İstanbul'un Kadın Renkleri, 30 kadının izlerini taşıyor
09:01
JINHA
İSTANBUL - İstanbul'un Kadın Renkleri Sergisi; farklı kimlikleri ve kültürleri, öteki sayılmayı, göçü, kadın ve LGBTİ olmayı, savaş ve sömürü nedeniyle yaşadıkları yeri terk edip İstanbul'a sığınan kadınların yaşamlarından küçük bir kesitle sunuyor. Projeyi farklı kılan bir diğer özellik ise fotoğrafı çeken, fotoğrafı çekilen ve fotoğrafları hikayeleştiren 30 kadının izlerini taşıyor olması.
Bugüne kadar bir fotoğraf makinesinin deklanşörüne basmamış olan kadınların "İstanbul'un kadın renkleri" ile adlı sergisi Kadir Has Üniversitesi'nde sanatseverlerin huzurundaydı. Canon Eurasia'nın desteğiyle Kadir Has Üniversitesi Belgesel Fotoğraf Atölyesi'nin hayata geçirdiği projede, Suriye, Kamerun, Ermenistan ve Türkiye'den 10 kadın yer alıyor. Proje bünyesinde temel fotoğrafçılık eğitimi alan kadınlar, gündelik hayatlarına dair kareleri fotoğrafladılar. Sergilenen 10 fotoğrafın altına metin ve öykü yazarlığına akademisyen, gazeteci, yazar ve iş dünyasından kadınlardan; Ayşe Karabat, Ayten Görgün Smith, Buket Uzuner, Esmeray, Müge İplikçi, N. Buket Cengiz, Nevşin Mengü, Pelin Batu, Sevda Alankuş ve Şevval Sam imza attı.
'Savaş biter bitmez ülkeme dönmek istiyorum'
Transseksüel bir kadının dışlanmışlığından tutalım da bir ev kadının kahve fincanına sıkışmış hayatına kadar farklı farklı kareler ile kadınları yansıtan sergiyi sorduğumuz fotoğraf eğitmenlerinden belgesel fotoğrafçısı Tuğba Kıralı, serginin kadınların iç dünyasını yansıttığını vurgulayarak fotoğraf karelerine dokunan hikâyeleri şu şekilde anlattı: "Suriye'deki savaştan kaçıp İstanbul'a gelen ve 'savaş biter bitmez ülkeme dönmek istiyorum' diyen Maryam Almahrous'u fotoğraf karesinde görüyorsunuz. Ya da Afrika'dan gelen ve burada yapayalnız kalmış olan Christelle Ngapsi, ona kendi ülkesini hatırlatan, ayin sırasında çekmiş olduğu bir fotoğraf karesini görüyorsunuz. Veya Bayrampaşa'da evinin karşısında eşinin işlettiği kahvehane dışında bir hayatı olmayan bir ev kadının çektiği kahvehane fotoğrafını görebiliyorsunuz."
'10 fotoğraflık belgesel proje'
Fotoğraf çalışmaları boyunca İstanbul'un yoksul semtleriyle de tanışan Tuğba, iki farklı İstanbul görüntüsü arasındaki çelişkisini, "Hangisi İstanbul?" sorusuyla anlamaya çalışırken, İstanbul'da sadece 'mülteci' olarak değil 'öteki' olarak da sorunlar yaşayan kadınlara karşı önyargılarını da sorguluyor. Kadınların eline ilk defa fotoğraf makinası aldıklarına dikkat çeken Tuğba, "Bu çalışmaya başlamadan önce 5 fotoğraf çekip getirmelerini istedik. Ve gelen fotoğraflar bu kadınların hayatlarına dair ipuçlarını veriyordu. Daha sonrasında ise kadınların zaman geçirdikleri yerlere gidip fotoğrafları birlikte çektik. 10 fotoğraflık bir belgesel proje oldu" diyor.
'Kendi rengim olan griyi yansıttım'
Serginini adı olan 'İstanbul'un Kadın Renkleri'nde kendi rengi olan griyi anlatmaya çalıştığını söyleyen Zeynep Elmalı, "Neden gri?" sorusunu şöyle cevaplıyor: "İstanbul'a geldiğimde rengim bembeyazdı. Bir süre sonra rengim griye çaldı. Bir müddet sonra da siyaha çalacak. Çünkü İstanbul bize masumiyetimizi kaybettirdi ve kaybettiriyor da. İstanbul'da yaşam şartları, insanların olumsuz bakış açısı ve hayat zorluğu rengimizi köreltip, karanlıklaştırıyor."
Zeynep, kendisi için griyi temsil eden fotoğrafını çektiği Üzüm isimli kadını ise hikâyesini ise, "Akşam 7'den sabah 6'lara kadar çalıştığı barın kapısında çektim Üzüm'ü. Hayatı orada geçiyor artık. Ne evi ne de sokak, o kapının önü" diyerek anlatıyor.
'Ne kadar sömürülüyoruz?'
Bu çalışmada yer almasının kendisi için ayrıca bir anlamı olduğunu belirten Zeynep, trans kadınların seks işçiliğiyle özdeşleşmiş kimliklerine dönük ön yargıları da parçalamak istediğini söylüyor. Zeynep, son olarak "Yaşadıkları zorlukları, bu alanda verdikleri hayat mücadelesini anlatmaya çalıştım. Üzüm'le biz Taksim'de aynı sokakta farklı kafeteryalarda çalışıyorduk. O dönem aynı kaderi paylaşıyorduk. Sen bir travestisin. Bu işe muhtaçsın. Az bir para ve fazla mesai yaparak çalışmak zorundasın. Bize yaklaşımları buydu. İkimizde üniversite mezunuyuz. Fakat kendi işimizi ne kadar yapabiliyoruz? Ne kadar sömürülüyoruz?" diye soruyor.
Sergi 2 hafta boyunca Kadir Has Üniversitesi Sergi Salonunda sanatseverlerin ziyaretine açık olacak.
(ce-rt/ck/mg)