KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Savaşta kirlenmemek için!

Kadının Kaleminden
Ağustos 31 / 2015


 
Dr. Işık İşcanlı 
 
Günlük çalışma yaşamımda sıkça karşılaştığım ve bazen de açıkçası imrendiğim bir insan tipi, "kendini kandırmayı becerebilen insanlar". Çok zor durumda olduklarında gerçekle alakası olmayan davranış ve düşünce biçimlerini benimseyip, kendini yargılamaktan kaçan insanlar. Zoru değil, kolayı seçen insanlar. Mücadele etmeyi değil, kaçmayı seçen insanlar. Kendini değil başkalarını yargılamayı seçen insanlar. Ortada bir suç varsa bunu kendinde değil, başkalarında görenler. Hiçbir şey yapmayıp, hata da yapmamış olmak… Doğru, Hiçbir şey yapmayınca hata da yapmazsınız! Hani "çalışmayan saat bile günde iki defa doğruyu gösterir" diye bir halk sözü var ya işte tam da ona uygun bir durum.
 
Bu insanlar realiteden kaçarlar, çünkü içinde bulundukları durum realiteye uyumlu değil. Hatta birkaç defa kaçabilirler. Bir kaçar, iki kaçar üçüncüde realite balyoz gibi üstlerine düşer. Hani yine bir halk sözü vardır ya, "Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar" diye, işte öyle bir şey.
 
Bu insan tipolojisinin bir özelliği de kendileri gibi olanlar ile bir araya gelirler. Arkadaşları varsa örgütleri sanki fabrikadan çıkmış gibi birbirlerine benzerler.
 
Ben size bu insan örneğini niye verdiğimi aslında bilmiyorum, çünkü yazı yazmak için bilgisayarın başına geçtiğimde aklımda EMEP ve Levent Tüzel’i yazmak vardı. Garip mi? Yoksa uygun bir çağrışım mı? Ben bilmiyorum siz karar verin.
Öncellikle şunu söylemeliyim, HDP'ye oy vermiş ve çalışmış bir birey olarak, HDP ve bileşenlerini eleştiri hakkım var ve tıpkı Baluken’in dediği gibi bu demokratik hakkımı sonuna kadar kullanacağım.
"Savaş kabinesi"e üye vermemek… Sizce neden olabilir mi? Bu meclis zaten savaş meclisi değil mi? Pardon biz Kürtler ya da HDP seçmenleri size pirü pak bir sosyalist meclis veremedikleri için size bir de özür borçlu…
Sayın Tüzel, iki dönemdir Meclis açılışında "namusunuz ve şerefiniz üzerine yemin" içtiğiniz her satırında egemen ulus milliyetçiliği ve ırkçılığı olan andı okurken, sosyalist kimliğiniz rahatsız olmadı ise şimdi nasıl oluyor da temiz(!) kalıyorsunuz? Bunu bize ve seçmene açıklamak zorunluluğunuz yok mu? 
 
Yoksa susmak da bir demokratik hak mı?
 
Amed’de, Lice’de, Gever’de, Silvan'da Kürtler ve Kürt çocukları öldürülüyor. Kürdistan’da katliam var. Belki Gever’e savaş hükümetinin bakanı olarak gidip, bir Baran’ın daha öldürülmesine engel olabilirdiniz. İşte inanın o zaman meclis yemini ile kirlenmiş olan sosyalist kimliğiniz temizlenirdi… Bir iş yapmış olurdunuz, hem de çok iyi bir iş.
 
Biz seçmenlere bunu açıklamak zorundasınız. Neden bir çocuğun ölmesini engellemek istemiyorsunuz? 
Ben ve şu an katliam altında yaşayan Kürdistanlılar ne düşünüyor biliyor musunuz? Biz 1925'te katledilirken, biz 1938'te mağaralarda fareler gibi zehirli gazlar ile öldürülürken, Ağrı'da Zilan'da katledilirken o zamanki sosyalistler sessiz kalmışlardı. Bu katliamlari sessizlikleri ile onaylamışlardı. Nedenini de siz daha iyi bilirsiniz.
 
Çok basit ve comfortabel bir imkan vardı bu katliamları bir bakan olarak önleyebilmek için. Ama siz haklısınız. Savaş hükümetinde kirlenmemek için bu imkanı reddettiniz. O halde aldığınız bu tavrın bir gereği olarak bütün parti üyeleriniz ile gidip Gever'de canlı kalkan olmayı düşünüyor musunuz? Geverli halk ile birlikte savaş hükümetine karşı savaşmaya var mısınız? Temiz kalmasını istediğiniz sosyalist kimliğiniz bunu zorunlu kılmıyor mu?
Bunun yerine hiçbir şey yapmayıp, pasifliği seçip, "temiz" kalmayı tercih etmek, katliama seyirci kalmak olmuyor mu? Yukarıda örneğini verdiğim insan tipolojisene uygun olarak kendinizi kandırmayı mı tercih edeceksiniz?
 
 
Yeni Özgür Politika'dan alınmıştır