Kadınlar alanların cinsiyetleştirilmesine karşı öz savunmada
Kadının Kaleminden
Duygu Erol
Kürdistan coğrafyasındaki sokağa çıkma yasaklarının ardından mahalleleri boşaltan devlet kadınlara saldırılarıyla, yazılamalarıyla erkek şiddetin her alanda her zaman karşılarına çıkacağı mesajını veriyor. Her alanda mücadeleleriyle karşımıza çıkan kadınlar ise mekanların cinsiyetleştirilmesine karşıda öz savunmalarını güçlendiriyorlar.
Mekan denilince akla ilk olarak bireylerin hakim olduğu alanlar geliyor. Mekanların cinsiyeti söz konusu olduğunda ise özel ve kamusal alan akla ilk gelenlerden oluyor. Erkeklerin ağırlıkta ve hakim olduğu alanlar genellikle kamusal mekanlarken, özel alanlar ise daha çok kadınların bulunduğu ev, balkon, mahalle gibi alanlara çağrışım yapıyor. Kamusal alanın anahtarını elinde sıkıca tutan devlet ve erk sahipleri, kadınlara, "Ben istersem yaşayabilirsin, senin kamusal alanının olmadığı gibi özel alanının da anahtarı bende" dercesine kadınların yaşam alanlarını istila ediyor. Kürdistan coğrafyasında her gün karşımıza çıkan sokağa çıkma yasakları da tam olarak bu mesajı veriyor. Silvan'da 13. gününde kalkan sokağa çıkma yasağından sonra gözümüze çarpan, "Devlet Geldi", "Kızlar biz geldik, ininize gireceğiz" yazıları bunun en somut örneklerinden biri.
Devlet kadını eve kilitliyor
Kürdistan coğrafyasındaki mahalleler kadınların özgün alanlarını oluşturuyor. Kadınlar, "Buralar bizim özerk alanlarımız" diyerek, toplumun dayattığı "Kadınlar tek başına sokağa çıkamaz, geç saatlere kadar kadınlar sokakta olamaz" cinsiyet algılarına baş kaldırmaya devam ediyor. Son 6 ay içerisinde her gün ilan edilen sokağa çıkma yasaklarından sonra harabeye, savaş alanına dönüştürülen kadınların o özerk alanlarına baktığımızda adeta devlet, erk " Biz sizin özerk alanınıza da müdahale ederiz, sizin tek yeriniz eviniz" dercesine saldırıyor ve mahallelerden çıkarken de bu mesajları somut olarak bırakıyor.
Devlet kadına mesaj veriyor…
"Kızlar biz geldik, ininize gireceğiz" yazılamaları yapan özel harekat polisleri "Bizler sizin alanlarınıza geldik, sizi hizaya sokacağız. Burada da size hükmedeceğiz" mesajı vererek kadınların zaten kısıtlanmış yaşam alanlarına müdahale ediyor. Burada hükmetmek istedikleri, inlerine girecekleri malum Kürt kadınları… Daha derine indiğimizde kadına yönelik şiddet sarmalının içine giriyoruz. Devlet zihniyetini kadının özel alanına kadar indirgemeye çalışıyor. Girdiği işgal ettiği mahallelerde bu isteği duvar yazılarıyla, saldırılarıyla tüm çıplaklığıyla göz önüne seriyor. " Devlet geldi" diyerek kadınların artık ev içlerinde gördüğü erkek şiddetinin mahallerinde de devletin yasal mermileriyle karşılarına çıkacağı mesajını iletiyor.
Kadınların mücadelesi ortak…
Devletin verdiği bu mesajlar karşısında Silvan, Cizre, Nusaybin, Sur, Lice, Gever, Silopi'de ilan edilen sokağa çıkma yasakları karşısında kadınların mesajlarını da iyi okumak gerekiyor. Bugün tecavüzcüsüne karşı öz savunma gerçekleştirdiği sırada karşısında ki erkeği öldüren Nevin, kendisini fuhuşa zorlayan, ölmemek için öldüren Çilem'in mücadelesi ile Kürt kadınlarının devlete karşı mahallelerini, sokaklarını tencere tavalarla, zılgıtlarla, taşlı sopalarla verdiği mücadele aynı ruhla gerçekleşiyor.
Dün yaşamak için öz savunma hakkını kullanan Çilem'le bugün Kürdistan'da mahalle mahalle, sokak sokak direnen kadının öz yönetim talebi aynı temelde devam ediyor. Kürt kadınları devletin mesajını olduğu gibi okuyor. Bu mesaja cevap olarak çarşafların arkasında örgütlenip, öz savunma birliklerini kurarak öz yönetim taleplerini güçlendiriyor.