KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Eylem’e Sevda’lı iki kadın

Kadının Kaleminden
Eylül 04 / 2016


 

 
ESRA DEMİR
 
Kiraz mevsimi pembeye, beyaza kesmiş çiçeklerin dalları kızıllaştırdığı Haziran aylarına denk gelir. Cömerttir, güneşi ile dağları, ovaları, şehirleri tepeden tırnağa ısıtırken cüretkar çağrılar yapar. İsyankardır, sınırlara çağırır, zaptedilmez olur, yasakları çiğner…
 
Kiraz mevsimi, Rojava’da iki kadın devrimcinin hayalini gerçekleştirmek için bulunmaz güzelliklerle, çetin bir mücadeleyle anılır. Sınıfsız, sömürüsüz, cinsiyetçiliğin olmadığı bir yaşam hayalini gerçekleştirmek için yola çıkan MLKP savaşçısı Sevda Çağdaş (Raperin Dicle), arkadaşlarının deyimiyle Sêvê, “Rojava devrimi, kendimi baştan yaratacağım bir devrim. Ben de bir devrimci kadın olarak, kadın devrimi olan Rojava devrimine dokunmak için buradayım” demişti.
 
Lise yıllarından itibaren devrim ve kadın özgürlük mücadelesinde aktif mücadele eden  BÖG savaşçısı Eylem Ataş, yoldaşlarının her daim gülümsemesi yüzünde olan Cemre’si, çocukluk arkadaşı PKK’li Heval Yeşilgöz’ün Dersim’de yaşamını yitirmesinin ardından yarım kalan hayallerini gerçekleştirmek üzere Rojava Devrimi’nin bir parçası olmak için gitmişti Rojava’ya… 
 
Devrime ve sömürüsüz bir dünyaya olan inancını yanlarına alarak Rojava’ya giden Sevda Çağdaş ve Eylem Ataş  Minbic’de savaşarak şehit düştüler. Sevda’nın Sivas’ta başlayan hikayesi savaştığı topraklarda ölümsüzleşti. “Şehit Komutan Faysal Ebu Leyla Operasyonu” adıyla yürütülen Minbic’ı özgürleştirme hamlesinde yer alan MLKP savaşçısı Sevda Çağdaş’ın (26 Haziran) ve Eylem Ataş’ın (27 Haziran) yaşamını yitirdiğini öğrenen kadınlar, gençler her yerde onları andı.
Yüzünü devrim topraklarına çevirdi
 
Arkadaşlarının “Yıldızlara ve devrime sevdalı kadın” olarak anlattığı Sevda; Amed, Sivas, Antep, Dersim ve Erzincan’da  gençlik ve kadın  çalışmalarında yer aldı. Kobanê, DAİŞ çetelerinin kuşatmasındayken, faşist AKP elebaşı Tayyip Erdoğan’ın “İşte Kobanê, düştü dMANSETüşecek” diye ellerini ovuşturduğu zamanlarda, Bakurê Kürdistan sokaklarında eylemler yapan öncülerden biriydi Raperin Dicle. 6-7 Ekim serhildan günlerinde Amed’de, faşist devlet güçlerinin silahlı saldırısına uğrayan Raperin Dicle burada göğsünden yaralandı. Ancak o umut yüklü duruşundan hiç vazgeçmedi, iyileşti, ayağa kalktı ve mücadeleye devam etti. Rahat hareket edecek hale geldikten sonra da, yüzünü devrim topraklarına, Rojava’ya çevirdi. Buralarda, devrimin savunulmasında ve inşasında görevler aldı..
 
Raperin Dicle, insan ve yoldaş sevgisiyle dolu, ortamların neşe kaynağı ve gülümseyen yüzü  Şehit Serkan Taburu’nda savaşçı ve tim komutanı olarak görevler alırken, Minbic hamlesine  büyük bir gönüllülük ve istekle katıldı. Bu süreçte, hem askeri hem de, ideolojik olarak öncü bir rol oynadı. Halkların eşitliği ve kardeşliği perspektifinin, devrim ateşini büyütmenin ve kadın özgürlük bilincinin temsilcilerinden biri olarak siperlerde, umudun ve yoldaşlığın güzel örneklerini yarattı. Aynı zamanda bir kadın devrimi olan Rojava devrimine, partisinin kadın özgürlük mücadelesi perspektifiyle katılan Sevda Çağdaş, bulunduğu her alanda bu bilincin öncülerinden biri oldu. Komünist kadın iradesini kendi yaşamında ve eyleminde ortaya koydu. Bu doğrultuda hem düşünsel hem de pratik mücadeleler yürüttü.
Adı gibi Eylem’di
 
Eylem Ataş, Adana’lı bir yörük ailenin kızıydı. Ülkede yaşanan şovenizm dalgasına inat yönünü Rojava’ya çevirip orada gerçekleşen özgürlük mücadelesine enternasyonalist bir devrimci olarak katıldı. Çukurova’nın cüretkar topraklarında dünyaya gelen ve üniversite okumak için Ankara’ya giden Ataş, lise yıllarında Dev-Lis ( Devrimci Liseliler) ile tanıştı ve geçen yıla kadar sokaklarda Eylem oldu. Ataş, geçtiğimiz Kasım ayında aktif mücadeleye katılma kararı aldı. Adı gibi eylem halinde oluşu yoldaşlarının onu tanımlayan en yalın hali oldu:“Eylem birinin ona bir şeyler anlatmasına, ikna etmesine çok gerek duyan biri değildi. Yapılacak bir şey varsa yapardı. Kavga etmesi, dövüşmesi gerekiyorsa ederdi. İnsanlara bir şey anlatması gerekiyorsa böyle yaşadığı gibi anlatırdı. Durup duraksamaya önem vermiyordu. Yapalım, ilerleyelim istiyordu. Kafasında her şey netti. Herhalde örgütlü oluşundan, devrimci oluşundan ve şehit düştüğü ana kadar böyle yaşadı. Çok fazla düşünmesi gereken zamanlarda arada kalıp duraksadığında çok rahatsız oluyordu.”
 
Her ikisi de Kürt kökenli olmayıp Kürdistan halkının haklı mücadelesine inanmış, Rojava Devrimi’nin kadınların devrimin ateşi ile kendilerini yeniden varedeceği gerçeğini anlamıştı. Onlar, kadın özgürlük mücadelesini devrimle anlamlandıran birer devrimci olarak ölümsüzleştiler. Onlar, Almanya’dan Rojava’ya, Afrika’nın kara yazgısına olan isyanını da taşıyan MLKP savaşçısı İvana Hoffman’nın halkları kardeşleştiren  enternasyonal bayrağını devralarak ilerlediler.
Kürt halkının yanında yer almak…
 
AKP-Erdoğan iktidarı, IŞİD’e gönderilen silahlar ve yapılan ticari ilişkilerle birlikte bu  cinayet şebekesinin insanlık için bu kadar tehlike oluşturmasının sorumlularının başında gelmekte. Suriye,Irak, Fransa, Belçika ve Orlando’da gerçekleşen katliamların suç ortağı AKP-Erdoğan iktidarıdır.
 
Bugün IŞİD insanlığın geleceğini tehdit ederken, kadınlara kölelik, insanlara canice katliam ve selefi bir yaşam tarzı dayatırken, AKP hükümeti sözcüleri uzun süre IŞİD’e ‘terörist’ diyemedi. Şimdi mızrak çuvala sığmıyor. Bu cinayet şebekesi bütün insanlığa dönük olarak işlediği suçlarla savunulamaz noktaya geldi. Ancak AKP halen “IŞİD olmazsa El Nusra olsun” diyerek Rojava’da gelişen özgürlük mücadelesini boğma çabası içerisinde.
 
Bugün Cizre, Sur, Nusaybin ve Yüksekova’da gerçekleşen katliamlar ve yıkımlar, IŞİD’in gerçekleştirdiği uygulamalara çok benziyor. Bu uygulamalar karşısında en doğru tavır Kürt halkının yanında daha güçlü yer almaktır. İşçi sınıfının ve emekçilerin çıkarına olan ezilen Kürt halkıyla yan yana mücadeledir.
 
Eylem Ataş ve Sevda Çağdaş şahsında gerçekleşen de budur. Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle yan yana olmak, insanlığın ortak düşmanı olan IŞİD barbarlarına karşı savaşmak kadın özgürlük mücadelesini yükseltmektir.
Rojava devrimi hepimizin umudu
 
Çünkü Kürt halkı Rojava’daki devrimi aynı zamanda kadın devrimi olarak da tanımladı. Çünkü Rojavalı kadınların direnişçi özellikleri, devrimin öncü gücü olmaları kadınlarının içinde bulundukları sistemi bir kez daha sorgulamaya götürmüştür. Kadının direniş mücadelesi ve direniş mirası bir kez daha Rojava Devrimi şahsında ortaya çıkmış ve tarihe ışık tutmuştur. Devrim; anlamlı yaşamı ilmek ilmek örüp karanlığa itilen kadın tarihinin, kadın değerlerinin aydınlığa çıkması, kadının mucizevi yaratıcılığı, özgür toplumu yaratma ve geleceğe taşıma iddiasıdır. Rojava halkı, gerçekleştirdiği devrimle tüm Ortadoğu halklarına umut olmuştur. Yaşamın her karesine işledikleri demokrasi ve direniş kültürleriyle tüm halklarla kardeşçe bir arada yaşayabileceklerini kanıtlamıştır. Ördükleri komünal eşitlikçi yaşamla, kurdukları komün ve komitelerle kadın renginde, kadın öncülüğünde toplumun gelişebileceğini, devrim yapabileceğini, çözüm gücü olabileceğini gösteriyor.
Büyük gelecek için kendini feda edenler unutulmazlar.  Suruç’ta vahşetlerin en büyüğü ile aramızdan koparılanlar; Ferdane, Ece, Polen, Aydan, Büşra, … Madımak’ta, Cizre’de yakılanlar; Sur, Nusaybin, Gever’de öldürülenlerimiz… Sınır boylarında düşenler; Arin, Sibel, Seve, Rozerin, Sevda ve Eylem…
 
Yeni yaşamlara ad oldunuz, yeni direnişçilere maya oldunuz. Sizi takip edecek nice kadın var. Ta ki “yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek sürecek” kavgaya katılacak. Hepinizi sevgiyle anıyor, anılarınız önünde saygıyla eğiliyorum.
 
*SKB Koordinasyon üyesi
 
Newaya Jin'den alınmıştır