Kendi olabilen kadınların 'yara bereli' halleri: Pembe Kızıl

09:05

Ceren Karlıdağ/JINHA

İSTANBUL- Son dönemki başarıları ile dikkat çeken yazar Melike Belkıs Aydın ile geçtiğimiz günlerde ödüle layık görülen kitabı Pembe Kızıl üzerine sohbet ettik. Melike, "Kendin olmak demek eğer yenilmek ise yenilmeyi de kabul eden kadınları anlatıyorum" diyor.

Melike Belkıs Aydın'ın Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödülü'nde "Dikkate Değer" bulunan dosyası Pembe Kızıl, 2015 yılında Notabene Yayınevi tarafından kitaplaştırılarak okurlarla buluştu. Geçtiğimiz günlerde Türkan Saylan Sanat ve Bilim Ödülleri'nde öykü dalında Göksu Baykal ile Sanat Ödülünü paylaşan Melike, başarılarıyla genç kadın yazarlara da ilham veriyor. Melike ile "Pembe Kızıl" kadınların kendi olma çabalarını ve yenilgilerini konuştuk.

'Döndüm dolaştım…'

"Bu öyküleri ben uzun süre yazdım, biriktirdim, döndüm tekrar yazdım" diyerek sözlerine başlayan Melike, kitabın editörlüğünü yapan Sibel Öz'ün bir izlenimini bizimle paylaşıyor: "Çalışmayı tamamladıktan sonra editörüm Sibel, 'kadınlar yazdıklarını çok bekletiyorlar' demişti. Belki erkekler kadar desteklenmedikleri için, çok fazla döndürüp dolaşıyorlar metin üzerinde. Benim ki de öyle aslında döndüm dolaştım…"

Yenilen ama direnen kadınlar…

Melike'nin 'dönüp dolaşmasının' ardından dörder öyküden ve üç bölümden oluşan Pembe Kızıl çıkıyor karşımıza. Pembe Kızıl kendi olabilmek için mücadele eden ve bu uğurda her şeyi göze alan kadınların yaşamlarına konuk ediyor okuyucuyu… Kendi gerçekliğini tuvale yansıttığını söyleyen Frida Kahlo'yu anımsatıyor Melike'nin pembe kızıl kadınları. Melike'ye göre kendi olma durumu çok yaralı bereli bir şey ve kitapta aslında bu yara berelerden oluşuyor. "Özellikle kadınlar üzerindeki baskıya gelecek olursak, kendiniz olabilmek için dik durmanız ve taviz vermemiz gerekiyor. Öyküler üzerinden bakacak olursak 'kendin olmak' demek eğer yenilmek ise; yenilmeyi de kabul eden kadınları anlatıyorum" diyen Melike'ye göre kadınlar belki mutsuz olacaklar, belki yenilecekler ama yine de kendileri olmak için direnecekler. Kitaptaki kadınlar da rest çekebilen, yenilgiye alışın ama susup oturmaktansa kendi yolundan giden, kendi yenilgilerini de tadan ve yenilgiden kaçmayan kadınlar.

'Pembe kızıl saçlar danslı bir devrim..'

Kitabın kurgusal olduğunu söyleyen Melike, hayatında karşılaştığı bir kişi, söz veya eylemi bozuk para atar gibi heybesinde biriktirmiş ve karşılaştığı ayrıntıları da metinlerine yansıtmış. Aslında kitabın ismi de Melike'nin henüz küçükken heybesine attığı bir ayrıntıdan geliyor. Melike o ayrıntıyı şöyle paylaşıyor bizimle: "Yıllar önce bir kadın gördüm. Yaşça büyüktü ve uzun pembe kızıl saçları vardı. O kadını bir daha görmedim ama ben de çatlaklığın ve kadın isyanının sembolü oldu. Emma Goldman'ın 'Dans edemeyeceğim devrim benim devrimim değil' sözü var ya, işte pembe kızıl saçlar benim için danslı bir kadın devrimini anımsatıyor."

'Düşe kalka bizim kendimizi anlatmamız gerekiyor'

Melike'ye kadın yazarların erkek ismi ile kitaplarını çıkardığı dönemleri, Ermeni feminist yazar Sırpuhi Düsap'ın "Kadınsan, vasatın üzerinde yazmalısın" sözünü hatırlatarak kadınların 'yenilgilerinin' kadınların kaleminden dökülmesinin önemini soruyoruz. Melike ise kadın olarak yazmanın yetmeyeceğini, kadının sesinin içinden yazmak gerektiğini vurguluyor ve şöyle devam ediyor: "Erkek yazarlar tarafından anlatılmaktansa düşe kalka bizim kendimizi anlatmamız gerekiyor. Kendi olmak meselesi bir yanıyla da budur. Kadın sesi içinden kadın yazarların çıktığını fark ediyorum ama çıkan sesin bizim sesimiz olduğunu duyurmak için daha fazla bağırmamız gerekiyor."

'Dik başlı ve sesini çıkaran genç kadın yazarlar var'

"Özellikle son dönemde cesaret verici öyküler var. Dik başlı ve sesini çıkaran genç kadın yazarlar var" diyen Melike, sohbetimizi kendi gibi genç kadın yazarlara tavsiyeler vererek tamamlıyor: "Genç kadınların cesareti çabuk kırılabilir ama vazgeçmeyin. Bizi içe kapatacak çok fazla mekanizma var fazla korkak olmamamız gerekiyor. Yazdıklarımızı paylaşabilmek ve taviz vermemek gerekiyor. Yazmak meselesi bizim için hep ikincil bir şey. Öyle olmadığını kendimize kanıtlamamız lazım."

(dk)