanı kimselere bırakmayıp iyi ahlaktan ise çok uzun zaman önce vazgeçenler… Çoktan kirlendi ahlakınız, insanlığınız.
 
Bilmediniz…
 
Günlerce başörtüsü kaymış sokak ortasında yattı Taybet İnan’ın cenazesi. Demek o kadar da mukaddes değildi sizin için yıllar yılı dilinize doladığınız siyasetinize paravan ettiğiniz örtüler. Mukaddes olan tek şey iktidarınızdı demek. Cesedi tam yedi gün sokak ortasında yatan Taybet İnan’a bakan bazı insanlar düşündüler, ‘Sokak ortasında yatan üzerine karlar yağan ölü benim annem de olabilirdi’ diye, zehir oldu aldıkları nefes…
 
Ama siz bilmediniz, duymadınız. Aynı Tanrı’ya, aynı dine inanıyordunuz halbuki. Her kar yağdığında, değil toprağın üstünde, toprağın altındaki ölülerini düşünen iyi insanlar olduğunuzu zannediyordunuz belki. Başkalarının içkisi, yılbaşı eğlencesi, özel hayatı kadar ilgi alanınıza girmiyordu başkalarının ölüleri. Sevabına bir soruverse keşke cinsel hayat konusunda pek hassas Diyanet İşleri Başkanlığı fetva servisine: Ölüleri kurda kuşa yem etmenin dinimizde yeri var mıymış?
 
Artık tamamen çökmüş bir ahlakla kol kola girip başkalarını yargılayan, kendileri gibi düşünüp yaşamayan, kutsal birliklerine dahil olmayan herkese terörist damgası vuran, başkasının derdini kendine dert edineni ‘Kim bilir ne menfaati var’ diyerek karalayan, ‘Ne işi varmış orada’ diyen vicdan yoksunu topluluk dilinden şer akanların cenazesinde saf tutarken, insanlık ve kardeşlik yanında saf tutanlar usul usul yağan kara bakarken o beyaz yazmaları düşündüler, üzerine karlar yağan ölüleri düşündüler.
 
İyi olan güzel her ne varsa düşmansınız
 
Her şeye dil uzattınız; fikirlere, vicdana, insanlığa… İyi olan güzel her ne varsa düşmansınız nicedir. Ama güçlüden yana durmayı ya da susup köşesine sinmeyi sizin kadar bilecek zekada oldukları halde, bir mecburiyetleri ve menfaatleri yokken insanlar eşitçe ve özgürce daha iyi bir dünyada yaşayabilsin diyenlerin, çocuklar ölmesin diyenlerin, uğraşan, yazan, çizen, düşünen, elinden hiçbir şey gelmese de belki sadece dertlenenlerin masumiyetine dokunamayacaksınız, kara çalamayacaksınız hâlis niyetlerine…
 
Ve ne yazık ki bununla kalmayacak, inkar ettiğiniz, yok farz ettiğiniz gerçekler ummadığınız yerlerde, beklemediğiniz anlarda gelip bulacak sizi, rahat koltuğunuzda ratingi yüksek bir eğlence programı izlerken bir canlı telefon bağlantısıyla olacak örneğin. “Burada çocuklar ölüyor” cümlesi çarpacak evinizin duvarına.  ‘Barış’ diyen, ‘Yeter artık insanlar ölmesin’ diyen herkesi terör propagandası yapmakla suçlasanız da, gerçek bir yerden gelip bulacak sizi.
 
Mehmet Mete’nin fotoğrafına baktınız mı hiç?
 
mehmet mete“Çocuklar öldürülüyor yalanlarıyla terör propagandası yapılıyor” demişler… Silopi’de öldürülen Mehmet Mete’nin fotoğrafına baktınız mı hiç? Boynu hafif bükük objektife garip bir hüzünle bakan, cenazesi dokuz gün camide bekletilen Mehmet Mete, bazılarımız dokuz gün, günde dokuz defa baktık o fotoğrafa… Yalanmış, ölmüyormuş çocuklar, öyle diyorlar şimdi…
 
Oysa bir vakitler kısıtlı imkanlarla kurulan o yılbaşı sofraları etrafında toplanan çocuklardınız belki siz de, tombalada taş yetmeyince mandalina kabuğu koyan, divanda yan yana ‘Canım Kardeşim’ filmini izleyip o en dramatik son sahnesinde hıçkırarak ağlayan ya da Münir Özkul’un büyük patrona, “Ben Yaşar Usta sen mi büyük ben mi” diye kafa tutmasını coşkuyla karşılayan, kovboylara karşı hep Kızılderililer kazansın isteyen…
 
Her şeyi görüyoruz
 
Sahi ne oldu şimdi? Ne oldu da bedenleriniz ve zihinleriniz bu kadar itaat içinde?
 
Hepimiz buradayız, gidecek başka bir yerimiz yok.
 
Her şeyi görüyoruz. 17 sene evvel Ahmet Kaya’yı linç edenlerin yanında sahnedeyken de hiç ‘Beyaz’ değildiniz. Cumhurbaşkanı “Hepiniz oradaydınız ulan” diye haykırdığında, koşa koşa nedamet getirenler oldu, “Vallahi orada değildim” diyenler falan…
 
Gün geldi o gece Ahmet Kaya’nın sahneden söylediği Kürt realitesi yeniden çıktı karşınıza. Rüzgar yine aynı esiyor, özür dileyerek, bağlılığınızı açıklıyorsunuz bir kez daha ekranlardan, linç edilmek korkusu sizin gibilere göre  değil ne de olsa.
 
Yarın bir başkası, “Hepiniz oradaydınız ulan! İnsanlar ölürken, çocuklar öldürülürken, ‘Bu savaş dursun’ diyenler terörist ilan edilirken hepiniz oradaydınız” dediğinde ne diyeceksiniz?
 
Ama doğru ya nasılsa herkes aslına rücu etti, kimse de utanç duymadı, nasılsa mahcubiyet bu toprakları terk edeli çok oldu…
 
Diken.com.tr'den alınmıştır