KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

3. Havaalanının temelinde yakılan işçinin külleri var

Kadının Kaleminden
Eylül 06 / 2016



 
SERPİL KEMALBAY
 
Geçen hafta Diyarbakırlı Mehmet Aytaç’ın 3.Havaalanı şantiyesinde ırkçı bir saldırı sonucu yakıldığı haberiyle sarsıldık. Olayın görüntüsü de yayınlandı! Bir işçinin yatakhanede uyurken birlikte kaldığı arkadaşı tarafından üstüne 6 litre benzin dökülerek yakılması yeterince şok edici. Öyleyken yaşananın bir de nefret cinayeti olma olasılığı daha da büyük bir öfkeye neden oldu. 
 
Zira bu sene Kürt olduğu ve Kürtçe konuştuğu için ırkçı saldırılara maruz kalan işçilerle ilgili en az 4-5 olay basına yansıdı. Erzurum’da Aşkale’de TOKİ inşaatında çalışan bir işçi parmağında sarı, kırmızı, yeşil yüzük var diye saldırıya uğramıştı. Ordu’da fındık hasadına giden Kürt işçilere saldırılmıştı. Kütahya’da TOKİ inşaatında çalışan Kürt işçileri ‘bayrak yakıyorlar’ yalanıyla linç etmeye kalkışmışlardı. İstanbul Tuzla’da ise iş çıkışı yolda yürürken Kürtçe konuşan işçilere ‘reis’ diye çağrılan kişi ve etrafındakiler tarafından ırkçı saldırı yapılmıştı.
 
Saydığım olaylardan hiç birinde polis saldırganlardan birini dahi gözaltına almış değil. Yaşamlara kast eden ırkçılar cezasızlıkla karşılaşacaklarını biliyorlar. Buna karşılık saldırıya uğrayan Kürt işçiler her defasında emniyete götürülüp sorgulanıyorlar. Onlardan çalıştıkları ve yaşadıkları yeri terk etmeleri istenebiliyor.
 
Bütün bunlar madalyonun bir yüzüyken öteki yüzü ise gözlerden kaçırılmak istenmektedir. 3. Havaalanı Projesi(İGA) şantiyesinde kampüs adı verilen konteyner yatakhanede yaşanan bu olay bir iş cinayetidir. Irkçı saldırı olma ihtimali bu gerçeği değiştirmiyor.
 
 3. Havaalanı Projesi yatırımcıları Cengiz-Kolin-Limak-Kalyon-Mapa OGG emek meslek örgütleri, doğa savunucuları tarafından iyi bilinirler. Kuzey ormanlarını yok ederek İstanbul’un yaşam damarlarını kesiyorlar. Her tarafta doğayı, canlıları öldürüyorlar. Bu aktörlerin, 22.152 milyar Euro‘luk dev bir uluslararası projeyi hayata geçirirken işçilere tam bir ilkelliği reva gördüğü de biliniyor. Şehrin dışındaki dev şantiyede 15 bine yakın işçinin barındığı bu alan Binali Yıldırım’ın kendi tabiriyle Suriyelilerin konteyner kampları ile aynı şartlara sahip! Bunun neresiyle övünüyorsa artık.
 
Halihazırda 15 bine yakın çalışanı olan ancak sayıyı ikiye katlayacağını söyleyen yetkililer işçileri yığdıkları bu çamur sahasında sıkış sıkış barınmaya terk etmekle kalmıyor, iş yasasını ve iş güvenliği yasasını da ihlal ediyorlar. Taşeronların cirit attığı, izinlerin kullandırılmadığı, uzun çalışma saatlerinin olduğu, yemeklerin çok kötü olduğu, temiz içme suyuna erişilemediği şikayetlerden sadece bir kısmı. İşçi anlatımlarına göre çalışanlar en fazla 2 ay bu şartlara dayanabiliyor. “Dinlenip dinlenip çalışsınlar” diye yapılan konteyner yatakhaneler sosyal alanlara ve insana yakışır koşullara sahip değil. Şimdiye kadar en az 3 işçinin İGA şantiyesinde iş cinayetinde yaşamını yitirdiği biliniyor. İşçiler iş kazaları örtbas edildiği için gerçek rakamların bilinemeyeceğini söylüyor.
 
Evet, biz bu şirketleri çok iyi tanıyoruz. Bunlar şimdiye kadar düzinelerce HES, termik santral kamu ihaleleri aldılar. Hatırlarsınız Kolin, köylülerin çıkarttığı mahkeme kararlarına rağmen Yırca köyünde binlerce zeytin ağacını kesmişti. Cengiz Holding, Hasankeyf’i sular altında bırakacak Ilısu Barajı, Cerrattepe ve birçok HES’ ihalesi ile biliniyor. LİMAK aynı şekilde. Hepsi de iktidarla can ciğer kuzu sarması. Her taşın altından onlar çıkıyorlar. ‘Hukuk biziz’ diyecek kadar pervasızlar. Şimdiye kadar mahkeme, ÇED, imar kararları onları asla bağlamadı. 
 
İGA’nın sosyal medyaya düşen şantiyeye astıkları imzasız, logosuz bilgi notundan da anlaşılıyor ki yaşananlar örtbas edilmek isteniyor. Mehmet Aytaç’ın şantiye yatakhanesinde yakılarak öldürülmesini ‘iki kişi arasındaki anlaşmazlık’ diye önemsizleştirici bir dil kullanıyorlar. Sadece ‘üzücü’ demekle yetindikleri cinayet için ‘Bu tür olayların dışarıda projemiz ile ilgili farklı algılar oluşturmaması’ için diyerek yaşananların gizli kalmasını istiyorlar. Bunun amaçla ‘biz bir aileyiz’ klişesine sarılarak işçilerden gördüklerini ve bildiklerini 3.kişilere aktarmamalarını istiyorlar.
 
Bittiğinde Erdoğan’ın adını alacağı söylenen 3.Havalanı Projesi Gezi ruhlu aktivistlerce ‘katil proje ‘olarak adlandırılıyordu. Şimdi projesinin temelinde bir de yanan işçinin külleri var! Üstünü örtmek isteyenler başaramayacak. Emek ve demokrasi güçleri mücadele ajandasına şimdiden Mehmet Aytaç’ı yazdı bile.
 
Yeni Özgür Politika'dan alınmıştır