AKP eşkıyalığı
Kadının Kaleminden
Dilzar Dîlok
Kürdistan toplumu topyekün direnişte. Direniş, bir saldırı karşısında gelişiyor. Türkiye cumhuriyeti devletinin baskı, inkar ve imha uygulamaları Kürt toplumuna direnişten başka yol bırakmadığı için topyekün direniş başladı ve giderek yükseliyor. Kürdistan toplumunun kendi öz yönetimlerini oluşturması, Türkiye devletini ilan edilmiş bir üçüncü dünya savaşı varmış gibi bir saldırıya geçirdi.
Bu sürecin en temel dersi de özyönetim olmaktır. Kendi özyönetimini oluşturmak, hakim ulus devletin iktidarından, idaresinden kurtulmak özgür yaşamanın temelidir. Hakim ulus devletin Kürt toplumu üzerinden kendini varetmesi devlet idaresiyle olmaktadır. Bu idarenin ortadan kalkması da, Türkiye devleti açısından silahlı direniş başlatmaktan daha büyük bir risk oluşturuyor. Evet, Kürtler direniyor. Direniş ardından direnişi gerekçe yapan AKP çeteleri saldırılarını artırdı. Asker ve polisin bir dünya savaşındaymışçasına sürdürdüğü saldırıları tüm dünya görmeli, bilmeli. Bunu engellemek için Cizre’de süren devlet terörünü gizlemek için Cizre’ye TBMM vekilleri dahi giremiyor. Kürdistan toplumunun daha önce de yaşadığı bu kuşatma bugün Cizre’ye yaşatılmaya çalışılıyor. Türkiye cumhuriyeti gerilla karşısında üst üste yenilgiler aldıkça gerilla karşısında savaş gücü kalmadığını haykırırcasına sivil halka saldırıyor. Türkiye sınırlarını aşan sivil katliamları KDP dışında tüm dünya tarafından kınandığı için deşifre oldu. Bugün artık Türkiye devleti sınırları içinde sivil katliamları gerçekleştiriliyor.
Dünyada nerde görülmüştür binaların üzerine askeri helikopterlerle indirmeler yapıldığı, özel timlerin inerek sokakta fırına giden vatandaşları katlettiği. Nerede görülmüştür devletin, ordunun en eğitimli suikastçılarının vatandaşları katletmek için görevlendirildiği, sokak başlarını tuttuğu, çocukları nişan aldığı, beşikteki bebeklere kadar katledildiğiÖ Tabi ki bu tarz vahşi faşist uygulamaları ancak Türkiye cumhuriyetinde görebilirsiniz. HDP’li vekiller Cizre’ye giremediler. Vekiller içinde devletin bu yüzünü ilk kez görenlerin şaşkınlığı belli oluyor. Çünkü bugüne kadar bu taraftan bakmamışlardı Türkiye devletine. Demokratik ulus olmanın bir şartı da tüm etnik, inanç ya da farklı siyasal kesimlerin penceresinden iktidara bakabilmektir. Bugün Kürtlerin baktığı pencereden bakınca devletin gerçek yüzünü, kirli, çirkin, katil, sapık yüzünü görmeleri bu vekiller açısından tabi ki bir mücadele gerekçesi olmaktadır ki bu da anlamlıdır. Halkın vekili olanlar halkın durumunu tüm dünyaya anlatmalı, göstermeli ve AKP eşkıyalığını tüm dünyaya göstermelidir. Şehit askerlerin cenaze törenlerinde gözyaşı dökenleri gerçek yüzlerinin bir katil, bir eşkıya olduğunu tüm dünyaya anlatmalılar.
AKP’nin ustalık dönemi işte budur. Tam da faşizmde ve eşkıyalıkta ustalığı yaşayan AKP’ye yakışan uygulamalardır. Alevilerin evlerinin işaretlenerek yakıldığı katliamları da gördü bu toplum. Ama bugün işaret koymaya da gerek duymadan, bir gecede sabaha kadar bir siyasi partinin tüm binaları yakılıyor. Devletin askeri, polisi, çetesi, istihbaratçısı, memuru, zabıtı her şeyiyle bir halkın karşısında düşmanlık yaptığı, terörü güncel ve rutin bir uygulama haline getirdiği bir zamandayız. Terörizm, Türkiye cumhuriyeti devletinin mayasında var ve bugün bu maya devleti temsil eden kurumlarda yer alan herkes tarafından uygulanmaktadır. Eşkıyalık aslında tam da budur. Toplumun tüm emeğini vergi adı altında toplayıp bir savaşa harcayan Türkiye devleti hava saldırılarını tüm savaş kurallarına rağmen ölçüsüz, insanlık dışı bir şekilde uygulamaktadır. Her bir hava saldırısı, Türkiye devletinin gerilla karşısında savaşamadığının ispatıdır. Ve dağlarda savaşamayan Türk ordusunun, polisinin, özel timlerinin, kısacacı Türklük adı altında oluşturulan eşkıya ordusunun şehirde nasıl da terör estirdiğini bir kez daha görüyoruz.
Kürtler ölümden korkmuyor. Ne AKP’den, ne Türkün gücünü göstermek isteyen özel timlerden, ne başeşkıya olan Erdoğan’dan, ne de devlet temsilcileriyle Kürdistan’a taşınan ölümlerden... Ölümler Kürtleri korkutsaydı Şırnak’ta, Lice’de, Kobani’de korkuturdu. Ölümler Kürtleri korkutsaydı Gever’de, Cizre’de, Silopi’de, Varto’da korkuturdu. Ölümler Kürtleri korkutsaydı, kırk yıllık savaş süresince toprağa verdiği canlar yeterdi. Ama Kürtler ölümden korkmuyor. Kürtler artık, milyonlarca bir sayıyla baskı ve zulüm altında yaşamaktansa bir küçük Kürdistan kasabasında da olsa özgür yaşamanın, kendi öz iradesiyle yaşamanın kararlılığındadır. Sokak başlarındaki tüm eşkıyalara rağmen Kürtler ölümden korkmuyor.
Kürtler, “Türk devletinin gücünü göreceksiniz” diye böğürenlere rağmen Kürdün gücünü biliyor. Kürt insanı, kendi özyönetimini oluşturamayanın hiçbir zaman özgür olamayacağını artık biliyor. Kürtlerin gündemi direniş ve özyönetimdir. Özgür yaşamdır. Ve Kürtler direnişleriyle “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz.” dizelerini hatırlatarak şunu söylüyor: AKP eşkıyaları Kürdistan’a hükümdar olmaz.
Özgür Gündem Gazetesi'nden alınmıştır