KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Duraksız arayış: Özyönetim

Kadının Kaleminden
Kasım 11 / 2015


 
Jara Asmen 
 
Özyönetim kavramı PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın Savunmaları ile beraber Kürt kadının ve halkının gündemine giren bir kavramdır. Öz yönetimlerde dünya deneyimleri, örgütlenme biçimleri üzerine çokça araştırmalar ve tartışmalar yapıldı. Yazılar yazıldı. Fakat özyönetimi sadece bir sistem, yönetim şekli olarak ele almak yanılgılı bir yaklaşım olacaktır. Öz varoluş, kendini yaratma kendi olma mücadelesidir. Öz maddi bir olgu olmayıp kültür gibi kendini kuşaktan kuşağa aktaran toplumsal birikimlerim bütünüdür. Duraksız bir arayış zaman ve mekânda felsefik, jineolojik, ahlaki ve estetik olarak kendini dönüştürerek var etmedir.
 
Yaratıcı ve yapıcı kadın, yabancı yönetimin verili kodlarını kabul etmeyen, sorgulayıcı, kendi çözüm inisiyatifini geliştiren, yaşam kararlarını kendi öz iradesine dayandırarak alan, kendi toplumsal doğasındaki özüne dönerek yaşamı düzenleyen ve denetleyendir. Bu anlamda öz yönetime en yatkın kişi olması itibariyle özyönetimin dokuyucusu da kadın olmaktadır. Çünkü kadın yaşamın her anının ayrıntısını ilmek ilmek ören, büyük bir sabırla işleyen söz, eylem ve karar mekanizmasında var olan bir öze sahiptir. 
 
Günümüzde kadının ekonomik, siyasal, politik, felsefik ve ahlaki olarak kaybetmesinin nedenleri; kendini dış yönelimlere ve yönetimlere açık bırakması sonucu mutasyona uğraması, geçmiş ile zamanın sentezini ve yöntemini oluşturamaması ve öz savunma diyalektiğini doğru geliştirememesidir. Kadınlar olarak şunu çok iyi biliyoruz ki üzerimizdeki devlet, baba, koca, kardeş, para kısacası erkek egemen ideoloji ve aygıtları ne kadar çoğalırsa bizde o kadar parçalanıyor ve güçsüzleşiyoruz. Kadının yaşam alanında bu kadar parçalanması, silik ve pasif hale getirilmesi özünde nesnelleştirilmesidir.
 
Bir toplumun gelişmişlik düzeyi kadının yaşam içerisinde etkinliği ve varoluşuyla ölçülmektedir. Kadın iş dünyasında, siyasette mecliste, belediyelerde, muhtarlıkta ne kadar özne konumundadır. Sadece görünüyor olmak karar mekanizmasında olmak anlamına gelmiyor, aksine kapitalist ve ulus devletçi sistemin varlığını sürdürücüsünün, çarkını daha hızlı ve karlı döndürme ve ömrünü uzatma aracı oluyor. 
 
Nokta dergisinin AKP'nin günlükleri olarak basına yansıttığı haberine göre; AKP kurmaylarının kadına dair değerlendirmelerinde çok çarpıcı belirlemeler bulunmaktadır. Aslında 15 yıllık AKP iktidarının kadını nesne haline getirdiğinin itirafıdır. AKP'ye destek veren kadınların yüzde 13'nün AKP'ye artık destek vermediklerini bunun temel sebebinin ise 'hayat tarzı kaygısı' olduğudur. AKP vitrininde oyun kurucu kadın aktörün olmaması da bir başka etken olarak değerlendirilmektedir. Yine AKP'deki kadınların söylem kurma yetisine sahip olmadıkları, kadın meselesinin sadece türban meselesine indirgendiği biliniyor.
 
AKP her konuda olduğu gibi kadın konusunda da oldukça pragmatist yaklaşarak erkek egemen oyunlarını ve iktidarını sürdürmenin aracı haline getirmiştir. Çıkardığı yasa ve kanunlarla kadını 'korumak' ve 'yaşamda görünür' kılmak adına daha fazla teşhir ederek, kadın katliamlarını, tacizi, tecavüzü, yoksulluğu ve yoksunluğu meşrulaştırmış, teşvik etmiştir. Faillere de prim olarak ceza indirimi vermiştir. Cinsiyetçi söylem ve politikalarıyla kadın kırımına imza atmıştır. Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel alandan dışlanan kadının 'başını örtükten' sonra düşünmesine, sorgulamasına gerek olmadığını, kadının yerine kendilerinin düşüneceğini, kaç çocuk doğuracağını, nasıl sokağa çıkacağını, nasıl güleceğini, hangi işi yapacağını, AKP'li erkek kurmaylar düşünmektedir. Kadın AKP döneminde kaybolmuştur. Hayat tarzlarına müdahale ettiği, başını kapattığı kadınların o örtünün altında sorgulayan, araştıran, didikleyen, kurcalayan kendine yabancı olanı kabul etmeyen kocaman bir dünyalarının ve tarihsel toplumsal belleğinin olduğunu unutmuşlardır. O kurmaylar ve kurmayların kurmayı. Tabii böyle bir zihniyette kadınların oyun kurucu olmaları, siyasetin, toplumun öncü aktörleri olması beklenmedi, beklenemez. 
 
Dikkat edilirse AKP'nin kadınlara dair yaptığı tüm sosyal projeler özünde kadını eve hapsetme ve erkeğin insafına terk etme projeleridir. AKP bu politikalarıyla öncelikle kadının toplumsallığına müdahale ederek mücadele içinde yer almasını, topluluk işlerini yönetmesini, iş sahibi olmasını, eğitim ve örgütlenme hakkını elinden alarak varoluş zeminini ortadan kaldırmıştır. Bu anlamda kadının öz yönetim olgusunu öncelikle ve ivedilikle kendisinde başlatması gerekmektedir. Ulus devletçi yani yabancı yönetim ile tarihsel toplum öz yönetim karşılıklı mücadele ve çekişme çatışma halindedir. AKP ve AKP gibi dikta yönetimler kadınların doğasına aykırıdır. Embesil gibi kadınların sırtlarından beslenen, tüm enerjilerini tüketerek kendine yedeklemeye çalışan, yabancı yönetimlere karşı öncelikle söz, karar, eylem ve oyun kurucu olama iradesini kendinde geliştirmeleri etik, estetik ve ahlaki olarak iç mücadelesini aktif vermelidir. Ayrıca kadınlar artık kendi çemberlerinden ve prangalarından kurtularak yerelleriyle beraber evrensel düzeyde mücadele ağını geliştirerek kendi özyönetimini kurmalı, özerk ve özgür yarınları kadın farkı ve rengiyle oluşturarak yaşanılır hale getirmelidir.