Beritan ve Vildan, Gazetecilik Heyecanınıza Kurban…
Kadının Kaleminden
Mehveş Evin
Bu yazıyı, tutuklu ve baskı altındaki tüm gazeteciler, ama özellikle de “sahada” haber yapmak için büyük fedakarlıklarla çalışan kadın meslektaşlarım için yazıyorum.
Tutuklu gazetecilerin serbest kalması adına düzenlenen kampanyalar çok önemli ve ben de hepsine şartsız destek vermekten yanayım. Ancak kadın ve Kürt gazetecilerin işlerinin kat kat daha zor ve sırf bu ayrımcılıktan dolayı karşılaştıkları muameleye dikkat çekmek önemli.
Tutuklu gazeteciler kervanına katılan son isim; JINHA muhabiri Beritan Canözer… Bu gencecik kadının kulaklık ve mikrofonla canlı yayın yaparken çekilen fotoğrafına iyi bakın. Beritan, geçen hafta Diyarbakır Sur’daki protestoda haber takip ederken TEM ekiplerince bir Ford Ranger’a bindirildi. “Makul şüphe”nin gerekçesi trajikomikti: Beritan “heyecanlı” görünmüştü!
48 saatlik gözaltı süresinin ardından, hiçbir delil olmaksızın “örgüte yardım etmekle” itham edilip Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevine kondu.
Gazetecilerin “heyecanını” çoktan yitirdiği, gazeteciliğin kamuyu bilgilendirmek için habercilik yapmak yerine devlet ve sermayenin borazanlığını yapmaya dönüştürüldüğü Türkiye’de, Kürt illerinde çalışan bir Kürt gazetecisiyseniz, heyecanın bedeli tutuklanmak olabiliyor… Ankara’nın batısında sahada haber yapıyor olmak, ya bir telefonla atılmak, ya da polis tarafından tartaklanmakla sonuçlanır…
Beritan’dan bir ay kadar önce, 13 Kasım günü Van’da haber takibi yaparken DİHA muhabiri İdris Yılmaz ile birlikte darp edilerek tutuklanan diğer JINHA muhabirinin adı Vildan Atmaca. Ne yaptığı, ne yapacağı haberde suç unsuru bulamayan devlet, nihayet “örgüt propagandası yapmak” iddiasına delil olarak Facebook’ta paylaştığı YPJ’li Arin Mirkan’ın fotoğrafını gösterdi.
Silivri’deki insanlık dışı koşulları gündeme getirirken, ülkenin doğusundaki cezaevlerinde çok daha yoğun hak ihlalleri yaşandığını bilin.
Kadın gazeteciler, cezaevine girerken hem polislerin sözlü tacizine, hem çıplak arama dayatmasına maruz kalıyor. Vildan Atmaca, cezaevindeki ortamı şöyle aktarıyor:
“Sık sık koğuşlarımız asker tarafından basılıp aranıyor. Kantin alışverişi yapamıyoruz. Yemeklerin içinden kıl, tırnak ve hayvan pisliği çıkıyor. Günlük verilmesi gereken gazeteler verilmiyor. Siyasi tutsaklara aileleri tarafından gönderilen mektup, kargo keyfi gerekçelerle verilmiyor. Siyasi tutsaklara düşman hukuku uygulanıyor ve sürekli gardiyanların hakaret ve tacizlerine maruz kalıyoruz.” (Evrensel, 28 kasım)
Beritan ve Vildan, çatışma altındaki ilçelerde, canı kucağında koşturan cesur kadın gazeteciler. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) tutuklu kadın gazeteciler için düzenlediği dayanışma ve protestolar haricinde, basında, onların adına bir kampanyanın öne çıkarıldığını duydunuz mu?
Duyamazsınız, çünkü adı üstünde, hem Kürt hem kadın olunca, hele ki “erkek işleri”ne bulaşınca meslek ve kadın dayanışması bir yere kadar..
Beritan ve Vildan’ın neden hedef seçildiğini anlamak zor değil: Çalıştıkları kurum, Jin Haber Ajansı (JINHA), medyadaki eril dile karşı bir alternatif oluşturmak için 2012’de kuruldu. Jin, Kürtçe kadın demek. Ajansın kameramanından editörüne, muhasebecisinden muhabirine JINHA’nın tüm çalışanları kadın..
Kadın, Kürt ve feminist kimliği, JINHA’nın 7 Haziran sonrası mütemadiyen, gerekçesiz, hukuksuz olarak engellenen yüzlerce site arasına girmesine yetti…
Kürt haber kaynakları, tıpkı Kürt illeri gibi “erişime kapalı”. (Merak eden, bianet’in listesine tıklayarak http://bianet.org/bianet/medya/166740-sansurlenen-haber-sitelerine-bu-listeyle-ulasin yasaklı sitelere erişebilir.)
Geçen aylarda Diyarbakır, Şırnak gibi abluka altındaki ilçelere her gidişimde, Tahir Elçi cinayetinin işlendiği gün, olay yerinde ilk haberi yapanlar, JINHA ve DİHA muhabirleri gibi Kürt haber kaynaklarıydı. Devletin görünmesini “istemediği” haberlerin peşinden koşan onlarca genç meslektaşımla, hele de hemcinslerimle her karşılaşmamda, yaptıkları işin yükü ve cesaretleri karşısında kendimi çaresiz, küçücük gibi hissettim.
Ve İstanbul’a her dönüşümde, gazeteciliği beleşçilik, yaltaklanma, poziyon koruma alanı olarak gören bazı meslektaşlarıma bakıp daha da tiksindim.
Tüm tutuklu gazeteciler, bir an evvel özgürlüğüne kavuşmalı. Bu ancak doğru habercilikte ısrar eden vicdan sahibi meslektaşların cesareti ve dayanışmasıyla mümkün. Lütfen, hiçbirini o soğuk hapishanelerde yalnız bırakmayın.
http://www.kalemtukenmez.com'dan alımıştır