KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Faşizmin postalları özgür kadın ruhu karşısında yenilgiye mahkumdur

Kadının Kaleminden
Kasım 24 / 2015


 
Zilar Stêrk
 
Kürdistan’da kadın lehine ortaya çıkan gelişmeler, Türkiye’de de kadının konumunu ve gündemini büyük oranda belirlemektedir. Çünkü Kürdistanlı kadınların geliştirdiği dev gibi mücadelenin günlük yoğunluğu, Türkiyeli kadınlara direkt yansımaktadır. Türkiyeli kadınların ise yanı başında kadın lehine ortaya çıkan bunca gelişmelere gözünü kulağını kapatması beklenemez elbette.
 
Özgür kadın duruşunun Türkiye’deki en büyük düşmanı, savaş ve şiddetle yüklü egemen erkek paradigmasının bu günkü temel direği Tayip Erdoğan’dır. Türkiye’deki kadın dinamiğinin ortaya çıkan bu demokratik gelişmelerden etkilenme düzeyini gören Erdoğan ve partisi AKP’nin özgür kadın duruşundan ve ruhundan adeta ödü kopmaktadır. Bu yüzden de Erdoğan ve partisi AKP’nin iktidar dönemi, Türkiye’de kadına karşı şiddetin en çok tırmandığı dönem olmaktadır. Kürdistan’da yürüttüğü savaş ve şiddet de aynı paralelde artık haddini aşmıştır. Onlara göre “Kadınla erkek arasında eşit konumdan bahsetmek fıtrata terstir” Yani yaradılıştan gelen, doğuştan gelen bir eşitsizlik olduğunu ve yaradılıştan gelenin değişemeyeceğini iddia ediyor. Bu öylesine ortaya atılan bir fikir değildir. Bu bir ideolojidir, bir paradigmadır. Egemen erkeğin şiddet ideolojisidir. İçinde akıllı, iradeli ve özgür ve kendine ait kadına hiçbir biçimde yer yoktur. Bu ideolojide her şeyi elinden alınmış hiçbir şeysiz, iradesiz, kendisiz bir kadına ancak yer vardır. Asla kendisi olamayan, kendisi ve yaşamı hakkında karar iradesi gösteremeyen, ona sahip olan erkeğin mülkü konumunda, nesnesi konumunda olan bir kadına ancak yer verilebilir. İşte Erdoğan’ın “varsın kadın hareketleri eşitlik, özgürlük demeye devam etsin. Bizimkiler bize yeterdir” derken kastettiği “bizimkileri” bu konumdaki kadınlar olmaktadır.
 
Özgür bir dünya için canları pahasına mücadele eden, direnen kadınların ise ölüsünden bile ödü kopmaktadır. Korkulu rüyası olmaktadır. Ölüsüne bile, kemiklerine bile tahammül gösterememektedir. Ölüyü bile cezalandıran böyle bir şiddet düzeyi böyle bir ahlaksızlık düzeyi dünyada görülmemiştir. Hadi canlısını her türlü şiddetten işkenceden geçiriyorsun, her türlü insanlık dışı yöntemle katlediyorsun. Cizre’de katlediyorsun, Farqîn’de katlediyorsun, Nisêbin’de katlediyorsun, Silopi’de katlediyorsun. Ankara’da Suruç’da Amed’de katlediyorsun. Öldürüyorsun da öldürüyorsun, peki ölüsünden ne istiyorsun. Özgürlük yolcusu kadınların piroz ölüsünü Saray çetelerinin postalları altında ezdirerek bu ruhu bitireceğini sanıyorsun. Ama bilinmelidir ki, Ekin Wan’lar şahsında bedeni ahlaksızca teşhir edilen bu mücadeleci, direnişçi kadınların şahlanmış, ayaklanmış özgür ruhunu bitirmeye ne Saray çetelerinin faşist postalları ne de Erdoğan’ın faşist erkek aklı bitirebilir. Bu faşist erkek aklı ve uyguladığı savaş şiddet stratejisi, militarist postallar altında ezileceği sanılan güzel ve özgür kadın ruhu karşısında yenilgiye mahkumdur.
 
Kürdistan ve Türkiye’deki örgütlü kadın oluşumlarının kafa kafaya verip, cinsiyetçilikten mülkiyetçilikten ve milliyetçilikten beslenen bu faşizme karşı, kadınları ve Türkiye halklarını aydınlatmanın korumanın ve kurtarmanın yol haritasını ortaklaştırması gerekmektedir. Bunun yolu Türkiye’nin demokratikleşmesinden geçmektedir. Türkiye’nin demokratikleşmesi yolunda şu günlerde Kürdistan illerinde önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Halk kendi özyönetimlerini oluşturuyor ve kendi iradesiyle oluşturduğu bu demokratik yönetimlerinin kendisini yönetmesini sağlıyor. Kimseden bir şey istediği yok. Bunu kendisi yapıyor ve kimseye de bir zararı yok. Bu demokratikleşme adımına karşı devlet adına çok sınırsızca, çok faşistçe, çok kirli bir şiddet uygulanıyor. Farqîn’de evlerin duvarlarına yazılan faşist sloganlar, Fatih Terim’e bile “bize ne oluyor” dedirten futbol sahasındaki faşist kareler, kadın gerilla cenazelerine yapılan işkence görüntülerinde vicdanı titreten insan dışılık, ahlak dışılık ancak kafa kafaya verecek bir kadın dayanışmasıyla yenilgiye uğratılabilir, temizlenebilir. Bu faşizmin koyu çemberini ancak büyük bir kadın dayanışması, derin bir kadın buluşması, kalıcı disiplinli ve kendini savunma yeteneği olan bir kadın örgütlülüğü kırabilir. Bu da sırtını Kürdistan’da gelişen yerel demokrasinin inşasına ve giderek tüm Türkiye’nin bu demokratikleşmenin içine çekilmesine dayamayı gerektirir. 25 Kasım’larda Dominik Cumhuriyetinde teslim olmayan kadın ruhu, 27 Kasım’larda Kürdistan’da canlanıp şahlanmıştır ve kadın mücadele bayrağını daha da yukarılara yükseltmiştir. Bu ruh, tıpkı sonunu getirdiği diktatör Trujillo iktidarı gibi, eni sonu diktatör Erdoğan iktidarını da, benzer faşist erkek akılların iktidarını da bitirecektir.
 
 
Özgür Gündem'den alınmıştır