Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu'ndan "Suikast"

09:02

Özgü Özütok/JINHA

İZMİR - Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu, 26 Haziran'da İsmet İnönü Sanat Merkezi'nde "Suikast" oyunuyla seyirciyle buluştu. Topluluk geçtiğimiz yıl 8 kere oynanan oyunun tekrardan sahneye çıkarılmasının amacını gericiliğin ve muhafazakarlaşmanın hızla yükselişi olarak açıklıyor.

Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu, 26 Haziran'da İsmet İnönü Sanat Merkezi'nde "Suikast" oyunuyla seyirciyle buluştu. Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu'ndan Melda Kuşku geçtiğimiz yıl 8 kere oynadıkları oyunu tekrardan sahneye almalarının sebebini gericiliğin ve muhafazakarlaşmanın hızla yükselişi olarak açıklarken, topluluğun geçmişini ve "Suikast" oyununu anlattı.

"Duvara Karşı" ismiyle olamasa da bu topluluğun kökeni 1993 yılına, Ege Üniversite'de okuyan bir grup öğrencinin ilk başlarda dramatize şiir dinletileri yapması şeklinde başlıyor. Birkaç yıl sonra tiyatro formuna dönüşüyor. Bu öğrenci arkadaşlar sonraki yıllarda dışarıda tiyatro yapmaya başlıyorlar. 1996'da Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu kuruluyor ve 2000 yılından itibaren de kendi atölyesi olan bir tiyatro topluluğu halini alıyor. Küçük salon oyunları yaparak başlıyorlar ve salonla birlikte sokak oyunları da yapıyorlar.

'Yeni seyirciye ulaşabilme hedefimizi gerçekleştirdik'

Melda, tiyatrolarının tiyatro salonlarına ve sokak tiyatrona yaklaşımı için, "Bizim sokağa bakış tavrımız biraz farklı. Sokağı hiçbir zaman amaç haline getirmedik. Daha çok var olan tiyatro seyircisini değiştirmek için sokağa çıktık çünkü İzmir'de özellikle sayısı belli bir tiyatro seyircisi vardır. Tiyatroyu sanatsal bir gereklilik olarak algılan bu seyircinin haricinde tiyatroyla temas kurmamış, tiyatro seyircisi olma potansiyeline sahip insanları tiyatroya getirmek ve sokaktan yeni ilişkiler kurmak adına sokağa çıkıyoruz" dedi.

Eylemliklerde yer aldıklarından bahseden Melda, "İZSU direnişinde, üniversitelerde alternatif bahar şenliklerinde, işyerlerinde, hastanelerde, sendikal mücadelenin güçlü olduğu alanlarda sokak oyunları oynadık. Hala daha sokakta ve salonlarda oynamaya devam ediyoruz. Çocuk tiyatrosu da yapıyoruz aynı zamanda ve salon içinde her sene bir oyun çıkarıyoruz. İzmir'de belli bir seyirci potansiyeline sahibiz ve bir bakıma da o yeni seyirciye ulaşabilme hedefimizi gerçekleştirdik" diye belirtti.

Melda, grubun profesyonel tiyatro yapan ve diğer işlerinin yanında tiyatro yapan insanlardan oluştuğunu belirterek, iki yılda bir gruba yeni üyelerin dahil olduğunu, belirgin bir yazar, oyuncu, teknik eleman ayrımı olmadığını söyledi. Melda, topluluklarında herkesin kendi yeterliliklerine ve deneyimlerine göre üretimi ortaklaşa yaptıklarını kaydetti.

'Muhafazakarlaşmadan en fazla zarar görenler kadınlar'

2015 yılında hazırlanan Suikast oyununun tekrar oynanacak olması ve oyunun kadın meselesine değinmesiyle ilgili Melda şunları söyledi: "Bu dönemde ne söylemek anlamlı olur diye düşündüğümüzde ülkemizde uzun süredir muhafazakârlaşma olduğundan bu konuda bir şey söylememiz gerektiğine karar verdik. Bizce bu bütün insanların hayatına dokunan bir yerde duruyor. Bu temayı en iyi nasıl ifade edebileceğimizi düşünürken, bu durumdan en çok muzdarip olan kesimleri masaya yatırdık. İster istemez de kadın meselesi karşımıza çıktı ve oyunun başkahramanını kadın olarak belirledik. Muhafazakârlığın yükselmesiyle birlikte bilimin, ilerlemenin, eğitimin bilimsel normların dışına çıkmasını ve metafizik konularda kendini bulmaya başladığını gördük. Bu yüzden başkarakterimizi de öğretmen olarak kurguladık. Bu değişen toplumsal koşullarda ailede, işte, akraba ve devlet kurumlarıyla ilişkilerinde yaşadığı sıkıntıları ve kendi olanakları içerinde çözüm bulmaya çalışmasını anlattık. Karakterim mücadeleci ama kendi potansiyelinin farkında olmayan bir kadın."

'Hâkim ideolojinin kadına görünmez olarak yaptıklarını ele aldık'

Melda oyunda hiçbir karakterin isminin olmadığını ve oynadığı "kadın" karakterini nasıl ortaya çıkardıklarına dair ise şunları kaydetti: "Diğer oynanabilecek karakterlere göre kolay çıkarabildiğim bir karakter oldu. Biz toplulukta tek başına karakterin yorumlanmasını oyuncuya bırakmıyoruz. Metin ortaya çıktığında sahne çalışmalarımız metinden daha uzun sürüyor çünkü oyundaki bütün karakterleri bütün ilişkileriyle birlikte çözümlüyoruz. Oynadığım kadın karakteri de kadının etkilendiği ailedeki erkek egemen düşüncenin nasıl oluştuğunu ve erkek egemenliğin iktidar tarafından nasıl desteklendiğini ele aldık. Hiçbirimizin bilmediği meseleler değil bunlar. Hem kendi hem de çevremizdeki ailelerde rahatça gözlemleyebiliriz. İş hayatını düşündüğümüzde de kadının erkekten 3-5 adım geriden başlatıldığını gerçekliği üzerine düşündük. Zaman içerisinde kadının nasıl erkekleşmeye zorlandığını tartıştık. Akraba ilişkilerini de ele aldığımızda karakterimiz evini terk eden bir kadın olduğundan yapabileceği en olası şey akraba ilişkilerine sığınmak ve iş yerindeki ilişkilere benzer olarak duygusal ilişkilerin bitip maddileştiğini ele aldık. Farklı bireylerin de sırf akraba oldukları için bir arada durma güdüsünü de değindik. Son olarak daha görünür ama her şeyin aslında belirleyicisi olan iktidar ilişkisini yani hâkim ideolojinin kadına görünmez olarak yaptıklarını yasalarıyla, eğitim sistemiyle yaptığı baskıyı ele aldık. Bu ilişkiler ağını çözümledikten sonra karakteri çıkarmak çok daha kolaylaşıyor. Karakteri çıkarmak için avantaj ve aslında dezavantaj olan şey ise yaşadığımız toplumda bunları dibimizde görüyor olmamızdır."

'Suikast'e kadınlar değil, kendilerini görmek için herkes gelmeli'

Oyuna neden gelmeleri konusunda ise Melda, "Oyunda insanlar kendilerini görebilirler" dedi. Melda, sadece kadınların kendilerini görmeleri gibi bir durum olmadığını belirterek, "Kadın sorunu var, kadınların öznel mücadeleleri de vermeleri gerekli ama kadın sorununu oluşturan şey erkek iktidar sorunudur. Bu bakından herkes gelip oyunumuzu izlemeli yani erkekler de erkek sorununu görebilmek için izlemeliler. Herkesin hayatından bir şeyler bulabileceği bir oyun olduğunu düşünüyoruz" diye kaydetti.

(dk)