KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Savaşta biçimlenen kadın devrimi

Kadının Kaleminden
Ağustos 19 / 2016



SELVER ORMAN
 
Savaş, en genel anlamıyla politikanın zor araçlarıyla sürdürülmesi olarak tanımlanır. Savaşın karakterini belirleyense, politikayı biçimlendiren ideolojinin ta kendisidir. Her savaşın bir ideolojisi vardır. Dolayısıyla bir savaşın biçimlenişini, sonuçlarını ve toplumsal yansımalarını belirleyen de ideolojik zemindir. Sınıflı toplumların varoluş ve gelişim tarihi aynı zamanda savaşlar tarihidir. Gerici, işgalci, sömürgeci savaşlar, karşıtı olan özgürlük savaşlarını da yaratmıştır.
 
Egemen olan ataerkil sistemce "savaş" ve "kadın" büyük bir ikiyüzlülükle birbiriyle kesişmeyen, karşıt olgular gibi yansıtılır her dönem. Oysa savaşın çıplaklığında gerçek bambaşkadır. Savaş koşulları, kadına yönelik şiddetin en vahşi boyutlarda çeşitlenerek arttığı zamanlardır. Kadının bedeni, cinselliği ilk hedeflenendir. Kadına uygulanan taciz ve tecavüz bilinçli, ırkçı bir aşağılama yöntemidir. Gerici, sömürgeci, işgalci savaşlarda; savaş ve erkek özdeştir. Kadının bedeniyse savaş ganimeti olarak zafer kutlamalarının "alanı"dır.
 
Toplumsal özgürlükçü, devrimci, ilerici savaşlarda ise; kadın-erkek tüm toplum savaşın parçasıdır. Toplumsal özgürlük, en fazla köleleştirilen kadının özgürlüğü zafer alanıdır. 21. yüzyıl savaşlarında açığa çıkan Ezidî kadınlarının, kara çarşaflardan sıyrılan Minbicli kadınların özgürlük eylemi bu duruma şahittir.
 
Erkek egemen burjuva sistemler, devletlerin kadına vereceği tek şey taciz, tecavüz, köleliktir. Kadınları 'vatan sevgisi', 'demokrasi', 'özgürlük' demagojileriyle kendilerine yedekleme propagandaları koskoca bir yalandır. Emperyalizmin gelişim tarihi boyunca sürdürdüğü savaşlarda açığa çıkan veriler buna şahittir.
 
I. ve II. emperyalist paylaşım savaşlarında kadına dönük taciz-tecavüz saldırıları 'olağan' bir olguya dönüştürülmüştür.
 
1990'larda Balkanlar'da soykırımcılarca binlerce kadına tecavüz edilmiştir. Bosna-Hersek'te 50 bin kadın faşist ırkçı Sırp birliklerinin tecavüzüne uğramıştır.
 
1991-'92'de Somali'de 300 bin kadın mülteci kamplarında tecavüze uğramıştır. Aralarında 4-6 yaşlarında kız çocukları da vardır.
 
Kore işgalinde, Japon ordusunca 300 bin kadına tecavüz edilmiş, 200 bini kaçırılarak zorla askeri genelevlerde çalıştırılmıştır.
 
Pakistan askerlerince 200 bin Bangladeşli kadına tecavüz edilmiştir.
 
Vietnam işgalinde ABD askerlerince sadece bir köyde 450 kadına, kız çocuğuna tecavüz edilmiştir.
 
Irak, Afganistan işgalleri sırasında yüz binlerce kadın işgalci askerlerin sistematik tecavüzüne uğramıştır. İşgalcilerin komuta merkezi ABD'dir.
 
Ağustos 2014'de DAİŞ'in Ezidî halkına dönük 73. Ferman'da binlerce Ezidi kadın katliama, tecavüze uğramış; Müslümanlığı kabul etmeyenler diri diri yakılmıştır. Binlerce kadın esir alınarak hapsedilmiş, köle pazarlarında satışa çıkarılmıştır.
 
DAİŞ'in Musul ve Suriye işgallerinde de yüzbinlerce kadın tecavüze uğramış, köleleştirilmiş ve kara çarşaflara mahkum edilmiştir.
 
Bakur Kürdistan'ında yürütülen soykırımcı, işgalci savaşta binlerce kadın tecavüze uğramış, katledilmiştir.
 
2000'li yıllarda Irak Ebu Gurayb zindanından dünyaya seslenen 14 yaşındaki Nur'un "Burada her gün ırzımıza geçiyorlar. Vahşi kana susamış gibi bedenimize saldırıyorlar. Elinize geçen bütün araçlarla bu hapishaneye saldırın. Hem onları hem de bizi öldürün" çığlığı, 2014'lerde Şengal dağlarında Laleş'in eteklerinde "Biz Ezidîler insanlara ne yaptık, niye bu kadar kin ve nefret var bize karşı" diye soran Ezidî kadınların çığlığıyla buluşmuştur. Şengal dağlarından Suriye'nin Minbic'ine uzanan ve kadınları kara-karanlık örtülere kapatan DAİŞ barbarlığının 21. yüzyıl Türkiye'sindeki yansıması 'demokrasi' cilalı baskı, taciz, ev köleliği dayatmalarıdır, katliamlardır.
 
'Erkek' aklın kadına yazgısı hep karadır.
 
'Erkek' aklının zorbalığı, tecavüzcü, katliamcı savaş sistemi karşısında; halklarımızın, kadınların özgürlük savaşı kesintisiz devam etmektedir.
 
DAİŞ barbarlığının fermanını parçalayan Ezidî kadınlar, Şengal dağlarında, Laleş'in etrafında yeniden kuruyorlar hayatı. Ezidî kadınlar Mahmut ile Ezida hikayesindeki; Ezidida'nın kendi etrafında çizdiği çemberle tuttuğu yasını artık yeni bir biçimde biçimlendiriyorlar. Ezidî kadınlar, olası yeni fermanlara kurtarıcılar diyerek; yalnızca Şex Adi'yi imdada çağırarak değil; özgürleşerek, savaşmayı öğrenerek, silahlanarak hazırlanıyor.
 
Rojava'nın her kentinde, kantonunda, Minbic'de özgürlüğe susamışçasına koşan; kara çarşafları parçalayıp yakan yüz binlerce kadın kendi gücüne dayanmaları gerektiğinin ayırdına varıyor. Özgürleşen Minbic'in komutanı Ebu Leyla Faysal'ın kızı, Leyla'sı özgürlüğünün daimi olmasının babasının ardılı olmasından geçeceğini henüz 7 yaşında anlıyor. Minbicli kadınlar Sevda'nın (Raperin Dicle), Eylem'in (Cemre Heval) ve yüzlerce savaşçının yollarının neden Minbic'e kadar uzandığını çok iyi biliyor.
 
Özyönetim direnişlerinde ölümsüzleşen, kentlerini terk etmeyip direnen binlerce kadın; özgürlük eyleminin öncüsü olmanın, savaşçısı olmanın kadın olmanın gereği olduğu bilinciyle, kararlılığıyla direnişi sürdürüyor.
 
'Demokrasi' soslu faşist darbe karşıtlığının önce kadınları vurduğunu, sokaklara taşan kadın isyanını bastırmak için, 'erkek' aklın canhıraş çalıştığını Türkiyeli kadınlar çok iyi biliyor.
 
Sokaklar biz kadınları, daha güçlü, kararlı, inatçı adımlarla kesintisiz yürüyüşe çağırıyor. Beş bin yıl öncesinden 2016'lara ulaşan kadının köleleştirilmesi savaşı; Şengalli, Minbicli, Rojavalı, Bakur Kürdistanlı ve Türkiyeli kadınların özgürlük savaşıyla 'kadın devrimine' dönüşüyor. Sınırsızlaşan özgürlük savaşımımız, devrimimizi enternasyonalleştiriyor. Tarih biz komünist öncü kadınları; enternasyonal bir nitelik kazanan 'kadın devrimimizi' bulunduğumuz cephelerde daha güçlü inşa etmeye, kendimizde cisimleştirmeye çağırıyor.
 
etha.com.tr'den alınmıştır