‘Bu devlet size ne yaptı lan?’
Kadının Kaleminden
Eren Keskin
Yıl 1998’di... Yani bundan tam 17 yıl önce... Almanya’da bir toplantıda, “Kadına Yönelik Devlet Şiddeti” konusunda bir konuşma yapıyordum.
Herkes sessiz biçimde dinliyordu. Birden, bir kadın ayağa kalktı ve adeta haykırırcasına, ağlayarak, ‘dayanamıyorum, artık konuşmak istiyorum’ dedi. İşte o kadın Ş.E., idi. Bir odaya geçtik. Bir yandan ağlıyor, bir yandan da anlatıyordu. Yıl 1993’tü. Mardin, Derik, Çayönü Köyü’nde kasım ayının hatırlamadığı bir gününde, jandarmalar tarafından gözaltına alınmıştı. Karakolda, çırılçıplak soyulmuş, falakaya yatırılmış ve elektrik şokuna maruz kalmıştı. Daha sonra, bir araba tekerleğinin içine oturtulmuş ve tekerler oradan oraya yuvarlanmıştı. Ölümle tehdit ediliyordu sürekli. Gözleri sürekli bağlıydı. Bu süre içinde, ‘sopa’ ve ‘elle’ olmak üzere iki kez tecavüze maruz kalmıştı. 7 gün sonra, karakoldan bırakılmıştı. Perişandı. Kendisine yapılanları sadece annesine anlatmış, annesi de ‘aman kimseye anlatmayalım, bizi de yaşatmazlar’ demişti. Korkularının bir nedeni, babasının 1 yıl önce, ‘faili meçhul’ bir cinayete kurban gitmesiydi. Ş.E., 1 yıl sonra, bu kez 1994 yılının mart ayında bir kez daha gözaltına alındı. Bölgede, PKK gerillaları ile devlet güçleri arasında yoğun bir çatışma yaşanıyordu. Bu kez bir eve götürülmüştü. Bu evde, ‘üsteğmen’ üniformalı bir asker Ş.E’ye tecavüz etmişti. Ve ardından, cezaevindeki erlere, ‘serbestsiniz, istediğinizi yapabilirsiniz’ demişti. Ş.E’nin o anda sayısını hatırlamadığı sayıda asker de tecavüz işkencesinde bulunmuştu. Bu arada bağırmaması için, ağzı tuz ile doldurulmuştu. Ş.E’nin durumu çok kötüydü, 9 ay sonra askerler tarafından hastaneye getirilmişti. Serbest kaldıktan sonra ailesi ile birlikte İzmir’e, ‘kaçmış’lardı. İzmir’de İnsan Hakları Vakfı tarafından tedavi olmuş ve durumu doktor raporu ile belgelenmişti. Ancak Ş.E., suç duyurusunda bulunmaya korkmuştu.
Bir süre sonra Ş.E., Almanya’ya gelmişti. Burada kendisini daha güvende hissediyor ancak yaşadığı travmayı atlatamıyordu. İşte o gün, artık dayanamayıp, her şeyi anlatmaya karar vermişti. Biz Ş.E’nin anlatımları üzerine hemen suç duyurusunda bulunduk. Ve bir süre sonra bir ‘kadın savcı’, komutan Musa Çitil ve 405 asker hakkında dava açtı. Dava, ‘Musa Çitil’in güvenliği gerekçesi ile Mardin’den Çorum’a gönderildi.
Ve yıllar süren yargılama sonucunda Musa Çitil ve tüm askerler beraat ettiler. Ş.E., evlendi, çocukları oldu. Ancak yüzünde hala aynı ifade var. Musa Çitil mi? Rütbesi sürekli arttırılarak en sonunda tümgeneralliğe terfi ettirildi ve Diyarbakır’da görevlendirildi. İşte Musa Çitil, BU DEVLET SİZE NE YAPTI LAN? sorusuna en güzel cevaptır.
***
* Basının iki temel görevi, haberleriyle kamu adına her tür iktidarı denetlemek ve gerçeğe ulaşmak için her türlü görüş ve sesin kamuya ulaşmasını sağlamaktır. Bu görevlerden biri sınırlamaya uğrarsa ülkede basın ve ifade özgürlüğü, dolayısıyla demokrasiden söz etmek imkansız hale gelir. Bugün gazetelere, haber ajanslarına, televizyon ve internet sitelerine getirilen sansür, kısıtlama ve baskılar özgür medyanın işlevini hedef almaktadır.
* Özgür Basın’a yönelik sansüre karşı ortak tepki metni
Kaynak: Özgür Gündem Gazetesi