Dağlardan uzanan kadın özgürlük eli, şehirlerle birleşirse!
Kadının Kaleminden
Ayşe BATUMLU
“Kadınlığın kölelik tarihi daha yazılmamıştır. Özgürlük tarihi ise yazılmayı bekliyor.” Abdullah Öcalan
Ne çok şey değişti, görmedin. Belki sen, değişimin içindeydin kaçınılmaz olarak ama, değiştirenlerin içinde değildin. Asıl bu yüzdendi, körlüğün. Derya içinde yaşayıp, deryayı bilmeyen balıklar gibi. Oysa hayat, bir temasın, diğerinde yarattığı etkinin öyküsüdür. Bazen büyük, bazen küçük.
Kimileri baş roldedir. Onların neye niçin temas ettiği belirler dönüşünü dünyanın. Bunu ezilenlerden yana eyleyenlerin yüzü suyu hürmetine döner dünya en çok. Onların estirdiği rüzgar, bazen tutuşturur asırlık kıvılcımları, büyük bir yangına çevirir, eskiyi kül eder. Bazen dindirir bin yıllık bir sızıyı. “Ne Rüzgarıdı” der geçersin sen. Bilmezsin bu gün senin acını dindirmek için canını ortaya koyanları. Onlar, sıcacık birer masaldırlar. Bazen yaz, bazen kış, bazen bir baharın seherinde, kendi rüzgarlarının dağlara taşıdığı. Dağlarda kadınlar var duyuyor musun? Bu ıslığı rüzgarın, onların senin hayatında yarattığı değişimin sesi. Coğrafyamızdaki son büyük isyanın, koca yürekli, dişi neferleri. Militarizme, eşitsizliğe, köleleştirmeye, metalaştırmaya karşı baş kaldırmış, bir sistemi dönüştürmeden sistemin en köklü sorununu bitirmenin imkansızlığını bilen, mücadelenin her şeyi mümkün kılacağını anlayan.
Dağlarda kadınlar, yaşamın tüm konforundan uzak, ama konforun asla bize taşımayacağı bir değere, özgür düşünceye sahip, kadın kimliğini bu özgür dünce doğrultusunda özgürleştirmenin peşinde. Bu gün belki anlamıyorsun bunun değerini. Hatta belki, o değer senin hayatını yaşanmaya değer kıldığında da bilmeyeceksin, kime ve neye borçlu olduğunu bunu. Ama işte o “dağlardaki” özür kadınlar değiştiriyor senin kaderini kadın kardeşim, çoğu kez sana rağmen... Düşün bir, dağlarda, etik-estetik, ekonomi, ekoloji, demografya ve politika başta olmak üzere tüm sosyal bilimlerde kadın bakış açısıyla devrimci dönüşüm yaratmaya dair öneri, çalışma ve mücadele yöntemlerinin tartışıldığı jineloji konferansı yapıldı! Sen, şehrinde en son ne zaman rastlamıştın böylesine? Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi’nin ilk jineoloji konferansı, ama yıllar süren bir direnişin eseri. Bir yanda özgürlüğün temelleri üzerine inşa edilecek kadın geleceği konuşulurken, kadın emeği ürünleri heykel, resim, el işlemeleri de sergilendi, dağlarda! Sanat diyorum, emek diyorum, dağlarda diyorum! Konferans, Paris’te katledilen 3 kadın devrimci oldu, Özgecan oldu, Hozan Mizgin oldu, Ferinaz oldu, çınladı dağlarda. Hep 12 yaşında kalan Ceylan’ın, 7 yaşından beri tüm köyün tecavüzüne uğrayan S.A.’nın ahını kimsede bırakmayacak bir kararlılıkla, ışığa aralandı 21. Yüzyılın karanlık perdesi. Ev Emeği hiç sayılan işsiz, fabrikada köle, yangında ilk gözden çıkarılacak olan kadınlar için yankılandı sesi dağlardaki kardeşlerimizin.
Köleliğimizin başladığı bu topraklarda, uzun zaman önce başlatılan özgürlüğümüzün yolculuğu, tüm dönüştürücü etkisiyle sürüyor. Kadın, mahkum edildiği karanlıktan çıkartılıyor. Ve kadınla birlikte tüm insanlık! KCK Başkanlık Konseyi üyesi Zaxo Zagros diyordu ki: “Nasıl ki insanlık Toros ve Zagros kavislerinde dünyaya yayılmışsa, şimdi de Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi toplumsal devrimin öncülüğünü yapıyor ve bu devrim dalga dalga bütün dünyaya yayılıyor. Buz tutan yürekleri eritiyor. Çölleşen aklı yeniden yeşertiyor” Dağlardan uzanan bu eli tuttuğunda, kadın kardeşim; mümkün olacak, etik, estetik, eşit ve özgür bir yaşam, iktidardan kurtulmuş özgür bilim! O elin, HDP’de çoğalan gücüne, tıslımına, hayatı değiştirme sihrine dahil olduğunda, bu topraklarda başlayan köleliğimiz, özgürlük iklimine dönecek... İnanç sömürüsüne, milliyetçiliğe, cinsiyetçiliğe, her türlü egemenliğe karşı, kadının hakikatine ulaşacaksın; egemen erkek aklının, kadınlar ve toplumlar üzerinde gerçekleştirdiği tüm operasyonları açığa çıkarıp, her şeyi yeniden inşa edeceksin. Dünya, o zaman yaşanacak bir yer olacak. Yani, sonuç bildirgesinde dediği gibi: “Varız, varoluşumuzun anlamına vakıfız! Aklınızın tıkattığı bilimin kurtuluşunun anahtarı da; duygusunu yitirmeyen zekamızda, vicdanını yitirmeyen bilgimizde” deme zamanı! Sen kadın kardeşim; bunu, 7 Haziran’da, nasıl haykıracağımızı, biliyorsun!
Kaynak: Özgür Gündem