28 yıllık direnişin öyküsü: Vengê Domanê Ma - SÖYLEŞİ
09:02
Newroz Dijwar/JINHA
HABER MERKEZİ - Ömrünü Kürdistan dağlarında geçirmiş olan PKK gerillası Saadet Ferhat Dersim ile 'Bizim Çocuklar' (Vengê Domanê Ma) isimli kitabı hakkında konuştuk. Okuma-yazmayı dağlarda öğrendiğini belirten Saadet, "Şehit arkadaşları herkese tanıtmalıydım. Çünkü onları tanıyan bir tek ben kalmıştım. Onların fedakârlığına, mücadele gerçekliğine ben tanıklık etmiştim. Onları yazmak zor geldi tabi. Fakat bana yol gösteren de onlar oldu" dedi.
PKK gerillası Saadet Ferhat Dersim'in anılarını anlattığı 'Bizim Çocuklar' (Vengê Domanê Ma) isimli kitabı okuyucuyla buluşurken, İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı'nda da yoğun ilgi gördü. 28 yıllık mücadelesini bir nevi Kürt özgürlük hareketi tarihine sığdıran PKK gerillası Saadet Ferhat Dersim ile Kürdistan dağlarında kaleme almış olduğu kitabı 'Bizim Çocuklar' yani Kürtçe'nin Kirmançkî lehçesinde (Vengê Domanê Ma)'nın yazılış serüvenini konuştuk. Saadet, "Şehit arkadaşlara borcumu bir şekilde ödemem gerekiyordu. O arkadaşlara borcumu ödemek ve vicdani olarak kendimi bir nebze de olsa rahat hissetmek için kitabı yazmaya karar verdim ve arkadaşlarımın yardımıyla da 'Bizim Çocuklar' ortaya çıktı" diyor.
-Öncelikle kendinizi biraz tanıtır mısınız?
1971'de Dersimin Pülümür ilçesine bağlı Altınhüseyin köyünde doğdum. 11 kardeştik. Çocuk sayılabilecek bir yaşta 1987 yılında Dersim'den gerillaya katıldım. O süreçte katılan ilk kadın gerillayım. Katılmadan önce arkadaşlarla ilişkilerim vardı. Bizim eve gidip geliyorlardı. Beni en çok derinden etkileyen gerillaların aralarındaki yoldaşlığıydı. Azimliydiler ve düşmana karşı mücadeleleri beni çok etkiliyordu.
-Kürdistan'ın neredeyse bütün dağlarını dolaşmışsınız en çok nerelerde kaldınız?
11 yıl boyunca Dersim ve Erzurum eyaletlerinde kaldım. Kısacası Kürdistan'da gitmediğim dağ kalmadı. 2001'de önderliğimizin geri çekilme çağrısıyla Güney Kürdistan'a geldim. Ve halen buralardayım. (gülerek)
-Kitap yazmaya nasıl karar verdiniz?
Güney'e geldiğimde önderliğin savunmalarını okudum çok etkilendim. Önderlik, 'insan o dağlarda roman yazabilir' diyordu. Önderliğin bu sözünden çok etkilendim. Gerilla yaşamın her dakikası her saniyesi bir romandır. Halkımızın çocukları olan şehitlerin, gerillaların yaşamlarını yazmak bir görev gibiydi. İlk yazma istemim 2003'de gelişti. Başladım da ama askeri koşullardan kaynaklı yarıda kaldı. En son yarında bıraktığım kitabımı 2011 tekrardan arkadaşların yardımıyla yazmaya başladım.
-2011 yılında Türk devletinin şimdi de olduğu gibi Medya Savunma Alanları'na yoğun hava saldırıları yaptığını biliyoruz. Kitabınızı bir nevi savaş ortamında yazdınız. Zorlanmadınız mı?
Bizler bir ağacın altına oturup yoldaşlarımızdan, dağlarımızdan ilham alıyoruz. Ağaçlardan, kuşlardan çiçeklerden ilham alıyoruz. Sabahları kalktığımda bir kuşun ötüşü benim duygularımı kabartıyordu. Çok yoğun saldırılar vardı şimdi olduğu gibi. Ama gerilla kendi yaşamını her zaman örgütleyecek kabiliyette. Ondan dolayı da düşmanın hava saldırılarından çok etkilenmedik. Kitabımı 7 ayda yazdım. Anı roman tarzında. Kitabı yazarken arkadaşlarımın emeğini asla unutamam. Raperin Dersim arkadaş da büyük bir çaba harcadı. Ben anlatıyordum o yazıyordu. Üslubumu, dilimi değiştirmeden yazdı. Çoğu zaman şunu da düşündüm acaba tek kendi penceremden mi bakıyorum. Onun için hatırlama noktasında ve gerçeği verme noktasında kendimi çok zorladım.
-Okuma ve yazmayı dağlarda öğrenmişsiniz ve şu an bir kitap yazarısınız size bu yazma azmini veren neydi?
İlk katıldığımda arkadaşlar bana okuma yazma öğretti. Bana hep yaz dediler. Yazma istemim kaynağını biraz da oradan alıyor. Okuma yazmayı PKK ve ARGK ismiyle öğrendim. Tarihin kaybolmaması lazım, ben de hep o kaygı var. Herkes kendisini yazıyor. İnsan yanında yaşadığı yoldaşlarıyla her anını ölümsüzleştirmek istiyor. Ben sürekli günlük tutuyorum. Bazı günlüklerim kayboldu, bazıları da düşmanın eline geçti. Bana bu kitabı yazdıran elbette ki şehit arkadaşlarımdır. Birlikte yan yana savaştığım arkadaşları herkese tanıtmalıydım. Çünkü onları tanıyan tek ben kalmıştım. Onların fedakârlığına mücadele gerçekliklerine ben tanıklık etmiştim. Onları anlatmak bana borç gibi geliyordu. Onları yazmak zor geldi tabi. Fakat bana yol gösteren de onlar oldu. Onların aydınlığında yürüdüm bu güne kadar, onlardan güç alarak bu günlere geldim.
-Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen yaşanan olayları çok ayrıntılı anlatmışsınız. Bu kadar ayrıntıyı hafızanızda tutmayı nasıl başardınız?
Geçmişi unutmak istemeyen hiç unutmaz. Dinlediği şarkıları, sözleri, gülmeleri hangi arkadaş nasıl bir şaka yapmış, hepsi ama hepsi beynimde yazılmıştı. Ondan geçmişi unutmadım unutamam da. Çünkü biliyorum ki insan geçmişini unutursa geleceği de olmayacak. Kitap yazdığım süreçte hep eskilere gittim. Anlattığım arkadaşlar rüyalarıma geliyorlardı. Ağladığım üzüldüğüm anlar oldu. Bazen keşke hep o arkadaşlarla kalsaydım geçmişte kalsaydım diyordum. Bu duyguları sürekli yaşadım. Yazdığım kitap kesinlikle benim değil. Şehit arkadaşların kitabıdır. Eğer onları yazmasaydım kimse onları tanımazdı. O dönemden tek ben kalmışım. Onları tarihe mal etmek geleceğe taşımak benim görevimdi. Bildiklerimi gördüklerimi kendimle mezara götürmemem gerekiyordu. Sonuçta savaş koşullarında yaşıyoruz. Her an kime ne olacak belli değil.
-Kitabınızı yazarken en çok neye dikkat ettiniz?
Bizim hareket olarak her şeyimiz açıktır, alenidir. PKK içerisinde de tasfiyecilik süreçlerinde istenmeyen birçok olay yaşandı. Onun için tarihi kendi gerçekleriyle yazmak ve tarihe mal etmek önemlidir. Kitabı yazarken de bunları esas aldım. Kendimi anlatayım, şöyle yaptım böyle yaptım hep bundan kaçındım. İnsan hiçbir zaman tek başına kahraman olmaz. Bizim yoldaşlığımızın temelinde her şey halk içindir anlayışı var. Biz kendimizi bu halka adadık. O şehit arkadaşlar da kendilerini bu halka adadılar. O dönemde gittiğimiz evlerin çoğu bizi kovmuş, bize silah çeken olmuş, bize terörist diyen olmuş. Devletin kara propagandayla yürüttüğü özel savaş birçok bölgede uygulanıyordu. Böylesi bir ortamda arkadaşların kendilerini halka kabul ettirmesi büyük bir güç istiyordu. Bu gerçekliklerin hepsini görerek yazmak çok önemli. Kitabı okuyanlar en sonunda şunu diyecekler; Bu PKK kolay yaratılmadı, mücadele kolay olmadı. Eğer o dönemde o arkadaşlar kendilerini her şeyleriyle mücadeleye yatırmasalardı, fedakarlıkları olmamış olsaydı, bizler de bugüne gelmezdik. Ne ben olabilirdim ne de kimse.
-Kitabınızda yazmakta zorlandığınız bölüm hangileri oldu?
Arkadaşların şahadetini yazmak çok zorluyor geliyordu. Günlerce etkisinden kurtulamıyordum. Bir de önderlik sahasından ayrılışımı ve önderliğin esaretini yazmak. Bu iki anlatım beni çok zorladı. Zaten 2001'e kadar ki süreci yazdım. Dersim'den çıkışa kadar.
-Kitabınıza neden 'Bizim Çocuklar' adını verdiniz?
Dersim'de halk 'bizim çocuklar' (Vengê Domamê Ma) diyordu gerillalara. Dersim halkı gerillayı o kadar çok seviyordu ki bizim çocuklar diyordu. Kendi çocuklarından daha çok arkadaşları seviyorlardı. PKK orada halkın gönlünde taht kurdu. Gerillalar Kürt halkının çocukları oldu. Kitabımın ilerde Kürtçenin Zazaca ve diğer dillerine de çevrilmesini istiyorum.
-Kitabınızı okuyanlardan nasıl bir tepki aldınız?
Kitabı okuyanlar beni kutladı. Gerilladaki arkadaşların da çoğu okudu. Birkaç arkadaş bazı noktaları eleştirse de genelde beğenildi. Cezaevinde olan arkadaşlar da okumuş. Onlar da beğenmiş, 'eline yüreğine sağlık' diyorlar, bu da beni çok mutlu ediyor. Ağlayanlar, hüzünlenenler, gülenler olmuş. Çoğu arkadaş bana kitabı okumaya başladıklarında bırakamadıklarını söyledi. Her olay birbiriyle bağlantılı ve akıcı. İlk basımı Avrupa'da yapıldı. En çok sevindiğim nokta Avrupa'da tek bir kitabım kalmamış. Herkes istiyormuş. Ondan ikinci baskısını da çıkardılar. En çok satılan kitaplar arasında yer alması beni çok mutlu etti. Az da olsa şehit arkadaşlarıma o borcumu ödediğimi hissettiriyor.
-Son olarak ilerde başka bir kitap yazmayı düşünüyor musunuz?
Aslında eğer ilerde imkanım olursa kitabımı senaryolaştırmak da istiyorum. Arkadaşlar bana 'üçüncü kitabı da yazacak mısın' diye soruyorlar. Eğer koşullarım el verirse Rojava devrimini yazmak istiyorum. Rojava devriminin de yazdığım kitabın bir parçası olmasını istiyorum. Çünkü Rojava'daki direnişin kökleri geçmişten kaynağını alıyor. Dersim'de Botan'da, Erzurum'da Amed'de direnen o arkadaşlar olmasaydı belki de bugün Rojava devriminden, Kobanê direnişinden bahsediyor olamayacaktık. İlerde nasip olursa ya da ömrüm yeterse Rojava devrimini yazmalıyım. Oradaki annelerin, çocukların, yaşlı insanların direnişini de yazmalıyım. Çocukların babalarının mezarlarına çiçek bırakmalarını gençlerin sabahtan akşama kadar nöbet tutmalarını, direnişlerini yazmalıyım. Onun için de ilerde şiir, şarkı, sinema kültür alanında mücadele gerçekliğimizin anlatılmasına katkıda bulunmak istiyorum.
(mg)