Tarihi gümüşe işleyen kadının eliyle Telkâri

09:06

JINHA

MÊRDÎN -Telkâri Midyat'ta Süryanilerin işçiliği ile fabrikasyon ürünlerin yanında, vitrinleri süslemeye devam ediyor. Süryani kültürü ile tarihi gümüşe işleyen Kürt kadını Fatma Akpınar, yaptığı motiflerle telkâri ve bu kültürün taşıyıcılığını üstleniyor.

Diller ve dinler kenti olarak bilinen, Süryanilerin Turabdin dediği coğrafyada yer alan tarihi şehir Midyat telkâri sanatının yurdu. Yüksek ısıda eritilen gümüşün bedeklere (gümüş teli), bedeklerin telkâriye dönüştüğü Midyat'ta, haddelerden geçen gümüş ince narin şeklini alarak telkâriye dönüşüyor. Bedeklerle tarihi işlemeye koyulan telkâri ustaları, birbirinden güzel göz alıcı modellerle hünerlerini sergiliyor. Şimdiye kadar sadece erkeklerin yaptığı düşünülen telkâri bugün Midyat'ta kadınların eliyle geleceğe uzanıyor. Midyat Süryani Kültür Derneği'nin Avrupa destekli projesi içinde yer alan telkâri sanatını, burada aldığı eğitimle öğrenen Fatma, hobi olarak başladığı ancak kendisi için mesleğe dönüşen bu sanatın taşıyıcısı. Bu sanatın gelecek nesillere aktarılmasında öncülük eden telkâri ustası Sami ve öğrencisi Fatma telkâriyi anlatıyor.

'Baba mesleğimdi'

Telkâri sanatının yok olmaması için Midyat Süryani Kültür Derneği projesi kapsamında bu sanatı icra edecek ustalar yetiştirmiş olan 30 yıllık telkâri ustası Sami Akyol, "20-30 usta yetiştirildi. Kadınların toplumda görünür olması amacı ile kadınlara öncelik tanınan bir projeydi. Benim de baba mesleğimdir. Telkâri, geçmişi çok eskilere dayanan bir meslektir. 4000-5000 yıl önce telkâri vardı. O dönemde ustaların yapmış olduğu orijinal parçaları bugün yapmakta zorlanıyoruz. Hiçbir teknik olmadığı halde çok güzel telkâriler yapılmış. 1900'lerde Midyat'ta 30-40 tane telkâri atölyemiz vardı. Ama süreç bozulduğu için ustalar atölyelerini kapatıp yurtdışına gitti. Hem fazla usta yok hem de Midyat'ta sadece 4 tane atölyemiz kaldı. Bu atölyelerde yetiştirdiğimiz öğrencilerin açtığı atölyelerdir. Onların durumu da sıkıntılı, şuanda boş oturuyorlar. Yabancı ve yerli turistler gelmiyor" şeklinde vurguluyor.

'Bu topraklara barış gelmeli'

"Telkâri, tel ile yapılan sanat demektir" diyen Sami, ince gümüş tellerden yapıldığı için bu isim ile anıldığını açıklıyor. Ham gümüşü atölyelerinde işlediklerini belirten Sami şöyle anlatıyor: "Silindir makinelerden astar ve tel halinde inceltilir. Haddelerden geçirilip, 120 mikrondan 0.25-0.22 mikrona kadar elle inceltilir. İki tel üst üste sarılarak silindirden geçirilir, bedek dediğimiz halini alır. Teller daha sonra telkâri yapımına hazır hale gelir. İskelet hazırlanır ve iskeletin içi doldurulur. Kemer, takı, vazo veya süs eşyası yapılır. Yapılan eserin bir hikâyesi, onu işleyen ustanın düşünceleri vardır. İyi ya da kötü işçilik aynı zamanda ruh halini de ele verir."

Süryanilerin el sanatları ile bağına değinen Sami, bunun bir tarihin aktarımı olduğunu vurguluyor. Her şeyin süreçle alakalı olduğunun altını çizen Sami, "Süreç iyi giderse her şey düzelir. Atölyeler eskisi gibi çalışır. Dileğimiz bu topraklara barışın gelmesi, savaş sürecinin sona ermesidir" diyor.

Telkâriyi, farklılıklarımızla birlikte işledik…

Bugün ağırlıklı olarak telkâri kemerleri ve daha birçok eseri emeğiyle işleyen Fatma Akpınar, Süryanilerden aldığı bu zanaatı Kürt bir kadın olarak devam ettirmek istiyor. Açılan bu kurslara hobi olarak başladığını ancak kendisi için meslek haline dönüştüğünü kaydeden Fatma, "Bir yıl kurs gördükten sonra devam edip sertifikalarını aldım. Ardından üniversitede el sanatları bölümünü okudum. Kurs çok verimliydi, her kesimden insanlarla arkadaş olmak çok güzeldi. Farklı diller, kültürler, dinler ve görüşler bir arada telkâri işledik. Telkâri, el becerisi istediği için ilgimi çekti. Büyük bir zevkle çalıştım. Telkâri de düşündüklerinizi aktarabilmeniz gerekiyor" şeklinde dile getiriyor.

'Onların yolunda yürüyoruz'

Bu sanatta geçmişin varlığının mutlak olduğuna değinen Fatma, "Çünkü onların yolunda yürümeye çalışıyoruz. Onları hatırlatmak ve hatırlamak, farklı kültürlere ait insanların geleneklerini taşımak, taşıyabilmek bunlar çok güzel duygular. Amacımız, bunu gelecek nesillere aktarabilmek. Bu bizim geleceğimiz aslında. Kendi çocuklarımıza aktaracağımız bir meslek. Yok, olmakla yüz yüze ama bizler yok olmaması için savaşıyoruz" şeklinde ifade ediyor.

'Kendi emeğim kendi atölyem'

Midyat'ta yaşayan halklar olarak ayrımsız bir hayat sürdüklerini ve birbirlerine dokunabildiklerini belirten Fatma, hedefinin kendine ait bir atölye açmak olduğunu söylüyor. Öğrenciler yetiştirmek istediğini dile getiren Fatma, "Bu iş yapıyorum ama kendi emeğim, kendi atölyem olsun istiyorum. Ekonomimi kazabilmek için kendi dükkânımda satmak istiyorum. Bu mesleği yapmak isteyen kadınlara tavsiye ederim" diyor. Savaş politikalarıyla turistlerin de artık gelmediği Midyat'ta ekonomik ve sosyal hayat sekteye uğrarken, Fatma, "Huzurlu bir ortamda yaşamayı kim istemez ki? Yaşananlardan etkileniyoruz, ölen insanlar nihayetinde bir can. Yakınımız olmak zorunda değil. Üzülüyoruz. Barış olmasını istiyorum, bunu herkes istiyor" diye vurguluyor.

(ce-ea/gc)