Meryem'in Karadeniz'inden öyküler

09:01

Özgü Özütok/JINHA

İZMİR - Meryem Gülbudak'ın, 'Karadeniz Sakla Beni' isimli öykü kitabı, Kadın Yazarlar Yayınevi'nden çıktı. Meryem, Karadeniz özelinden tüm ezilen, sömürülen ama direnen ve üreten kadınlara öyküleriyle dokunuyor.

Meryem Gülbudak 1955 yılında Samsun'un Havza ilçesinde dünyaya geliyor. Selanik'ten mübadele yıllarında Karadeniz'e göç eden bir ailenin dördüncü çocuğu. Dört kardeşin okuma-yazma zorunluluğunu yatılı okullarda okutarak çözen ailesi, Meryem'i de yatılı öğretmen okuluna göndererek çözüyor. 18 yaşında öğretmen olan Meryem, 2 yıl köy okullarında öğretmenlik yapıyor. Ardından Samsun Eğitim Enstitüsü Türkçe bölümünde 4 yıl okuyan Meryem, sonra yine Rize'nin bir dağ köyünde öğretmenliğe devam ediyor. Öğretmenlik yaptığı yıllar için "Emekli olana dek bu bölgede Türkçe ve Edebiyat derslerinde çocuklara ve gençlere okumayı, kitapları, insanları sevmeyi öğretmeye çalıştım" diyerek özetliyor. Kuzeysu ve Tersakan dergilerinde, gazetelerde yazıları yayınlan Meryem, aynı zamanda yağlıboya resim yapıyor.

'Karadeniz'in dirençli kadınlarını anlattım'

Meryem'in ilk öykü kitabı "Karadeniz Sakla Beni"de doğup büyüdüğü, çalıştığı, gözlemlediği coğrafyayı ve bu bölgenin kadınlarını kendi üslubuyla okuyucuyla buluşturuyor. Öykülerinde kadının doğayla olan iyi ilişkisini ve ekoloji mücadelesini, kadın emeğini, Karadeniz insanın farklı kültürlere yaklaşım biçimlerini işliyor. İzmir Kadın Yazarlar Derneği'nde ve Emekli-Sen'deki edebiyat atölyelerinde arkadaşlarına rehberlik ettiğini ve iki atölyede de Karadeniz'e ait olan öyküleri seçerek kitaplaştırma kararı için "Karadeniz'de yaşarken aldığım notları ve çevremde yaşayan kadın karakterlerin hem ezilmiş hem de asi, güçlü ve dirençli yanlarını yazmam gerektiğini hep kendime söylüyordum. Yürüyen Sepet, Sarhoş İnek gibi öykülerimde yazdığım karakterler yaşadığım çevredeydi. Ben onları öykü tekniğiyle kurguladım. Bu kitabı 2 yıl içinde oluşturdum" diyor.

'Öykülerimde kadınların ekoloji mücadelesi var'

"Karadeniz Sakla Beni" kitabındaki öykülerinde mekan olarak doğayı tercih etmesi ve Karedeniz'deki kadınların ekoloji mücadelesiyle ilgili "Karadeniz insanı zamanının çoğunu fındık ya da çay bahçelerinde yani doğada geçirir. Ağaçla, bitkiyle, hayvanla geçen yaşamda yiyeceğini de doğada üreterek kazanmaktadır. Yaşamında bu denli var olan toprağı, suyu, ağacı yok edilirken elbette kadınlar buna karşı çıkacaklardır. 'Sarı Yazma İsyanda' öykümde yaşlı bir kadının bahçesini bozmuş HES'e karşı mücadelesini anlatıyorum. 'Hayat Bitmeden' öykümde yine ormanlara en güçlü zehir havuzlarına çeviren altın şirketlerine karşı duran kadınları anlatıyorum" diye vurguluyor.

'Eril dil kadını değersizleştirir'

Meryem yazılarında eril bir dil kullanmamaya karşı özeniyle ilgili, "Yazdıklarımda küfür ve argo kullanmıyorum çünkü özellikle küfürde kadına karşı taciz ve hatta tecavüz sözcükleri kullanılmaktadır. Atasözleri ve deyimlerde bile bu eril dile yer verilmiştir. Bu çok rahatsız edici, kadını değersizleştiren bir durumdur. Edebiyatta eril bir dili olumlayan ve kadını aşağılayan dilden vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyorum" ifadelerinde bulunuyor.

'Eşitliği savunuyorum'

Kendi öykülerinde Karadeniz'de yaşayan kültürlerin haricinde Türkiye'de yaşayan farklı kültürlere, inançlara, kimliklere de yer veren Meryem sözlerine şöyle devam ediyor: "Türkiye'de farklı kültürlerin var olması çok güzel bir durum. Aslında tam kardeşliğin yeşereceği, sadece insan olmanın ölçüt olacağı bir coğrafya. Öykülerimde bu eşitliği savundum. İnançtan kaynaklı yaşanan baskıları da işledim çünkü. Alevi olduğum için çocukluğumda ben de bunu çok yaşadım. Hem inanç hem kimlik yönünden insanların eşit olduğunun anlaşılması gerektiğini düşünüyorum. Alevi kültürüyle ilgili de ailem bize en güzel yanlarını yansıttı. Canın yani insanın çok değerli olduğunu, kıyılmaması gerektiğini öğrendim."

'Nerede bir yıkım varsa kadın hayatı yeniden yeşertir'

Meryem son olarak emek veren kadınlarla ilgili, "Nerede bir yıkım varsa kadın orada hayatı yeniden yeşertiyor. Bugün Güneydoğu'da da bu böyledir kadının en çok emek verdiği ev yaşamında da böyledir. Kadının çok değerli bir varlık olduğunu 7 çocuğunu büyüten annemden de gördüm. Kadınlar siz çok değerlisiniz, güçlüsünüz, dirençlisiniz. Bu kadar zor, eril, kapitalist bir düzene karşı dayanabiliyoruz. Ben bu direnci kadınlarda gördüm" sözleriyle konuşmasını noktalıyor.

(mg)