KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Hemşin’den Cudi’ye bir yol vardır görünmez

Kadının Kaleminden
Temmuz 19 / 2015


 
HÜRREM SÖNMEZ
 
Cudi Dağı yandı; kurdu, kuşu, ağacıyla birlikte. Halk, elleriyle yangını söndürmeye, toprağını, ağacını kurtarmaya çalışıyordu, ülkenin bir yerlerinde ise bayram tatili.
 
Geçen yıl yine bir başka bayram tatiline denk gelen Kobani eylemleri sırasında baş gösteren ‘kamu malı’ hassasiyetine pek rastlamıyoruz fakat bu defa. Aksine toplumun bir kesimi için ‘uzaklarda bir yer yanıyor‘, tıpkı bazen ‘uzaklarda birilerinin ölmesi‘ gibi.
 
Ülkemizde kamu malından anlaşılan şey müşterek varlıklarımız olan ağaçlar, kuşlar, dereler değil, banka ATM’leri, otobüsler, bir şantiyenin beton mikseri filan gibi parayla satın alınabilen şeyler benim anladığım kadarıyla.
 
Nuh’un Şehri
 
Bir rivayete göre Şırnak’ın ismi Şehr-i Nuh’dan gelirmiş, çünkü Tevrat’da Ağrı Dağı dese de, Kur’anda Nuh tufanı bittikten sonra Nuh’un Gemisi’nin Cudi Dağı’na oturduğu yazıyor, o yüzden de Cudi’nin eteğine ‘Nuh’un Şehri‘ deniyor. Aklı fikri kötülüğe çalışan insan, tanrıyı o kadar hayal kırıklığına uğratıyor ki insanoğlunun kötülüğe saplanması, doğruluktan ayrılması karşısında tanrısal bir ceza olarak gönderiliyor Nuh tufanı.
 
Kırk gün kırk gece yağmur yağıyor, denizler kabarıyor ve bütün yeryüzü sular altında kalıyor, yedinci ayın on yedisinde sular çekildiğinde Nuh’un Gemisi, Cudi Dağı’na otuyor. Bozulan ve kendi şerrinin gazabına uğrayan insanlığa verilmiş son bir şans yani Nuh’un Gemisi, dünyada hayat yeniden Cudi’de başlıyor…
 
Yanıyorsa Kürd’ün ciğeri yanıyor bize ne
 
Binlerce yıl sonra kötülük hâkim olmuş, 2015 senesinin yedinci ayında Cudi Dağı yangın yeri iken kamu vicdanının demografik dağılımına ilişkin yeni bir imtihandan geçiyorduk, geçmiş sınavları çok da parlak olmayan bir toplum olarak. “Yanıyorsa Kürd’ün ciğeri yanıyor bize ne” diyenlere rastladığımızda şaşırmadık, onlar bunca yıllık ciğer yangınının neleri küle çevirdiğini görebilselerdi biz böyle bir memleket olmazdık zaten.
 
Ama bir şey olmalı bize umut verecek, bu yangından birkaç gün önce “Vali kim, kaymakam kim, ben halkım” diyen Rabia Ana’nın sesinin yankılandığı Hemşin yaylalarından Cudi Dağı’na bir yol olmalı görünmeyen. Bir toprağın kaderini belirleyecek olanın üzerinde yaşayan halk olduğu, dağların, derelerin, ormanların kardeş olduğu, Cudi’yi yakanın da HES diye Yeşil Yol diye derelerimizi kurutanın da aynı devlet olduğu gerçeğini bilerek yürüyeceğimiz bir yol. Birlikte yürüdüğümüz o yolda kuracağız biz kardeşlik hukukumuzu.
 
Siyaset bilimin bütün teorik tartışmaları bir yana, en hakiki vatandaşlık dersimiz Rabia Ana’nın isyanında, askerin yaktığını kendi elleriyle söndürmeye çalışan Şırnaklının öfkesinde.
 
Biz halkız, tufan da bizde adalet de
 
Medeniyet köprüler, duble yollar, havaalanları yapmak değil, toprağa, suya, denize, denizde yüzen balığa olan vefa borcumuzdur. Yağmacılar yerin altında ve üstünde hepimize ait her ne varsa talan edip paraya tahvil etmek için saldırırken Cudi Dağı’ndaki Nuh’un Gemisi yolcuları gibiyiz biz şimdi ve yağmacılar için de ilahi bir ceza yok görünürde.
 
O yüzden gönüllü kardeşliğimizi, o vefa borcu için Hemşin’den Cudi’ye uzanan yolda kurmak zorundayız, çünkü biz halkız tufan da bizde adalet de. Dağlardaki karlar eridiğinde suların nehirlerde birbirine karışması gibi, aynı yangın yerinde, aynı derya içinde olmamız gibi…
 
diken.com.tr'den alınmıştır...