Gever Kürdistan’dır Kürdistan Gever’dir
Kadının Kaleminden
Dilzar DÎLOK
İnsanlık düşmanı vahşi DAİŞ çetelerinin Ortadoğu’nun birçok yerinde insanlara uyguladıkları işkencenin aynısı Gever’de Türklük adı altında uygulandı. İnanıyorum ki bu tablodan utanan Türkler de vardır. Ama Türklük olgusunun Türkiye ve Kürdistan’da iktidarla, egemenlikle özdeşleştiği ve ne yazık ki Türkiye halklar gerçekliğinden çok uzak kişiler ve oluşumlar elinde yozlaştırıldığı, insanlık düşmanı haline getirildiği de bir gerçektir.
DAİŞ neler yaptı?
1-Kafa kesti. Ve bu vahşeti resimledi.
2-Tecavüz etti. Bunu da bir teslimiyet aracına dönüştürdü.
3-İnsanları yaktı. İradeleri kırma aracına dönüştürdü.
4-Kadınları kaçırıp tecavüz etti ya da köle olarak sattı. Toplumları teslim almanın bir aracı haline getirdi.
5-İnsanları sokakta yere yatırıp hakaretler etti. Kafalarına kurşun sıktı. Sıkmadıklarını iradesizleştirmeye, teslim almaya çalıştı.
***
Bu liste daha da uzatılabilir. Ne tesadüf ki bunlar TC’nin eskittiği, Türk özel savaş sisteminin Kürdistan’da yıllar önce uyguladığı yöntemlerdir. DAİŞ’ten önce TC bu yöntemleri Kürtlere karşı uyguladı. Bugün DAİŞ denilen çete oluşum, bu yöntemleri yeni uygularken Türk özel savaş güçleri ustalaştı. Türk özel savaşının 90’lı yıllarda kimi insanlıktan çıkarılmış kişilere yaptırdığı bu utanç tablosu saldırılar, Rojava başta olmak üzere Ortadoğu’nun birçok yerinde tüm bölge insanlığına karşı uygulandı. Türk özel savaş rejimi, bunun salt akıl hocalığını değil, pratik ustalığını da yapmaktadır. DAİŞ’in Türkiye’de Kürt halkına saldırması, intihar bombacılarını halkımızın üzerine sürmesi, çetelerin sınırdan rahatça geçip gitmesi, Rojava’da kurtuluş umudu kalmayınca Türkiye’ye kaçıp sığınması, Türk askerleriyle can ciğer pozlar vermeleri, selamlaşmaları ya da benzer durumların hepsi, DAİŞ ile TC arasındaki organik bağı gösteriyor.
Güçlükonak’ta 90’lı yıllarda yaşananlara, halkımıza yapılan zulmü hiç kimse unutmadı, unutmayacak. Bugün de Gever’de yapılanları başta Gever halkı olmak üzere kimse unutmayacak. AKP’yi sıfırlayan en direnişçi Kürdistan şehri olan Gever halkını teslim almak, sindirmek ve iradesizleştirmek için yapılan bu saldırılar karşısında Gever halkının mutlaka cevabı olacaktır. Gever halkı karşısında Türk’ün gücünü bağırıp çağırmak anlamsızdır. Çünkü Gever, Türk’e Özgür Kürdün gücünü en iyi gösteren Kürt şehirlerindendir. Gever Kürdistan’dır. Kürdistan Gever’dir. Gever’de yapılan saldırı, özgür iradesiyle yaşamayı düşmana kabul ettirmiş Kürt gerçekliğine yapılmıştır. Tüm Kürdistanlıların buna bir cevabı olacaktır, olmalıdır.
Davutoğlu’na rağmen yürürlükte olan Erdoğan hükümeti, bugün Çiller hükümetini katbekat aşan özel savaş uygulamalarının sahibidir. Ustalık dönemi söylemi tam da bunu anlatmaktadır. Özel savaş rejiminde ustalıktadır Erdoğan hükümeti. Sokak infazları, çocuk katliamları, tecavüzler, kimyasal silahlar, toplu katliamlar, bile bile sivil katliamları, örtülü olmayı artık başaramayan ödeneklerden halkın cebinden vergi adı altında çalarak Türkiye sınırları dışındaki sivilleri katletmeler, siyaset adına demagoji ve küfürbazlığı topluma empoze etmeye çalışan erkek egemenlikli tecavüzcü zihniyetin normalleştirilmesi vs. Bugün tüm bu konularda bir ustalık görülmektedir.
Bu uygulamalar değil AKP’li olmayanların, AKP’li olanların da iradesi değildir. AKP iktidardan düşmenin öfkesiyle saldırmakta, kendi seçmenini de utandıran pişman ettiren uygulamalarla siyaseti kirletmektedir. Asker aileleri de onu lanetlemekte ve kabullenmemektedir. İktidarı kaybetmenin, hatta bu tarzla kaybettirmenin öfkesini, hıncını halktan, toplumdan çıkarmaktır. Erken seçime hazırlık maksatlı yapılan bu uygulamalar ve 24 Temmuz ile başlayan havadan-karadan her türlü askeri-siyasi saldırı, Erdoğan hükümetinin iktidarını yeniden sağlamak için kullandığı propaganda araçlarıdır. İktidar olma halinde de bu özel savaş rejiminin tüm ülke siyaseti haline getirileceği de açıktır.
Düşmenin sonu yoktur. Düşen, her an dibe doğru gitmektedir. Erdoğan ne yapsa da Kürtler direnecek, özgür yaşamanın bedeli ne olursa olsun, kırk yıldır sürdürülen savaşta olduğu gibi Kürt halkına yapılanların karşılığını öz savunmasını yaparak, devlet iradesi dışında kendi sistemini kurarak yaşayacak ve intikamını bu yolla alarak var olmaya devam edecektir. Kürdün gücü de böyle gösterilecektir Türk özel savaş güçlerine. Ve Erdoğan’ın bu kan siyasetinin, saldırganlığının tarihi yenilginin öfkesi olduğunu, iktidarı yıkarak gösterecektir.
Kürtler, bin yıllardır direniyor. Kültürüyle, diliyle, silahıyla, giysileriyle, özgür ve demokratik zihniyetleriyle direniyorlar. Kobanê somutunda bu direnişe tüm dünya kardeşlik etti, kader ortaklığı etti. HDP ile bu direnişe Türkiyeli tüm halklar, inançlar kader ortaklığı etti. Bu kader ortaklığı, Önder Abdullah Öcalan öncülüğünde Kürtlere Ortadoğu’da ve dünyada özgür yaşama umudunu yaratma şansını verdi. Kürtler bu şansın karşılığını dünya halklarının Rojava direnişine katılışıyla aldı ve almaya devam ediyor. Ve bu kader ortaklığı demokratik ulus çizgisi yaşamsallaşana, Türkiye’de demokratik özerklik sistemi kurulana kadar, seçimlerde %70-%90 hatta %100 oy verdiği kendi yönetimlerine rağmen Ankara’dan atanan vali ve kaymakamların yönetimini reddederek kendi kendilerini yönetene kadar devam edecektir.
Kaynak: Özgür Gündem Gazetesi