Geyikler Lanetler'de Kürt kadınları: Acılardan doğmayı başarmak
09:04
Özgü Özütok/JINHA
İZMİR - Murathan Mungan'ın 'Geyikler Lanetler' oyununa ilişkin konuşan EÜTT'li kadın oyunculardan Hande Özkurt , "Oyunla birlikte Kürt coğrafyasında kadınların çok büyük acılar yaşadıklarını görüyoruz. Kadınlar, acıları sonuna kadar çekiyor ve böylece tekrar doğabiliyorlar. Kürt coğrafyasındaki kadınların da bunu çok iyi başarabildiklerini düşünüyorum" diyor.
Ege Üniversitesi Tiyatro Topluluğu (EÜTT), 1965 yılından beri oyunlarını sergiliyor. Bu sene Murathan Mungan'ın 'Geyikler Lanetler' oyunuyla seyirci karşısına çıkan EÜTT'den kadınlarla, oyunu ve bu oyunda "kadın" ile ilgili nasıl bir yaklaşım biçimi getirdiklerini konuştuk. Topluğun Mediko Sorumlusu, oyuncusu ve aynı zamanda sahne çalıştırıcısı Hande Özkurt oyun ile ilgili şöyle diyor: "Toplulukla birlikte kendimizi de geliştirecek birçok oyun oynamaya çalıştık. Son olarak prömiyerini yaptığımız Geyikler Lanetler oyunu EÜTT'nin çok uzun yıllardır denemediği bir proje oldu. Bilmediğimiz bir kültürle tanışmamızı sağladı. Murathan Mungan'ın metnini okuduğumuzda genel olarak anlattıklarını anlamamız zor oldu. Altında yatan alt metinleri, oyunu 2-3 sefer okumamıza rağmen pek çok sefer anlayamadık. Özellikle kendi adıma oyunu çalışmaya başladığımız süreçte çalıştırdığım karakterlerde anlamadığımız birçok anlam bulduk."
Kadın meselesiyle ilgili oyundaki ayna tiradının olduğu kısımda erkek ve kadınların arasındaki farkla ilgili çok güzel öğelere değindiğini fark ettiklerini söyleyen Hande, "Bunu da bir cinsiyet ayrımında değil eril sistemin üzerinden görünen ve görünmeyen törenin yani aslında insanın kendisine koymuş olduğu kurallarla ilgili olan kısmıyla ilgileniyor olduğunu anladık" dedi.
'Kadınların konuştuğunu ama aslında 'konuşamadığını' fark ettik'
Oyuna çalışırken sahne çalıştırıcıları ve karakter çalıştırıcıları olarak iki ekibe ayrıldıklarını söyleyen Hande, "Bu iki grup oyun üzerine düşüncelerini belirtip ortak bir paydada buluştular. Burada kadınlarla erkeklerin, karı-koca olanların, baba ile oğul arasındaki paylaşım alanı üzerine ortaklık kurduğumuzda ilerlememiz çok daha sağlıklı oldu çünkü oyunun verdiği çok fazla konu var. Biz de kadın üzerinden, 'töre'nin insanlar üzerinde yarattığı baskıları ele almaya çalıştık. Kendi üzerimizdeki baskılar, kendi kendimize koyduğumuz kurallardan ötürü oluşan baskıları gündeme getirdik. Ailelerimize belki de ifade etmek istediğimiz ama edemediğimiz şeyleri gündeme getirdik. Kadınların konuştuğunu ama aslında 'konuşamadığını' fark edince kendimize koyduğumuz kuralları anlatmaya karar verdik" diye açıklıyor.
'Kürt coğrafyasında kadınların acılarından beslenip tekrar doğduklarını fark ettik'
Oyunda Kürt coğrafyası kadınlarının çok daha güçlü olduklarını fark ettiklerini söyleyen Hande, "Çok büyük acılar var oradaki kadınların yaşadığı. Topluluktaki kadın arkadaşlarımızla da konuştuğumuzda da kadınların yaşadığı bu acılarla ilgili düşündüğümüzde de ölmeden doğamadığımızı fark ettim. Bunu da kadın özelinde düşündüğümüzde şunu söylemek mümkün ki kadınlar, acıları sonuna kadar çekiyor ve böylece tekrar doğabiliyorlar. Kürt coğrafyasındaki kadınların da bunu çok iyi başarabildiklerini düşünüyorum. Anlatıcı rolüne çalışırken o kadının bu kadar acıya alışmış olması ölmeyi bilmesinden kaynaklanıyor, o yüzden doğabilmiş tekrar ve diğer kadınları anlayabilmiş. Acıya kötü gözle bakıp hor görmediklerini, onu da bağırlarına bastıklarını düşünüyorum" şeklinde konuştu.
'Geçen sene yaşadığımız sıkıyönetimi bu sene yaşamayacağız'
Geçen sezon oynayacakları "Sıkı Yönetim" oyununun, üniversite tarafından oynanmasına izin verilmemesinin ardından bu sene Geyikler ve Lanetler oyununu hazırlarken okulla irtibat kurma görevini üstlendiğini söyleyen Hande, bu süreci şöyle aktarıyor: "Bu oyunda böyle bir tepkiyle karşılaşmayacağımızı biliyordum. Sanırım vakitleri olmadığından oyun metinlerini okuyamıyorlar. Bütün birimler için bunu söyleyemem iyi ilişkiler kuruyoruz ama geçen sene oyunun ismi yüzünden ve Türkiye'nin güncel durumları yüzünden kabul edilmediğini düşünüyorum. 'Geyikler Lanetler' oyununun anlattıkları, gösterdiği kültür, okulu ne kadar rahatsız eder bilmiyorum; ancak bununla ilgili bir sorun yaşayacağımızı düşünmüyorum."
'Kadınlar arasında kuşaktan kuşağa geçen bir acı var'
Oyunculardan Aysu Deniz ise, oyunda yer alan Kureyşa karakterinin kendisini çok etkilediğini dile getirerek, "Murathan Mungan'ın yazdığı zamanı da düşündüğümde söylediği laflar çok karmaşık gelebiliyor ama aslında altında yatan anlamların çok güzel olduğunu düşünüyorum. Üzerine hiç düşünmediğim nazar boncuğu, artık bana bir kadının ne kadar çok göze maruz kaldığını düşündürüyor. Kadınlar arasında kuşaktan kuşağa geçen bir acı olduğunu fark ettim. Oyunda da kadınlar sürekli baskı altındalar ve yanındaki kadına daha az acı çekmesi için diğerlerine aktarıyor ama biliyor ki kadınlar o acıyı çekecek ve yaşayarak öğrenecek. Bir gün kendi başına gelen acı diğerinin başına geldiğinde diğeri de onu anlayacak, maalesef kadınlar bu şekilde birbirlerini anlayacaklar" diye kaydetti.
Kureyşa karakterinin aynı zamanda kendisine çok şey kazandırdığını dile getiren Aysu, "Kureyşa'yla birlikte yapacağı eylemi çok fazla düşünerek yapması, üstünde bir yük olarak eşine oğluna karşı sorumluluğunun olması, gelinine kızına sürekli bir şeyler anlatmak istemesi ve maalesef anlaşılamaması bana çok şey kazandırdı. Bu karaktere çalışırken onun hislerini yüreğimde hissetmeye çalıştığımda, aslında konuşmadığını fark ettim. O kadar acıya rağmen en çok da konuşamamasıyla beni derinden etkiyen bir karakter oldu. Aynaya da baktığında kendisinde, birçok kadını görüyor ve anlamaya çalışıyor ama yanında duran sevdiği adam onu hiçbir zaman anlayamıyor. Ölürken bile hiçbir kızgınlık duymuyor ona karşı. Sadece dünyaya sevgisini ve acısını bırakabilen bir kadın ama hep sevgisi daha ağır basan bir kadın" dedi.
'Kadının doğaya yakınlığını Cudana karakteriyle bir kez daha anladım'
Topluluğun organizasyon sorumlusu ve aynı zamanda oyuncusu Pınar Daşikise, "Cudana karakteri diğer kadın karakterler gibi beni de çok etkiledi çünkü hayatlarımıza dokunan karakterler. Cudana karakterinde daha çok kadının doğaya yakınlığı ve doğayı daha iyi anlaması, içinde barınmasını gibi konuları anladım. Daha anlayışlı, sakin ve bağrına basan durumda bir kadını çalıştım. Cudana gözlerinden vazgeçebilecek kadar çok seven bir karakter. Bu karakterle paylaştığım duygu bana çok şey öğretti. Tiyatronun en güzel yanı da bu aslında" şeklinde çalıştığı karakteri anlattı.
Dünyadaki güncel oyunlara baktığımız zaman oynadıkları oyununun çok değerli olduğunu düşünen Pınar, "Bazı şeylere yabancılaştığımız fark ediyorum ve kötü olaylara alıştığımızı düşünüyorum bu çok tehlikeli bir şey. Şu an kötü olarak algıladığımız şeylerin insanın doğasına ait olduğunu, çok güzel paylaşımlar sağlayabileceğimizi düşünüyorum" dedi.
(dk)