KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Ver abine güzel bir poz ver lan…

Kadının Kaleminden
Eylül 17 / 2016



 
HÜRREM SÖNMEZ
 
 
17 yaşındaki katil biraz tedirgin, ne yaptığını biliyor aslında.
 
‘Vatan haini bir Ermeniye’ pusu kurmuş, gazetesinin önünde vurmuş güpegündüz, yaptığının ne büyük bir kahramanlık olduğunun farkındadır elbette.
 
Kuvvetle muhtemel poz vermesini isteyen abilerinin Trabzon’daki arkadaşları, cinayetten önce ona anlatmışlardır üstlendiği görevin ehemmiyetini. “Rahat ol aslanım, sana bir şey olmayacak” diye güvence vermişlerdir ama nasıl duracağını, nasıl bakacağını çok bilmiyor yine de belli ki. Nihayetinde yanındakiler polis ve jandarma, kendisi de bir katil, bu samimiyette bir gariplik olmalı…
 
Neyse ki rahatlatan cümleler geliyor hiç gecikmeksizin, “Kardeşim benim” diyor, “Aslanım benim, aferin Ogün” ve gülümsüyor Ogün…
 
Türk bayrağını tutuyorlar beraberce.
 
Elbette o “Aferin” sadece polis abisine verdiği güzel poz için değil, gösterdiği yiğitlik için de aynı zamanda. Bu ülke kan döken ‘kahraman çocuklarını’ asla mükafatsız bırakmamıştır.
 
17 yaşındaki Ogün de başını dik tutuyor bu yüzden, kahramanlık kariyerine zirveden başlamış bir genç olarak.
 
Yer Samsun Emniyet Müdürlüğü’nün çay ocağı, Hrant Dink’in öldürüldüğü gün, binlerce insanın Taksim’den Agos’a mahcup ve kederli bir vaziyette yürüdüğü saatler belki de.
 
Bu dokuz yıl boyunca, duruşmalar görülmüş, ifadeler alınmış, tanıklar dinlenmiş, hakimler gelmiş, hakimler gitmiş, savcılar görevlendirilmiş, savcılar görevden alınmış, cevaplanmayacak müzekkereler yazılmış, sözde yargılama yapılmış.
 
Bu dokuz yıl boyunca insanlar vazgeçmeden mahkeme kapılarında toplanmış, yağmur soğuk demeden her 19 Ocak’ta Agos’un önüne gitmiş, bu dokuz yıl boyunca insanlar umutsuzca adalet beklemiş.
 
Umutsuzca diyorum, çünkü adliye kapılarında toplanan, duruşma salonunda bulunan o insanlar, bu devletin sıfatını da işlerini nasıl yürüttüğünü de gayet iyi bilecek kadar ‘milli’ tedrisattan geçmişlerdir.
 
Üstelik 17 yaşında bir çocuğun Trabzon’dan kalkıp İstanbul’a gelerek, ne yazdığını ve kim olduğunu dahi bilmediği bir gazeteciyi nasıl öldüreceğini anlamak için düz mantık da yeterlidir aslında.
 
Şimdi coşku ve iştiyakle o utanç verici görüntüleri paylaşan iktidar savunucuları “Vah vah neler yapmışlar bakın nasıl da kötü insanlar bu Fetöcüler” diyorlar, tartışma programlarında hararetle, hayretle o çay ocağında tecessüm etmiş kötülüğü konuşuyorlar.
 
Yani aygıtları değişse de kimyası değişmeyen “Müesses nizamı.” 
 
Sayısının bir avuç olduğuna artık iyiden iyiye kanaat getirdiğimiz aklı başında ve vicdanlı insanlarda ise derin bir can acısı ve şiddetli mide bulantısı yaratıyor o görüntüler, dokuz yıl sonra şimdi o görüntülere samimiyetsizce hayret edenler.
 
Eğer, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir insan olsaydı da albümünden bir hatıra fotoğrafı seçecek olsaydık, işte o çay ocağında çekilen pozu seçerdik, Türkiye Cumhuriyeti’nin hayatı bir film şeridi gibi geçseydi önümüzden, en mühim bölümü filmin o çay ocağı sahnesi olurdu.
 
Çünkü bizim devlet ve toplum düzenimizin özeti o çay ocağıdır; şerefli katiller, cübbe ilikleyen yargıçlar, en asli görevinin devletini korumak olduğunun bilincinde olan savcılar, yürekli dava adamı polis şefleri, memleket sevdalısı kamu görevlileri cümlesi o çay ocağındadır.
 
“Hükümet olmak ile iktidar olmak aynı şey değil yahu” diye geveleyen akademisyenlere, “Bu görüntüleri ders olarak okutalım izletelim kamu görevlilerine ki böyle yapmasınlar” diyerek, sanki bir ‘sapma hali’ varmış gibi davranan analistlere, yaşadıkları ülkeye bu görüntüleri hiç de yakıştıramayan temiz kalpli vatandaşlara, o tablonun istisna değil kaide olduğunu anlatmak için ne verelim o çay ocağından?
 
On yedi yaşındaki katil çocuğun arkasında yargısıyla, istihbaratıyla koca bir devlet düzeninin, ırkçı bir toplum yapısının arz-ı endam ettiğini ispatlamak için?
 
Şimdi siz o çay ocağından kafanızı uzatmış aynaya bakarken, bir başka kirli cinayetin aydınlanması için devletin adamları içinde kopacak yeni bir kapışmayı beklerken, biz ne verelim abime?
 
Demli bir çay…?
 
Güzel bir poz…?
 
Katiller ve işbirlikçileri hep güzel pozlar verirler ülkemizde.
 
Sevdiğimiz insanları öldürürken, abileri şefkatle sırtlarını okşarken, sırıtarak bakarlar hep gözümüzün içine…
 
diken.com.tr'den alınmıştır