Sancı Dergisi 'Sokak çocukları ve çocuk edebiyatı' dosyası ile raflarda

14:02

JINHA

İSTANBUL - Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi (YÇKM)'nin kültür, sanat ve edebiyatın sancısı olarak tanımladığı Sancı Dergisi'nin 4'üncü sayısı çıktı.

Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi (YÇKM)'nin kültür, sanat ve edebiyatın sancısı olarak tanımladığı Sancı Dergisi'nin 4'üncü sayısı çıktı. Yeni sayısında "Sokak Çocukları ve Çocuk Edebiyatı" dosyası ile okuyucusuyla buluşan dergi Ankara katliamında ölenlerin umuda olan inancını da, dergi kapağına umudun rengi olarak bilinen "Mavi" ve Hasan Hüseyin Korkmazgil'in "Kızılırmak" şiirinden alıntılanan "Ne de Çok Özlemişiz Gökyüzüne kansız Bakmayı" satırları ile kapağına taşımış.

'Gipo içimizde ki gizli polis'

Dergiye göz attığımızda karşımıza çıkan yazarlardan Prof. Dr. Zehra İpşiroğlu, "Çocuklar İçin Yazmak Gipo Üstüne Aykırı Düşünceler" başlıklı inceleme yazısında 'Gipo'yu çocukların ve içindeki çocuğu yaşatan yetişkinlerin düşlerini çalan iğrenç bir yaratık olarak tanımlıyor. Gipo ile herkesin bir şekilde karılaştığının ve verilen ödünlerle Gipo'nun büyüyüp herkesi ele geçirdiğinin ifadelendirildiği yazı şu satırlarla devam ediyor: "Ve siz, siz olmaktan çıkarsınız. Ancak ona ne kadar karşı koyarsanız, o kadar küçülür ve sonunda da sönüp gider. Gipo içimizde ki gizli polis. Durmadan kurallar, sınırlar, yasaklar koyup başımızda boza pişiriyor. Başlıca silahı da gözdağı verme, tehdit etme ve korkutma. 'Bak şunu şunu yaparsan şu şu olur' söylemi… Çocukken anne ve babamızdan, öğretmenimizden duyduğumuz bu söylemi, zaman içinde öylesine içselleştiriyoruz ki; Gipo'nun komutları doğrultusunda bir duruşu doğal olarak benimsiyoruz."


Derginin her bir sayfası, satırları aslında derinlerde bir yerde yaşadığımız, farkında olduğumuz fakat bu farkındalığı bilince çıkartmaktan itina ile kaçındığımız yazılarla devam ediyor. Bu yazılardan bir diğeri "Savaş Mağduru" başlıklı yazısı ile Cemal Taş'ın kaleme aldıklarıdır. 1938 Dersim Tertelesi'nde başlarından, başından geçenleri anlatan Fatma Albayrak'ın ağzından dökülüp satırlaşanlardır. Uzunca bir anlatının sonunda, "…. Apoapo.. Ez çenato Fatosune, na ki Ğezelawaamına/ Babaaaa… Babacııığııımm. Ben kızın Hazal, bu da kız kardeşim Fatoş diye yalvardım. Zor bela eve kabul edildik. Üvey annece zehir olmuş sürgün hayatımız da sonlanır umuduyla memlekete ger döndük. Köyümüz yasak mıntıka ilan edildiğinden bir daha o köye dönemedik" diye anlatıyor belki bir daha hatırlamamak istercesine. Yazar o gün çocuk Fatose'lerin o gün duyulmayan feryadının bu gün kıyıya vuran Aylan, Galip ile cesedi buzdolabında bekletilen Cizreli Cemile'nin feryadı olarak yeniden Ortadoğu coğrafyasında yükselen bir feryat olduğunu vurguluyor.

İki aylık peryot ile çıkan derginin gelecek sayısı " Özgürlüğü ve Çıplaklığı ile Bir Yaşam Serüveni: Muzaffer Oruçoğlu" olarak okuyucuyla buluşacak.

(ml/mg)