KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Kapat televizyonu anne, seni de kandırıyorlar

Kadının Kaleminden
Ağustos 22 / 2015


 
Hürrem Sönmez 
 
Şu günlerde pek de hayırlı olmayan sebeplerle sıkça hatırlamaya başladığımız 90’lı yıllardan bir şarkının sözleriydi, “Kapat televizyonu anne, seni de kandırıyorlar / orduya istiyorlar, ‘savaş çıkar’ diyorlar / silah veriyorlar anne, bana ‘öldür’ diyorlar…”
 
“Korkuyorum anne” diyordu ya şarkıda; korkuyu düşünüyorum… Elinde silah olanın, öldürülme ve öldürme korkusunu.
 
‘Şehit’ sıfatında birleşen, gazete haberlerinde birer isme ve fotoğraf karesine dönüşen genç insanlara bakıyoruz artık her gün yeniden… Korkmuşlar mıdır acaba ölmeden önce? Sormuşlar mıdır o son anlarında, “Ben ne uğruna feda edildim?” diye?
 
Haber bültenleri cenaze törenlerini yayınlıyor. Cenazelerde, ülkenin cumhurbaşkanı, tabuta yaslanıp konuşma yapıyor. Bir adım ilerisinde ölen askerin babası ve yakınları acı içinde… Kameralar cumhurbaşkanını gösteriyor. Evler, mahalleler, yürekler yanarken, birileri, “En yüce mertebedir” diyerek ölümü kutsuyor. Cenaze sonrası da ‘başarılı organizasyon’u kutlayarak hatıra fotoğrafı çektiriyorlar.
 
Allah aşkına dahi yazmıyorlar
 
Önceki gün Siirt’te ölen sekiz askerin cenaze törenine TRT ve Anadolu Ajansı dışında basın mensupları alınmamış. Birazcık akıl yürüten için alınmama sebebi açık. Nitekim öldürülen askerlerden birinin yakınının isyanı Cumhuriyet, BirGün ve Evrensel gazetelerinin manşeti olmuş, “Allah aşkına bunları yazın” diyor şehit yakını. “Bu yaşa getirene kadar neler çektik” diyor… Ama iktidar medyası, ‘Allah aşkına’ dahi yazmıyor. Yazamıyor…
 
Hepimiz bir ana-babadan geldik dünyaya, biliyoruz bizi ne zorluklarla büyüttüler. Çocuk sahibi olanlarımız biliyor ana-baba olmak nedir. Ölenler, sıvasız tuğlalı evlerden cenazesi kalkanlar, ‘Ceketimi satar seni yine okuturum’ denilenler, önlüğü üç beden büyük alınıp ‘Okulu bitirene kadar giyersin’ denenler. Eline silah tutuşturulup ölmeye, öldürmeye gönderilenler…
 
Sonra koca koca adamlar, evladı ölmüş ana babaların gözlerinin içine baka baka, “Şehitlik nasip olsun istiyorum” diye açıklama yapıyor, asla şehit olmayacaklarını, makam arabaları, korumaları, lüks konutları içinde hayatlarını sürdüreceklerini biliyor olmanın rahatlığıyla. Yaptıklarının bedelini ödemeyeceklerinin, o bedelin hep başkalarına yükleneceğinin sanrısıyla.
 
Peki sen ne yaptın güzel kardeşim?
 
Günlerdir memleketin bir tarafında çocuk, genç, yaşlı siviller ölüyor. Nusaybin’de üç yaşında bir çocuk, evinin balkonunda oyun oynarken kurşunların hedefi oluyor. Günlerdir Silvan, Şırnak, Hakkari, Lice ateş altında. Memleketin batısındakilerin bir kısmı ise eski alışkanlıklarıyla yoklama yapmaya devam ediyor hâlâ, “O parti terörü kınadı mı?”, “Şehitlerimiz için yeterince üzülmediniz” diye diye…
 
Peki sen ne yaptın güzel kardeşim? Silvan’da, Şırnak’ta, Silopi’de insanlar evlerinden çıkıp ekmek almaya dahi gidemezken, senin çocuğunun yaşındaki çocuklar evlerinin balkonunda oyun oynadığı sırada vurulurken, fırıncı çırağı gariban çocuklar sırf Kürt oldukları için kurşunlanıp sonra üzerlerine gerilla kıyafeti giydirilirken sen ne yapıyordun güzel kardeşim?
 
90’lı yılları kaçıranlar için tekrar gösterim
 
Çok uzun zaman değil daha iki yıl önceydi. Gezi için her birlikte direnirken, “Demek 90’larda neler yaşanmış da biz hiçbir şeyden haberdar olmamışız”, “Bize bunu yapan devlet ‘ora’da neler neler yapmıştır”, “Meğer bu medya her şeyi bizden saklamış” diyen sizlerdiniz…
 
Bakın işte şimdi 90’lı yılları kaçıranlar için tekrar gösterim yapıyor devlet. Yine hiçbir masraftan kaçınmayarak. Peki sizler yine kafanızı kuma gömüp, “Terör var” deyip geçecek misiniz? Yine “Terör olmasa cennet gibi ülkemiz var” demeye devam edebilecek misiniz? Yoksa o denizin çoktan bittiğinin, kıyıya vurduğumuzun nihayet farkına varacak mısınız artık?
 
Birileri yöntem ve  zihniyet olarak 90’lara dönmüş olabilir. Ama yıl 2015. Kendilerini paralasalar da zamanı geriye döndüremeyecekler. Bütün muhalif gazete ve televizyonlar kapatılsa da görmek isteyen gerçeği görüyor. Zira mızrak çuvala sığmıyor artık. Yeter ki bilmek istesinler gerçekleri, yeter ki hücrelerine kadar nüfuz etmiş ‘resmi devlet söylemi’ni şahsi fikirleri zannederek yaşamaktan vazgeçecek cesaretleri olsun.
 
İnsan olanlar artık anlıyor ölenlerin ‘insan’ olduklarını
 
Türkiye’nin her yerinden öfke yükseliyor şimdi. Çocukları ölenler mevcut iktidardan hesap soruyorlar artık. Kendisine “Dik dur eğilme” diyenlere, “Nasıl dik durayım, evladım gitmiş” diyor bir acılı baba. “İktidarınız için kaç şehide ihtiyacınız var” diye isyan ediyor bu ülkenin vicdan sahibi insanları. Varsın televizyonlar 90’lı yılların dilini durduğu yerden çıkartıp, ‘terör’e lanet etmeye, ‘ölü olarak ele geçirilenler’ demeye devam etsin. İnsan olanlar artık anlıyor ölenlerin ‘insan’ olduklarını ve neden öldüklerini…
 
Şimdi kapat televizyonu anne. Seni kandırıyorlar. Oyuna gelme anne. Kürtçe bir şarkı var, bilen bilir, ismi ‘Daye Rojek Te’. Bir Kürt anne evladına sesleniyor o şarkının bir yerinde. Dilini anlamazsın belki ama senin yüreğindekinden farklı değil söyledikleri anne.
 
“Oğlum yeter, dön artık
gözlerim yolda kaldı
ben yaşlandım, baban ihtiyar
bize de her şey ekşi, acı
oğlum dön yeter
bekliyorum seni…”
 
Anneler, evlatları sağ salim dönsün istiyor. “Cenazesine değil düğününe çağıracaktım ben bu insanları” diyorlar.
 
Tabut başında konuşma yapan muktedirlere oyunu verme anne.
 
Kendisi için, iktidarı ve serveti için tüm dünyayı ateşe verebilecek olanları değil, yüreği evladı için ancak senin gibi yanacak olanları dinle anne…
 
diken.com.tr'den alınmıştır.