Kürt kültürü Ruşen’in dokunuşlarıyla yeniden canlanıyor
09:09
JINHA
AMED - Sokaktaki erkek egemenliğini emeği ile kırmaya çalışan Ruşen Yakut, Kürt kadınının kültürünü dönüştürerek, yeniden hayata geçiriyor.
Kapitalist sistemle birlikte günümüzde tektipleştirilen toplumların önüne konulan seçenekler aslında hep aynı noktaya götürmektedir. Sözde ‘özgürlük’ adı altında tektipleştirilen insanlar aynı zamanda da köleleştirilmektedir. Tüm insanlık değerlerini yok eden kapitalist sistem aynı zamanda kültürel değerleri de alt üst etmiştir. Toplumun kültürel değerleri bugüne gelmişse bu da kadının sayesindedir. Diyarbakır’da yaptığı takılardan sokak tezgahı açan Ruşen Yakut, kadının sokakta var olduğunun da kanıtı.
‘Kirli zihniyetli insanlar her yerde sorun’
Sosyoloji mezunu olan Ruşen, sokaktaki ikinci yılının ardından arkadaşlarıyla birlikte Pırço adlı atölyeyi açıyor. Hem sokaktan hem de internet üzerinden müşterilerinin olumlu tepkileriyle karşılaşan Ruşen, atölyesinde kendi sanatını ortaya koymak isteyenlere fırsat yaratarak, kolektif bir çalışmanın da ortaya konmasını sağlıyor. Üniversite mezunu bir kadının farklı statüde işleri tercih etmemesine karşı hem toplumun hem de ailesinin tepki gösterdiğini söyleyen Ruşen, kadın olarak ev dışında çalışmanın zor olmadığını anlatıyor. Sokaktaki polis şiddetinin yaşandığı şu dönemlerde sokakta tek başına bekleyemediğini ancak bu sorunun esnaf dayanışması ile bertaraf edildiğini söyleyen Ruşen, kirli zihniyetli insanların her yerde sorun olduğunun altını çiziyor.
'Kürt kadının belleğini yansıtıyoruz'
Her takının hikayesi, her kültürün rengi ve deseni olduğundan bahseden Ruşen, boncuklarla, iplerle özgürlüğü ve barışı bir araya getirebildiklerini belirtiyor. Sanatıyla Kürt kadınlarının belleğini de yansıttıklarını kaydeden Ruşen, toplumu tanımanın önemine değiniyor. Yazma kenarlarını, eski yastık kılıflarını tekrar kullanılabilir eşyalara dönüştüren Ruşen, bir kültürün yeniden yorumlanarak hayata geçirilmesini sağlıyor.
‘Erk toplumun bize dayattığı misyonları reddediyoruz’
Erkek egemen sistemin yaratımı olan ‘çeyiz’ kültürüne karşı olduğunu kaydeden Ruşen, “Burada bir yandan aslında kadınların ciddi bir emeği ve sanatı var. Bu emek ve sanatın gün yüzüne çıkarılması gerekiyor. Öte yandan erkek egemen toplumun annelerimiz aracılığıyla bize dayattığı misyonları da reddediyoruz” ifadelerinde bulunuyor.
Kürt kadının kültürüne uluslararası ilgi artıyor
Ürünlerinde estetik kaygılar taşımanın yanı sıra beğendirme kaygısı da taşıdığını, aradaki dengeyi sağlamanın yolunun ise yine toplumu tanımaktan geçtiğini bunun da güzel sonuçlar doğurduğunu söyleyen Ruşen, ürünlerinin Avrupa'dan da istenmesinin Kürt kadının kültürüne uluslararası bir ilginin olduğuna da dikkat çekiyor.
(zyd-md/mg)