Kürt kadının zaferini, öncülüğünü, acılarını kaleme alıyor
09:10
Şehriban Aslan/JINHA
AMED - “Ve yazıyoruz, erkekler ne der diye düşünmeden yazıyoruz” diyen kadınlardan Edebiyatçı Yıldız Çakar, Kürt kadının zaferini, öncülüğünü, acılarını ve direnişini ‘yasaklı bir dilin’ kalemi ile anlatıyor.
Erkek egemen zihniyet kadını siyasetten, spordan, sanattan ve yaşamın her alanından uzak tutmaya çalıştığı gibi kadınların edebiyatta da kendilerini var etmelerini engelledi. Kürdistan coğrafyasında ise Kürt Özgürlük Hareketinin yükselmesi ile birlikte kadınlar da özgürlük mücadelesini ön saflarında yükselttiler. Böylelikle önce evlerden çıktılar ardından kendilerini var edebilecekleri alanlarda öncü oldular. Virginia Woolf’un kadınlara, “Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın” öğüdünü içselleştirmiş olan kadınlar yazmaya başladılar. Kürt kadınlarının da edebiyatta gün geçtikçe daha da ilerlediklerini belirten Yazar Yıldız Çakar, Kürdistan’da yaşanan olayları romanlarına ve şiirlerine taşıyarak Kürt kadın edebiyatının uzun soluklu olacak yürüyüşüne katkı sağlıyor.
'1990 yılında edebiyatta kadından bahsetmek mümkün değildi'
Yıldız, edebiyatın hayatın her alanıyla bağlantılı olduğunu ve edebiyatın kadınsız olmayacağını vurgulayarak, "1990 yılında edebiyatta kadından bahsetmek mümkün değildi. Kadınlar yıllar boyunca dört duvar arasında kalıp seslerini dahi çıkaramıyordu. Fakat Özgürlük Hareketi kadın için büyük bir şans ve kazanım oldu. Kadınlar bu hareketle gün geçtikçe başarıya ulaştı. Önlerinde var olan büyük engelleri aştılar. Kadınlar yönlerini siyasete, edebiyata ve kültüre ve daha birçok alana çevirerek edebiyata yön vermeye başladı diyebilirim" dedi.
Edebiyatta kadının gelişmesinin zor olduğunu ve Kürtçe yazanlar için bu zorluğun daha büyük söyleyen Yıldız, "Kürtçe yasak olduğu için yazılan kitap ve gazeteler büyük zorlukla dağıtılıyordu. Bu yasaklardan dolayı kimi katledildi, kimi cezaevine alındı, kimi ise faili meçhul oldu" sözlerini kullandı.
Gorîstana Stêrka: Kızgınlık ve isyan
"Diyarbakır sokaklarında hangi insana dokunursan bir hikâye dinlersin. Biz Kürtler’in her günü bir roman gibi" diyen Yıldız, edebiyata nasıl başladığını ise şu sözlerle anlatı: "1995 yılında devlet tarafından aileme büyük bir baskı oldu ve göç etmek zorunda kaldık. Küçüklükten beri de şiir yazıyordum fakat Türkçe yazıyordum. Bir gün arkadaşım bana ‘gördüğün rüyalar Türkçe mi Kürtçe mi ?’ diye sordu. Bu söz bende büyük bir etki yarattı. ‘Neden kendi dilimde ve yazamıyorum’ dedim. Kürtçe öğrendim ve Kürtçe yazmaya başladım. İlk kitabım Gorîstana Stêrka. Kitabın içinde büyük bir kızgınlık ve isyan vardı.”
‘Neden sadece erkekler yazsın?’
Son kitabı üzerinde çalıştığını ve kitabın adının 'Gêrênek' olduğunu belirten Yıldız, kitabında Diyarbakır'da yaşanan faili meçhuller ve beyaz torosları işlediğinin bilgisini verdi. Ardından Yıldız, "Çok fazla yaşanan olay var ve biz olayları sadece televizyondan izleyip bir şey olmamış gibi davranıyoruz. Yaşanan her olayı, acıyı romanlarımda işlemeye karar verdim. ‘Neden sadece erkekler kadınları işlesin ve yazsın’ diye düşündüm. Kürt kadının zaferini, yaptığı öncülüğü ve elde ettiği kazançları yazdım" diye ifade etti.
(be/ck/fk)