KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Yeni savaş kayyumlarla 'çöpçüler' arasında

Kadının Kaleminden
Eylül 13 / 2016


 

 
NEVA BALKAN 
 
Batman'da temizlik işçileri kayyumu "gerçekten" tanımıyor. Silah zoruyla herkes alandan dağıtılabilir ama eşin-dostun "düşmanın lokması" üzerinden birbirini etkileme ve belediyeleri işlevsizleştirmesi çok daha kolaydır. Kısacası, yeni savaş kayyum ile çöpçüler arasında olacaktır ve bu çöpçüler faşizm aşkını süpürebilecek kadar güçlüdür.
 
Kürdistan'da 24 belediyeye kayyum atanması akabinde Kürt halkının siyasi ve toplumsal iradelerinin kararlı beyanatları ve karşı duruşları devrimci demokratik bir tutum arz ediyor, şüphesiz. Ancak şimdi aynı direnci hem Kürdistan, hem de Türkiye'nin toplumsal tabanından da yükseltmeye ihtiyacımız olduğu ortada. Peki bunu nasıl yapabiliriz?
 
Siyasi ezberimizde kitlesel yürüyüşler, toplanmalar, basın açıklamaları, dayanışma beyanları var. Faşizm zamanlarında bunlar çok değerli, şüphesiz. Ama "kazanabilmek" için bundan daha fazlasına ihtiyacımız var.
 
Kayyumun atandığı kentlerden biri olan Batman'da belediye çalışanlarının istifa ettiğini, çöplerin toplanmadığını ve belediye otobüslerinin dahi çalışmadığını görüyoruz. Yani Batman kayyumu "gerçekten" tanımıyor. Ancak sömürge kayyumunun ilk iş olarak iş bırakan temizlik işçilerinin yerine karayolları çalışanlarını ikâme ediyor. Belli ki aynı strateji diğer alanlarda da uygulanacak.
 
Bu durum hem Kürt hareketine, hem sosyalistlere, hem de demokrasi cephesine çok şey anlatıyor aslında.
 
Öncelikle, iş bırakan temizlik işçilerinin yerine karayolları işçilerinin ikâme edilebiliyor olması işçilerin kim tarafından nasıl bölündüğünü ve buna karşı ne yapılması gerektiğini çok güzel gösteriyor. İşçi sınıfı Kürt düşmanlığı ile bölünmüş durumda ve burjuva iktidar tarafından dilediği gibi yönlendirilebiliyor. Yeni bir histeri ile bu ikâme işçilerin "kahraman", "şehit" ilan edilip kutsanması an meselesi. Dolayısıyla AKP/Saray saldırılarını soldan sadece emek mücadelesine dayalı bir hattan yarmak, faşist uluslaştırma politikalarıyla yerin dibine gömülmüş bir ortak zemini hatırlatmak kısa vadede akılcı bir strateji değil. Sosyalistler ve demokratlar eğer işçi sınıfına dair bir eylemlilik içerisine girmek istiyorlarsa, işçilerin arasında ayrılığı yaratan şeyin faşizm olduğunu bir an önce görüp, koşulsuz bir şekilde fiilen Kürt halkının yanında yer almaları gerekiyor. Bu da artık yer yer belli bir kibrin alameti haline gelen mücadelelenin "dayanışması" dilinin terk edilip, Kürdün sorunuyla ilk elden dertlenmekten geçiyor. Aksi halde, Kürdün iradesi kayyum ile gaspedilmişken, Kürt işçiler tıpkı Türk işçiler gibi kendi kimliğiyle yaşamak isterlerken, sözde kimliksiz bir işçiciliğe soyunup ittifak oyunları oynamak yasak savmaktan öteye geçmeyecektir. Hangi "ortaklık" taraflardan birinin devamlı daha çok bedel ödemesi üzerine kurulabilir ki?
 
Bu tablonun Kürt hareketini ilgilendiren boyutu da şu: kayyuma dair bir direnişin en hızlı ve etkili biçimde örülmesinin yolu belediye işçileri üzerinden bir strateji kurmaktan geçiyor olabilir. Sömürgeci belediyeye hizmet etme ya da etmeme meselesi yorumlanamayacak, saptırılamayacak ve manipüle edilemeyecek kadar yalın bir tercihtir. Yıllarca zalimin ekmeğini yiyen kardeşlerinden çok çekmiş bir halkın en hızlı tepki verebileceği alan budur. Özetle, "Kayyuma hizmet etme!" diyen bir kampanya ile işçilerin iş bırakması sağlanabilir. İkâme işçiler üzerinde de benzer bir baskı yaratılabilir veya demokratik yollardan fiilen iş görmeleri engellenebilir. Böylece insanlara somut, etkileri dolaysızca görülebilen ve denetlenebilir bir mücadele hattı sunulabilir. Silah zoruyla herkes alandan dağıtılabilir ama eşin-dostun "düşmanın lokması" üzerinden birbirini etkileme ve belediyeleri işlevsizleştirmesi çok daha kolaydır. Kısacası, yeni savaş kayyum ile çöpçüler arasında olacaktır ve bu çöpçüler faşizm aşkını süpürebilecek kadar güçlüdür.
 
Yani kısacası sınıf bilincimizle sağlıklı bir ilişki kurmak şu anda reel-politik anlamda sonuç alıcı bir etki üretebilecek, ütopik olmayan bir yoldur. Yeter ki ezilen bölükler olarak işçi sınıfının Kürt düşmanlığı üzerinden bölündüğünü görmezden gelen dar sınıfçı siyasetten veya tam tersi bir şekilde Kürt sorununun sınıfsal temeline kulak tıkayan üst-siyaset perspektiflerden kendimizi koruyalım.
 
Etha.com.tr'den alınmıştır