Bu oyundaki şair de asılan da öldürülen de biziz: Deli Kadın Hikayeleri

09:00

Özgü Özütok/JINHA

İZMİR - Mine Söğüt'ün Deli Kadın Hikayeleri isimli kitabını sahneye uyarlayan Tiyatroviya oyuncularından Hicran Özgür, "Bu oyunda oynadığım tüm kadınların bir parçasının hepsinin kendimde buldum. Bu acıları yaşadığımızı, yaşattırıldığımızı ya da bunlara izin verdiğimizi hissettim. Bu oyundaki şair kadın da, asılan kadın da, öldürülen kadın da biziz" diyor.

Mine Söğüt tarafından kaleme alınan Deli Kadın Hikayeleri, İzmir Sanat Merkezi'nde ikinci kez seyircisiyle buluştu. Tiyatroviya tarafından sahneye taşınan kitabı İbrahim Yalçın oyunlaştırırken, oyunun yönetmenliğini ise Günay Toprak üstlendi. Yasemin Şimşek Tüzün, Ayşe Hicran Özgür'ün güçlü performansları ile sahneye taşınan oyun, deliren ve kendini yok eden 21 kadının hikâyelerinden oluşuyor. Mine Söğüt, yazdıklarını içinde bulunulan zamanın politik ve felsefi sorgulaması olarak tanımlarken, kitapta anlattığı 21 kadına eşlik eden ağır bir yalnızlıktan söz ediyor.

Toplumsal bellek sorgulaması yapılıyor

Altı hikâyeden oluşan oyunda ise toplumdaki namus kavramı üzerinden hak görünen cinayetlerin sorgulanmasının yanı sıra travmatik bir evlilikten sonra aklını yitirmiş bir kız kardeşe ve uyuşturucu bağımlısı oğluna bakmak zorunda olan hemşire bir kadının hikayesi ile birlikte yaşadıkları semtteki kadınların hayatları anlatılmakta. Diğer hikâyelerde ise yaşlı bir kadının kız kardeşi olan şair kadının, çocuk yaşta yaşadığı, atlatamadığı istismar olayı ve yıllar sonra neden intihar ettiği sahneleniyor. Yaşlı kadın üzerinden devam eden oyunda, toplumsal bellek sorgulaması yapılıyor. Bu çerçevede, Türkiye yakın tarihinde yaşanan siyasi kaos dönemlerinde annelerin çocuklarını nasıl kaybettikleri, 80 öncesi ve sonrası, Deniz Gezmiş, Erdal Eren, Sivas katliamı gibi olaylar da sahneleniyor.

'Toplumsal duyarlılığı arttırmak için….'

Oyunun yönetmeni Günay Toprak, Deli Kadın Hikâyeleri oyununu sahneye koyma sebebini, kadınların toplumsal cinnetle karşı karşıya kalması ve günde en az 4 kadının katledilmesiyle olarak açıklıyor. Artık olağan hale gelmiş ve kanıksanmış kadın cinayetlerinin toplumu körleştirdiğini ifade eden Günay, bütün bu olaylar karşısında toplumsal duyarlılığı arttırmak için bu oyunu yapmayı görev bildiklerini söylüyor. Günay ayrıca, "2013 yılında resmi olan rakamlara göre 237 kadın cinayeti işlenmiş bir o kadara yakın cinayet teşebbüsünden yaralı olarak kurtulmuş kadın var. Ülke genelinde yaşamının herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kaldığını belirten kadınların oranı yüzde 39'dur. Yani her 10 kadından 4'ü eşi ya da birlikte oldu kişi, baba ve ağabey tarafından fiziksel şiddete maruz kalmıştır. Günümüzde soruna yönelik tüm istatistiki bilgiler şiddetin bir veba gibi tüm toplumu sardığını ve çığ gibi büyüdüğünü göstermektedir" diyerek, tiyatro olarak toplumsal duyarlılığı arttırmayı amaçladıklarını belirtti.

'Kaybettiklerimizi unutmazsak yarınlar daha güzel olacak'

Deli Kadın Hikâyeleri'nin oyuncularından Yasemin Şimşek Tüzün ise, "Öteki-Beriki Tiyatro topluluğunu eşimle beraber kurduk. Biz de kendi tiyatromuzda kadın oyunları oynuyoruz. Toplumsal sözü olan oyunlara yer veriyoruz. Deli Kadın Hikâyeleri de söyleyecek bir sözü olan bir oyun ve bu yüzden içinde olmak istedim. Dramaturgumuz Füsun Ataman Berke de okuldan arkadaşımızdır. Hep birlikte kafa kafaya verip oyunun her şeyini sırtlamaya çalıştık. Oyun toplumsal bellekle ilgili bir oyundur. Maalesef yaşadığımız her şeyi unutan bir toplumuz olduğumuz için bu oyun bize ne yaşadığımızı unutmamamız gerektiğini hatırlatıyor. Toplumsal belliğimizi yitirmezsek, kaybettiklerimizi unutmazsak yarınlar daha güzel olacaktır" dedi.

'Kadının tutsaklığı erkeğin de tutsaklığıdır'

Oyunun diğer oyuncusu Hicran Özgür de, birçok kadının yaşadığı acıyı, erk ve iktidar meselesiyle bağdaştıran oyunu şu sözlerle anlatıyor: "Bu iktidar meselesinde kadınlar ve erkekler birlikte sorumluyuz. Biz iktidarla meselemizi çözebilirsek hep birlikte özgürleşeceğiz. Oyunda da kadının tutsaklığını erkeğin de tutsaklığı, kadının ölümünü de erkeğin ölümü olarak anlatıyoruz. Mine Söğüt'ün hikâyelerini bu oyunla birlikte tanıdım ve etkilendim. Bu oyunda oynadığım tüm kadınların bir parçasının hepsinin kendimde buldum. Bu acıları yaşadığımızı, yaşattırıldığımızı ya da bunlara izin verdiğimizi hissettim. Bu oyundaki şair kadın da, asılan kadın da, öldürülen kadın da biziz."

'Özgürleşmemizin üzerinde ciddi tehditler var'

Hicran son olarak, "Özgürleşmemizin üzerinde ciddi tehditler var. Bunlar artarak devam ediyor. Böyle bir dönemde biz bu oyunla, bu duruma yeni bir yolla karşı duruyoruz. Bu bir isyan değil bu bir ağıt ve aydınlanma çağrısıdır. Biz kadının özgürleşmesine inanmış insanların kuracakları yeni bir dünyadan söz etmek için bu ağıtı baştan yakmak durumundayız. Bu gerçekleri estetik bir şekilde söylüyoruz ki kalplerde yeni bir kapı yeni bir dünya açılsın ve bu tehditlerle mücadele edecek gücü bulabilelim" dedi.

(ck/mg)