Savat işlemeli kalemler Ermenilerin aşklarına can verirdi

09:09

Medya Cebe/ JINHA

WAN - Van'da yaşayan Ermenilerin unutulmaya yüz tutan savatlı gümüş sanatı 1300'lü yıllarda halkın geçim kaynağıydı. Bu sanat ile dönemin insanları aşklarını savat ile yaşardı. Kültür, görsellik ve zenginliğin sembolü olan savat işlemeli eşyaların yanında savat aşkı da özelleştirerek sevdayı daha anlamlı kılardı. Yine aynı dönemlerde saray, han ve zengin kimselerin evlerinde savatlı gümüş işlemeli süs eşyaları ile tütün tabakaları gibi eşyalar Van'da üretilerek satılıyordu.

Savatlı gümüşü 1300'lü yıllarda Van'da yaşayan Ermenilerin geçimlerini sağladığı bir sanattı. Van'da yaşayan Ermeniler sayesinde yayılan ve günümüze kadar gelen Savat sanatı günümüzde de rağbet görüyor. Kökeni Urartulara kadar dayanan savat sanatı, Romalılar döneminde de varlığını sürdürerek Van'lı Ermeniler sayesinde günümüze kadar geldi. Peki Savat sanatı nasıl yapılır? Savat bir tür süsleme tekniğidir ve gümüş üzerine uygulanıyor. Çeşitli desen ve figürler gümüşün üzerine kurşun veya sabit kalem ile çizilerek bu taslağın üzerine kılcal kalem ile ince kanallar açılarak yapılıyor. Aynı zamanda bakır, kurşun ve gümüşün 750 derecelik ısıda karıştırılmasıyla elde edilen savat adı verilen alaşım, soğumaya bırakılıyor. Soğuyan Savat, dövülerek toz haline getiriliyor ve gümüş üzerinde önceden açılmış ince kanallara dökülüyor. Ardından mangal ateşine tutulan ve ısının etkisiyle tekrar eriyen savatın bu şekilde boşluklara daha fazla nüfuz etmesi sağlanıyor. Bu tip aşamalardan geçen gümüşler cilalanarak alıcıyla buluşuyor.

Günümüzde savat atölyesi neredeyse yok

1915'li yıllarda Van'da 120'nin üzerinde savat işleme atölyesinin bulunduğu ve her bir atölyede beş kişinin çalıştığı bilinirken günümüzde savat atölyelerinin neredeyse olmadığını belirtmek mümkün. Savatın geçim kaynağı olduğu ve yaygın olarak kullanıldığı dönemlerde savatlı muskalıklar, hamayiller, gerdanlıklar, saç tokaları, saç bağları, tepelikler, bilezik, yüzük ve kemerler vazgeçilmez takılar olarak kullanılıyordu. Yine aynı dönemlerde saray, han ve zengin kimselerin evlerinde savatlı gümüş işlemeli süs eşyaları ile tütün tabakaları gibi eşyalar Van'da üretilerek satılıyordu.

'Böyle diyordu savat ustası Hasan'

Savat sanatını gerçekleştiren ustaların bu işlemeleri gümüşe kazırken yaşadığı duyguları, en az ortaya çıkan emek kadar anlamlı. Rivayetlere göre savat ustası, kavuşamadığı sevdiğine, üzerine ince ince, aşkla işlediği motiflerin yer aldığı kemerleri üreterek sarılırdı. Ustalar o dönemlerde sevdiğine her kalem ile mektup yazmazdı. Onlara göre her kalem ile yazılan mektupların da bir değeri olmazdı. İnsanların savat işlemeli kalemler ile yazdıkları mektuplarda, kurulan cümlelerin içerisinde yazılan aşk kelimelerinin sevgilinin gönlüne sevda yüklü bulutlar ile yağan yağmurlar gibi olduklarını düşünürlerdi. Kültür, görsellik ve zenginliğin sembolü olan savat işlemeli eşyaların yanında savat aşkı da özelleştirerek sevdayı daha anlamlı kılardı. Edip Cansever de "Su altında kanat çırpan üveyik" şiirinde, Van'ı duygu yüklü sözler ile anlatırken en güzel betimlemeleri yaptı. Şiirinin bir bölümünde de Vanlı Ermenilerin sanatından ve sanatçılarından bahsederek, "Kış bitecek birazdan, kışa geç kalma. Böyle diyordu savat ustası Hasan. Gelirken az tütün getir" sözlerini kaleme aldı.

Çatlak ve çizik elleri onu ele veriyor

Günümüzde Van'da ustası kalmayan savat sanatını yaşatmaya çalışan ve küçük bir dükkanda üretim yapan Usta Sadullah Özmen (37)'nin küçük dükkanının içerisine girdiğimizde o otantik ve nostaljik ortam ile karşılaşıyoruz. Teknolojik aletleri olmayan Sadullah'ın ürettiği bütün gümüşler ciddi bir el emeğinden geçiyor. 12 yıldır savat ustası olan Sadullah'ın gümüşü en ince çizgilerine kadar elleriyle işlediği ellerindeki çatlak ve çizgilerden belliydi. Savat öğretmek için yanına meslek liselerinden öğrenciler aldığını ve kızına da öğrettiğini kaydeden Sadullah, savat sanatının unutulmasını istemediğini ifade etti. Sadullah'ın tek sorunu Kürdistan'ın tamamını vuran ekonomik kriz nedeniyle duran satışlar oldu.

'Yardım beklesem de eden yok'

Sadullah'ın sıcak ve samimi atölyesinden ayrılırken ettiği sitem ise şöyle: "Kimseden yardım beklemiyorum ki yardım beklesem de bir şey yaptıkları yok. Bu sanatı gerçekleştiren çok az kişi kaldı ve sahip çıkılması gerekiyor. Bu kültürün ölmesine izin vermemeliyiz."

(dc/mg)