Savaş atmosferine bir solukluk ara
09:11
JINHA
MÊRDÎN - İstanbul Derme Tiyatrosu, abluka altındaki Nusaybin'de, savaş mağduru çocuklar için tiyatro ve pandomim oyunlarıyla yıkıma uğrayan sokakları yaşanır kılıyor.
Direnişin kalelerinden Nusaybin, devlet güçlerinin ablukası ve soykırım saldırılarıyla yaşanamaz hale getirilmek istendi. 6 mahallesi harabeye çevrilen Nusaybin için dayanışma her geçen gün artarak, sokaklar yaşanılır kılınmaya çalışılıyor. Dayanışma amacıyla Nusaybin'e gelen İstanbul Derme Tiyatrosu, savaş mağduru ve savaştan etkilenen çocuklar için sokak tiyatrosu ve pandomim gibi oyunlar gösteriliyor. Nusaybin'de sokakların askeri araçların ve kolluk güçlerine ait olmadığını, çocukların yaşam alanı olduğunu belirten İstanbul Derme Tiyatrodan Derya Sağlam, "Nusaybin'de çocuklarla oyunlar oynarken beni en çok etkileyen şey; balon yaptığımız oyun kısmında bir çocuk gelip sizden 'Bana ev yapabilir misin' diye bir istekte bulundu. Bir çocuk sizden böyle bir istekte bulunuyorsa onlarda yarattığı travma, yarattığı mağduriyetin etkilerinin devam ettiğinin göstergesidir" şeklinde konuşarak, bu travmaları kısa bir süreliğine de olsa azaltmak için geldiklerini dile getirdi.
'Nusaybin'de ablukanın halen devam ediyor'
Çocuklar için Nusaybin'e geldiğini söyleyen Derya, "Nusaybin'de çocuklarla sokak tiyatro oyunları oynuyoruz. Genel olarak savaş mağduru çocuklarla etkinlik yapıyoruz. Kobanê'den Suruç'a gelen çocuklarla, Amed'te fidanlıktaki kampta bulunan Êzidî çocuklarla çalışma yaptım. İstanbul'da çeşitli STK'larla çalışarak savaş mağduru olan çocuklarla çalışmalar yürüttüm. İzmir Bas Mahallesinde mülteci çocuklarla birlikte çalıştım. Birkaç gündür Nusaybinli çocuklarla birlikte çalışmalar yapıyoruz. Nusaybin'e gelmek benim için önemliydi. Çünkü Nusaybin sokaklarında ablukanın halen devam ettiğinden dolayı özel yerlerden bir tanesidir. Bu sebeple gelmem gerektiğini düşündüm. Burada çocuklarla sokakta toplanıp oyunlar oynuyoruz. Birlikte kahkahalar atıyoruz, birbirimize sarılıyoruz. Pandomim gösterisi yapıyoruz. Sanırım burada en önemli olan kısım çocuklarla birlikte bir şeyleri paylaşıyor olmamız ve birlikte gülebiliyor olmamız" şeklinde belirtti.
Savaş atmosferine bir solukluk ara
Etkinliklerin yapıldığı sırada yanlarından zırhlı araçların geçtiğini belirten Derya, Nusaybin'deki savaşın izlerini ve her şeyin bir anda düzelemeyeceğini kaydetti. Derya, "Biz sadece bulunduğumuz süre içerisinde kısacıkta olsa o savaş atmosferini bir solukluk ara veriyoruz. İlk sokağa çıktığımızda kimsenin haberi olmadan gidiyoruz. Birkaç çocukla başlıyor fakat sonrasında birbirlerini koordine edip bir şekilde geliyorlar. Bu şekilde git gide büyüyen kocaman bir kalabalık oluyor ve çocukların ilgileri gayet iyi. Çocukların hemen hepsi şiddet ortamına maruz kalıyor ve bu nedenle ellerindeki oyuncağın silah olmasının tesadüf olmadığını düşünüyorum" dedi.
'Güzel olan ne varsa Nusaybin sokaklarında var edebiliriz'
Nusaybin'in sadece kolluk güçlerinin araçlarının gezip dolaşacağı ya da çocukları tedirgin edecek yerler olmadığını ifade eden Derya, "Buralarda güzel şeyler de olabilir, oyunlar oynanabilinir, rengârenk balonlar, boyalar, bazen sesli, bazen de sessizlikle, bazen de birlikte kahkaha atarak gökyüzüne ulaştıracak kadar güzel şeyler yaşatılabilinir. Uzakta bir yerde mesafe kurup 'Ben buradayım haydi siz gelin' demek değil de, tam da ihtiyaç olan gerçekten yanlarında olduğunu bilmek için sizin onların yanlarına, sokaklarına gitmeniz gerektiğini düşünüyorum. Bizler güzel olan ne varsa yeniden Nusaybin sokaklarında var edebiliriz. Biz çocukları bir araya getirip toplayabiliriz ama savaş bu çocukların sokağına gidiyor. O halde onlara birazcık soluk aldırabilecek, iyi hissettirebilecek, onların sokağına gidebilmek gerektiğini düşünüyorum" dedi.
'Dayanışmanın süreklilik göstermesi gerekiyor'
Dayanışmanın birkaç gün değil sürekliliği olması gerektiğini vurgulayan Derya, "Çocuklarla resim çalışması yaptığımızda çizdiklerinin yıkılmış evler olduğunu görüyoruz. Bu yüzden bu tür işlerle uğraşan arkadaşların yapması gereken şey ; biz olmanın şifası var diye düşünmeleri ve bu sebeple orada bir köy var uzakta diye algılamayıp buraya gelmeleri. Çünkü bu süreklilik arz eden bir şey olmak durumunda. Geldik burada üç gün çalışma yapıp ondan sonrasında vicdanımızı son derece rahatlatalım, haydi gidelim yaşamımıza devam edelim gibi bir şey değil, süreklilik arz etmesi gerekiyor. Bu sebeple fırsat bulan herkes gelmeli, hatta fırsat yaratması gerekiyor insanların. Ama bir takım meşguliyetlerimiz oluyor. Hep daha önemli işlerimiz oluyor. Önemli işlerimize biraz ara verip buralara gelmemiz gerektiğini düşünüyorum" şeklinde konuştu.
(ekip/dk)