Sibel'in maharetli elleri çamura ruh, kuklaya hayat veriyor

09:01

Rojda Oğuz/JINHA

İSTANBUL - Kuklacılığın unutulduğu bir dönemde kadın elinin değdiği çamur hayat buluyor. Sanatçı Sibel Altan açtığı atölyede her meslekten insanlara kukla yapma eğitimi vererek, kukla sanatını yeniden gündeme getiriyor.

Tek aktörlü, üç boyutlu, taklit ve söze, karşılıklı konuşmaya dayalı geleneksel seyirlik oyunu olan kukla, 17. yüzyıldan beri Türkiye'de şehirlerde köylüler arasında "bebek, çömce gelin, karaçör" gibi isimlerle yaygınlaşmıştır. Bir dönem kuklalar politik amaçlı kullanılmıştır. Ayrıca Hıristiyanlık'ta kiliselerde halka dini konular kuklalar oynatılarak anlatılmaya çalışılmıştır. 19. yüzyıl sonlarında önemini kaybetmeye başlayan kukla, Cumhuriyet döneminde sınırlı sayıda sanatçı tarafından yaşatılmaya çalışılmıştır. Semaver Kumpanya oyuncularından Sibel Altan, bitmeye yüz tutan kuklacılık sanatını atölye açarak yeniden yaşatmaya çalışıyor. Sibel, kukla yapımın püf noktalarını ve atölye açma amacını anlatarak kadının kuklaya kattığı ruhu anlattı.

'İçimden başka birisi çıkıyor'

Sözlerine "Kukla yapmayı öğrenmeye daha çok kadınlar geliyor. Bence hayatımızın her alanında alçı, tutkal, ahşap, kumaş parçası ve benzeri şeylerle bir şey yaratabiliriz. İnsanların bu fırsatı değerlendirmesi gerekiyor. Hayatı kaçırmamak için bunların olması gerekiyor" şeklinde başlayan Sibel'in üniversite yıllarında kukla yapmaya başladığını öğreniyoruz. Semaver Kumpanya'yı açtıkları dönem Nasrettin Hoca'ya ilgili bir kukla oyunu sahneye koyduklarını ve bu oyun ile kukla yapımına geri döndüğünü söyleyen Sibel şöyle devam ediyor: "O oyunda tekrar kukla yaptım ve yeteneğimin tekrar oluştuğunu fark ettim. Öyle başladı kukla yapımı ve 15 yıldır da devam ediyor. Kuklayı elime aldığımda insanlar bana değil kuklaya bakıyor. Ben oyunlarımı sergilerken kuklayla çok daha rahatım. Kafam daha farklı çalışıyor ve bir anda başka birisi çıkıyor içimden. Ben Sibel olarak var olmuyorum çünkü kuklayı oynattığımda ben değil kukla var oluyor. Tiyatroculuğumda da bu benim çok işime yaradı. Her kukla oynattığımda farklı farklı Sibeller oluşuyor."

'Başka başka kuklalarda olduğunu bilmek gerekiyor'

Sibel ardından bize, kukla atölyesinin doğuşunu şu sözlerle anlatıyor: "İçimde her zaman bir şeyi öğretememe, acele etme gibi duygular vardı. Bir yandan daha sabırlı olmam ve bir yandan da karşımdaki kişinin daha çabuk öğrenmesi gerektiğini düşündüğümden içimde bir çelişki oluşuyordu. Çoğu zaman kaçtım bir şeyi öğretmekten. Sonunda ikna oldum ve 5 yıldır kukla dersleri veriyorum."

Sibel ayrıca, Anadolu tarihinde Hacivat Karagöz oyunun hafızalara kazındığını ama artık bundan çıkmak gerektiğini vurgulayarak, "Başka başka kuklalarda olduğunu bilmek gerekiyor. Bu kuklaları kendimizde yapabiliyoruz. Üç boyutlu kuklalar yapabiliyoruz. Ben buradan bakınca heveslendim. Benim çocukluğum yurt dışında geçti. Kukla şovları vardı televizyonda ve ben çok etkileniyordum onlardan. Sonra bir gün çocukluğumdan kalanları canlandırdığımı görünce çok fazla versiyonların olduğunu fark ettim" diyor.

'Çamurdan doğada ne varsa yapıyorsun'

Hedef kitlesinden söz eden Sibel, "Benim hedef kitlem herkes. Mimar, doktor, kuaför, sanatçı her türlü meslek gurubundan insan gelsin istiyorum. Çünkü bir şey yaratmak önemli. Çok fazla bilgisayar ve telefonlara bağlıyız. Bunlardan sıyrılıp çamurun ne olduğunu görmek ve çamura dokunmak, onu yoğurmak gerekiyor. Bir bakıyorsun doğada ne varsa çamurdan yapmışsın, yapamıyorsan da kolektif çalışmalarla yardım alıyorsun. Asıl önemli olan dokunmak oluyor. Çok önemli eleştiriler alıyorum. Atölyelere gelen herkes burada rahatlıyor. Yeni bir şey öğrendikleri için seviniyorlar. Bütün bunları internetten bulabilirsiniz ama canlı canlı yapmak, renkleri karıştırarak nasıl bir rengin ortaya çıktığını görmek, dikiş makinesinin kullanmak… Atölyem bunları sunuyor insanlara" dedi.

'Kukla yapmak için özel bir yeteneğe ihtiyaç yok'

Sibel atölyenin yaratıcılığın gelişimine sunduğu katkıyı ise şöyle anlatıyor: "Bana öğrencilerim 'kırmızı saç yapsam ne olur' diyor. Ben de 'istiyorsan yeşil, mavi ve hatta istiyorsan yap' diyorum. Çünkü bir kukla uçabilir, rengi pembe olabilir, canavar olabilir yani her şey yapabilirsiniz. Kukla yapmak için özel bir yeteneğe ihtiyaç yok. Kişinin kendi iç dünyası, hayal gücünü kullanıp bir şey yapmasını istiyorum."

'Çok az insan bu işi yapıyor ve çoğu da kadın'

Kapitalizmin tekelinden sıyrılıp el emeklerine daha fazla önem verilmesi gerektiğine değinen Sibel, alışveriş merkezlerinden çocukları için kukla satın alan insanları atölyesine davet ederek daha ucuz maliyete neler yaratabildiklerini görmelerini gerektiğini söylüyor ve devam ediyor: "Alışveriş merkezlerinde satılan kuklalar çok pahalıya satılıyor ve çok ucuza mal ediliyor. Ben bunun önüne geçiyor muyum, bilmiyorum. Çok azız çünkü. Çoğalmak gerekiyor. Türkiye'de çok az insan bu işi yapıyor ve çoğu da kadın. Kadınların evde bir şeyi yapabildiğini bilmesi bence güzel bir şey."

İki ay sürecek olan Kukla Atölyesi 7 Mayıs 2016 tarihinde başlayacak. Her cumartesi günü 14.00-18.00 saatleri arasında bir araya gelecek olan kukla meraklıları, çamura dokunmanın keyfini yaşayacak.

(ck/mg)