'Dağ kitlesinde iğne başı kadar delik açmak.. insan olmak'

09:01

JINHA

İSTANBUL - Türkiye'de yaşanan savaş ve çatışma ortamıyla birlikte gerçekleşen sivil ölümleri, katliamlar ve infazlar üzerine konuştuğumuz edebiyatçı Sevim Korkmaz Dinç, "İnsan varoluşunun farkına vardıkça 'gerçek insan' olacak. Acı o zaman hissedilecek ve utanç ortaya çıkacak. Hesap sorma o zaman başlayacak. Tanıklıkların, edebiyatın, anlatmanın ve yazmanın önemi burada bana göre" dedi.

Türkiye'de yaşanan savaş ve çatışma ortamına ilişkin farklı kesimler barışı 'farklı dillerde' dile getirdi. Kimisi sessiz kaldı, kimisi 'sözde barış' isteminin var olduğunu dile getirdi. Kimisi ise çatışma ortamının bitmesinin bedelini canlarıyla ödedi. Son süreçte Cizre, Varto, Lice, Van, Sur ve Silvan başta olmak üzere birçok il ve ilçede yaşanan gelişmelere baktığımızda, toplumda ki karşılığı katliamlar, yargısız infazlar, çocuk ölümleri olarak hafızlarda yer ediniyor. Yaşananların edebiyatta ki yansıması üzerine Kadın Yazarlar Derneği'nden (KYD) Sevim Korkmaz Dinç, gerçekleştirdiğimiz söyleşi de insanların gündelik yaşam içinde gerçekleri görmekten, görüp anlamlandırmaktan anlamlandırıp sorgulamaktan ve çözüm bulmaktan korktuklarını dile getirdi. Sevim, "Duyarsızlık mı bu, bilmiyorum. Bir bakıma kendi yaşamlarının, ördükleri duvarların, renkli rüyaların sonlanmasından korkudur" dedi.

'Yaşananların farkında olan bir avuç örgütlü insan'

Almanya'daki toplama kamplarında yaşananları duydukça 'yalan, insanlar bunu yapamaz' diyen Alman halkının içine düştüğü utancı hatırlatan Sevim, "Aydını, sanatçısı, eğitimcisi, işçisi, memuru ne yapmıştı, tanıklar yapılanları anlattıkça? İnkâr ederek, yok sayarak gündelik yaşamlarını koruma altına almadılar mı?" diye sordu. Karşı çıkanların, direnenlerin ise özgürlüklerden, insanın insanı sömürmesinden, savaşlardan, yok edici kıyımlardan, nefret ve kin söylemlerinden rahatsız olan, başka bir dünya mümkün diyen insanlar olduğunu söyleyen Sevim, "Yaşananların farkında olan bir avuç örgütlü insan ise; Marksistler, anarşistler, feministler, yurtseverler ve azınlıklardır" şeklinde kaydetti.

'Özgür olduğunu sanan insanların gözündeki bağların açılması zor'

Şimdi de aynı durumla karşı karşıya olunduğunu dile getiren Sevim, "12 Eylül'den çok önce başlayan savaş söylemleri, faşizan politikalar, militarist ve ayrımcı söylemlerle bugüne gelmedik mi? İnsanlar kendi çocuklarını, eşlerini, sevdiklerini emre itaat ederek teslim etmedi mi? Allah için, vatan için, millet için diye başlayan söylemlerin peşinde nice canlar yandı. Ne çok insan yok oldu" diye belirtti. Sevim, her gün televizyonla, renkli basınla, yanlı eğitimle, dinle dayatılan, allanıp pullanan, ataerkil kabullerle örülen bir dünyada yaşam kavgasını vermeye çalışan, özgür olduğunu sanan insanların ise gözündeki bağların açılmasının kolay olmadığını kaydetti.

'Acı ve utanca aldatmalara dayanmak kolay mı?'

Gerçek dünyanın tüm pisliklerinin ve kirlerinin görünür kılınması, bu kirlerin ve pisliklerin altında, hala sırça saraylarında yaşayan insanlara bu yaşananları anlatmanın kolay olmadığını dile getiren Sevim, "Bundan da öte iktidardan hesap sorulması, birey olarak kendi yaşamına sahip çıkılması gereğinin kavranması, bize reva görülen dünyanın bir serap olduğunun, sırlar dökülüp gerçek ortaya çıkınca, acı ve utanca, aldatmalara dayanmak kolay mı" şeklinde konuştu.

'Gözlerdeki bağları ören eril söylemler tek tek döküldükçe...'

Sadece Kürdistan'da değil, her gün yanı başımızda olan haksızlıkları görmemenin, karşı çıkmamanın insanların gözlerindeki bağlardan kaynaklandığının altını çizen Sevim, "Yaşamlarının bir daha asla eskisi gibi olmayacağını bilmekten duyulan korkudan, değişimden korkmaktan kaynaklanıyor. Bu değişim korkusu, bağları ören eril söylemler tek tek döküldükçe, insan varoluşunun farkına vardıkça 'gerçek insan' olacak. Acı o zaman hissedilecek ve utanç ortaya çıkacak. Hesap sorma o zaman başlayacak" dedi.

'Darbe büyük bir çatlağa yol açacak, duvar yıkılacak'

Tanıklıkların, edebiyatın, anlatmanın ve yazmanın öneminden bahseden Sevim, "Büyük bir dağ kitlesinde iğne başı kadar bile olsa gedikler açmak, gözlerdeki bağları gevşeterek ışık girmesine yardım etmek. Koca bir çınarı yıkan minik bir kurtçuk değil mi? Kumsalları yaratan minik bir kum taneciği…" diye kaydetti. Acının, yaşananların, görülenlerin ve görülmesini istediğimiz her şeyin, duvarlara çarpıp geri dönme ihtimalini de hatırlatan Sevim, "Böyle olsa bile her darbe büyük bir çatlağa yol açacak. Duvar yıkılacak. Başka bir yol yok. İnsan olmamız buna bağlı. Zor olsa da..." şeklinde ifade etti.

(ekip/dk)