KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Barış aşkına yüzükler

Kadının Kaleminden
Ekim 15 / 2015


 
 
KADININ KALEMİNDEN 
 
 
Müjgan Şahin
 
İzettin ağabey ve Hatice abla 25 yıl önce, yani 90’lı yıllarda Türkiye’nin çatışmalı, işkenceli ve bol faili meçhullü ölümlerinin yaşandığı yıllarda biri Kürt, diğeri Türk iki genç olarak sevdiler birbirlerini.
İki halk, iki beden bir oldu / aşk oldu. Aşk aile oldu, birçoğu gibi ne ilkti onlarınki ne de sondu o zamanlarda, ama zor olandı. Çünkü onlar birliktelikleriyle halklarının barışını inşa ediyorlardı aynı zamanda. Bir çift yüzükle bağladılar kaderlerini / barışı…
 
Onlar sanıyorlardı ki halklar bir olursa kimsenin gücü yetmez barışı engellemeye. Ama çok geçmeden bunun da yetmeyeceğini düşünmüş olmalılar ki (?) ilk çocukları doğduğunda adını hem Kürtçe hem de Türkçe olan Başak Sîdar koydular.
 
Ama halkların kendi kendilerine barışmalarına müsaade edilmedi. 90’lı yılların köy yakmaları yerini Kürdistan’da orman yangınlarına, faili meçhuller faili görünür kitle bombalamalarına dönüşkü, dağdaki çatışmalar şehir içi çatışmalar (Silvan, Cizre ve Silopi) olarak biçim değiştirdi.
 
Şimdi anlamaya ve
 
ümidin kırılmalarına susuyor  insan
 
bir içten bir içe
 
bir halktan bir halka
 
bir halkadan bir halkaya / bir yüzükten bir yüzüğe
 
Hatice’nin yüzükleri bunlar, kanlı yüzükleri… 10 Ekim Ankara Tren Garı’nda kana bulandı yüzükleri. Hatice yüreğinden / çocuğundan vurulup gözlerinden yaralandı.
 
Başak Sîdar gözlerinin önünde parçalandı ve Hatice ağırlaştı kendine, yüzüğündeki tüm o güzel ümitler ağırlaştı. Artık taşıması zordu böyle bir barışı ve parmaklarından düşüverdi ellerime ki birdenbire tüm gücüyle yüzüğüm deyip sımsıkı kavradı yüzükleri. İşte bunlar, o yüzükler; barış aşkına, insan aşkına yüzükler; bunca acıya, yaraya ve ölüme rağmen yeniden daha sıkı sıkı tutunacağımız bir barış için.
 
Sonra Hatice’yi bir hastane odasında onca acı ve yarasıyla öylece bırakıp Başak Sîdar ve halası Nurgül’ün cenazeleriyle Suruç’a doğru yol aldık. Suruç ki, yüzlerce Hatice var orada kızlarını oğullarını yitirmiş. Suruç ki daha dündü 20 Temmuz’da, 33 can /güvercin uçurdu bağrından. Başak Sîdar burada yüzlerce Hatice ananın arasında ve onların omuzlarında sonsuzluğa uğurlandı.
 
Peki her şey olanca ağırlığıyla yürek kanatırken ve her barış girişimi vuruluyorken, 30 küsür yıldır değişen neydi, neydi bu kadar ürküten katilleri? Değişen halklardı, onlar bugün hep birlikte omuz omuza birlikte ‘Barış‘a yürüyorlar.
 
İşte aslolan budur ki barışı istemeyenler bundan korksun!
 
* Müjgan Şahin, resmi rakamlara göre en az 99 kişinin hayatını kaybettiği ‘Ankara katliamı’nda iki kuzenini, Başak Sîdar ve Nurgül Çevik’i kaybetti.
 
diken.com.tr'den alınmıştır