1992'de Cizre'den göç eden Asya Nine: Barış olana kadar dönmeyeceğiz
09:06
JINHA
ANKARA - Gazeteci Tuğçe Tatari'nin toplatılan "Anneanne Ben Aslında Diyarbakır'da Değildim" kitabında, 1992'de Cizre'den göç etmek zorunda bırakılan ve şu an Mahmur Kampı'nda yaşayan Asya Nine'nin hikâyesi de yer alıyor. Küçük çocuklarını heybelerin içine koyarak bir gece Cizre'den ayrılan Asya Nine, "Barış olana kadar dönmeyeceğiz. Devlet adım atsa da, atmasa da bizim önderliğimize güvenimiz tamdır" diyor.
Gazeteci Tuğçe Tatari'nin "Anneanne Ben Aslında Diyarbakır'da Değildim" ile Hasan Cemal'in "Delila: Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri" kitaplarını toplatma kararı verildi. Tuğçe Tatari'nin 2015 yılı başında Doğan Kitap'tan çıkan kitabında, 1992'de Cizre'den göç etmek zorunda kalmış bir kadının hikâyesi de yer alıyordu. Mahmur Kampı'nda yaşayan Asya Nine'nin hikâyesi, aradan geçen 23 yıla rağmen bugün de acı bir şekilde tekrarlanıyor.
Asya Nine'nin, 1992'de Cizre'den çıkışıyla başlayan ve Mahmur'da devam eden göç ve barış üzerine hikâyesinden bir bölüm şöyle:
'Ya bizimle olacak ya köyü terk edeceksiniz'
"Asya Nine, Cizre'nin Şah köyünden. 70'li yaşlarda olduğunu söylüyor, ama tam doğum tarihini bilmiyor. Mahmur'a ilk gelenlerden. Kampın da en yaşlılarından. Eşinin ölümünden kısa bir süre sonra, yani 1992 yılında köyde operasyonlar başlamış. Köylüler korucu olmaya zorlanmışlar, kabul etmeyince de 'Ya bizimle olacak ya köyü terk edeceksiniz' denilmiş. 'Bazı köylüler hemen terk etti. Bazısı koruculuğu kabul etti. Ama biz direnenler arasında yer aldık. Tutuklamalar, köy yakmalar başladı' diye anlatıyor o günleri Asya Nine.
Aynı köyden on iki aile, bir gece vakti sessizce yola koyuluyor. Asya Nine'nin ailesi o günlerde dokuz kişiden oluşuyor. Kendisi dışında iki oğlu, dört kızı, gelini ve torunu. Çocuklarının en küçüğü beş, torunu iki yaşında. Yedi gün saklanarak sadece geceleri yürüyerek yol alıyorlar. 'Öyle acı olaylara tanıklık ettim ki, hayatımızı bırakıp, çırılçıplak kaçmak zorunda kaldığımızı bile unutmuştum. Artık hayatta kalmaktan başka seçeneğimiz kalmamıştı' diyor.
'Küçük çocuklarımı heybelerin içine koyarak sırtladım'
'İşte tam da o acıların ortasında yaşadıklarımız, örgüte inancımızı pekiştirdi. Çünkü bizim nefes alma hakkımızı elimizden almak istediler' diye anlatıyor, gözleri hep dolu dolu. 'Küçük çocuklarımı heybelerin içine koyarak sırtladım, aklımca sakladım onları. Mağaralara gizlenerek, etraftan yemek bulmaya çalışarak geçen günlerin ardından Irak'a doğru yol aldık. Çok fazla kamp ve köye sığındık. Ama hepsinde benzer kıyıma maruz kaldık. Açlık ve talan arasında geçen sürecin sonucunda birçok arkadaşımız ölmüştü.'
Asya Nine'nin hayali; barış
Asya Nine hayallerini de anlatıyor bize: 'Savaş istemiyoruz. Türk halkıyla hiçbir zaman sorunumuz olmadı. Türk anneleri de, Kürt anneleri de en büyük acıyı yaşadı, evlat acısını... Herkes özgür olsun, biz de özgür olalım, haklarımız olsun, kendi memleketimizde beraberce yaşayalım istiyoruz. Bizim evlatlarımızın da ülkeye faydası oluyordu, vergi veriyorduk; bu kadar genç insan öldü, her biri kıymetli vatandaşlar olacaklardı. Kardeş olarak yaşayabileceğimiz günleri hasretle bekliyorum.'
'Barış olana kadar dönmeyeceğiz'
Asya Nine sözü sık sık memleket hasretine getiriyor: 'Televizyonda memleketimi gördüğümde gözyaşlarımı tutamıyorum. Akarsularımı, dağlarımı, bağ bahçeleri, köyümü, toprağımı özlüyorum. Televizyonda bizim oralar çıktı mı torunlarımı çağırıyorum, onlar da cennetimi görsün istiyorum. Evet, dirayetli olmak için elimden geleni yapıyorum, sıla hasretim büyüktür ama kararımız belli: Barış olana kadar dönmeyeceğiz. Biz bir arada hareket ederek hayatta kaldık, dayanışma ve direnmeyle yeni bir hayat kurabildik. O yüzden bundan sonra bizim için tek başına davranmak mümkün olamaz.'
'Bizim önderliğimize güvenimiz tamdır'
'Peki, Asya Nine barış olursa ilk yapacağın şey ne olur?' diye soruyorum. Düşünmeden cevaplıyor: 'Barış ilan edildiği anda araba bile beklemeden yürüyerek hatta koşarak memleketime döneceğim. Tek hayalim bu.'
"Sürece inancın var mı?" diye soruyorum. 'Birçok barış sürecine tanıklık ettim. Hep dua ettim. Ama olmadı işte. Hükümetlerden umudum yok, diğer taraftan da umudum hep var. Büyük bedeller ödedik ama unutmaya hazırız. Devlet adım atsa da, atmasa da bizim önderliğimize güvenimiz tamdır. Bu barış olmadığı sürece bizim sıla hasretimiz de sürecek. Direnmeye devam edeceğiz."
(sy/mg)