Kadın edebiyatçılar: İktidarın değişmesi yetmez, yaşam değişsin!
09:09
Sibel Yükler/JINHA
ANKARA - Özgürlüğe düşkün bir kadın gibi yaşayanların ülkesinde roman yazmak isteyen kadın edebiyatçılar, umuda ve barışa çağrı yapıyor. Yazar Aslı Tohumcu, "Öyle bir başlangıç olsun ki önce bizi yaralayanları yargılamaya, ardından da barışı ve adaleti kutlamak için halaya koşalım" derken, Vivet Kanetti ise, HDP'nin Kürtler için olduğu kadar, ayrımcılığı, ırkçılığı, cinsiyetçiliği, nefret suçlarını ve tekçiliği kırmak isteyen her birey ve grup de için bir umut olduğunu söylüyor.
Yeni bir yaşam özellikle kadınlar arasında büyük umut taşıyor. 1 Kasım seçimleri de bu yeni yaşamın başlaması için en büyük adımlardan biri. 'Kadın gibi yaşamak istemeyen' eril topluma inat, 'özgürlüğe düşkün bir kadın gibi yaşayanlar'ın ülkesinde roman yazacağını söyleyen kadın edebiyatçılar da, yeni bir yaşam için taşıdıkları umutları JINHA'yla paylaştı.
Aslı Tohumcu: Öyle bir başlangıç olsun ki...
1 Kasım seçimlerinde oyunu barıştan, kardeşlikten yana kullanacağını ve oylara sahip çıkmak için sandık başında olacağını söyleyen yazar Aslı Tohumcu, yaralayanları yargılamaya yönelik bir başlangıç olmasını umut ederek, "Bir kadın, bir anne ve bir yazar olarak, ama her şeyden önce bir insan olarak hak ettiğimiz gibi barış ve kardeşlik içinde, istikrar içinde, düşmanlıklardan arınmış, kendimizi tehdit altında hissetmediğimiz, her gün memleketin farklı bir yerinden ölüm ya da abluka haberleri almadığımız, sürekli terörize ve travmatize olmadığımız bir hayatın başlangıcı olmasını dilerim 2 Kasım 2015'in. Öyle bir başlangıç olsun ki önce bizi yaralayanları yargılamaya, ardından da barışı ve adaleti kutlamak için halaya koşalım" diye konuştu.
Vivet Kanetti: Herkes için umut oldu
Yazar Vivet Kanetti ise, barış kanallarının gerçek ve kalıcı anlamda açılmasını arzu edenlerin HDP'yi bu kez de çok güzel bir temsiliyetle Meclis'e yollayacağından kuşkusu olmadığını söyleyerek, "Bunu hep birlikte başararak barış arzularını haykırmak için gittikleri mitinglerde katledilmiş kardeşlerimize de borcumuzu bir nebze ödemiş olacağız" dedi. HDP'nin bugünkünden çok daha eşitlikçi, barışçı ve demokrat bir geleceği kurmak için yola çıktığını belirten Vivet, "Kürtler için olduğu kadar, ayrımcılığı, ırkçılığı, cinsiyetçiliği, nefret suçlarını ve tekçiliği kırmak isteyen her birey ve grup de için bir umut oldu. Bu yolda onu yalnız bırakmayacağız. Hep birlikteyiz ve pazar günü bu kararlılıkla oy vermeye gidiyoruz" şeklinde konuştu.
Ayşegül Tözeren: Yaşam değişsin isteriz
Eleştirmen Ayşegül Tözeren, 13 yıllık tahribatın ardından hem toplumsal, hem ruhsal, bireysel, iç-dış tamirata ihtiyaç olan bu günlerde ' yeni yaşam' düşüncesinin ilaç gibi geldiğini ifade etti. "Bir ülke düşün ki, yaşayabilmek için makbul vatandaş olmak zorundasın, makbul vatandaş olmak için de, Türk, Müslüman, Sünni ve erkek olmak zorundasın" diyen Ayşegül, kadınlar için yaşamın değişmesini isteyerek, "Geriye kalanlar yeri geldiğinde affedersiniz, biliyorsunuz diyerek hor görebilecekleri herhangi birileri. 'Affedersiniz Rum',' Affedersiniz Ermeni', 'Biliyorsunuz Alevi.' Hatta 'affedersiniz rahim'le başlayan cümlelerin nesnelerinden biri oluyorsun. Yeni Yaşam'da değişir belki, diyorum. Nefes alabiliriz. Çünkü biz kadınlar gündelik yaşam kahramanlarıyız. Bu yüzden iktidarın değişmesi yetmez bize, yaşam değişsin isteriz!" dedi.
Sibel Öz: Tek şansımız var
Yazar-editör Sibel Öz ise, 1 Kasım seçimlerinin ülke tarihindeki en anti-demokratik süreçte gerçekleşeceğini belirtti. 1980 darbesinden 90'lara, Roboski'den Ankara katliamına kadar aydınlık tercihin öldürülmeyle karşılık bulduğunu ifade eden Sibel, "İçinden geçtiğimiz sürecin bir farkı var; Roboski, Suruç, Ankara katliamlarında gördük ki, aydınlığı tercih ettiğimiz takdirde, ölümle tehdit edilmiyoruz, öldürülüyoruz! Bu kadar kısa bir zaman aralığında bu derece pervasızca insanları toplu halde yok etme politikası ve ardından göstermelik kurulan sandıklarla, insanlara şu söyleniyor; Bir tek şansınız var, o da bizim iktidarımıza boyun eğmek, karanlığa teslim olmak. Ötesi ölüm! Biz en son Ankara katliamıyla bu mesajı net olarak aldık. Şimdi kim bu seçimlerin demokratik olduğunu iddia edebilir?" diye konuştu.
Seçimlerin açıkça ölümle yaşam arasında, karanlıkla aydınlık arasında, savaşla barış arasında yapılacağına dikkat çeken Sibel, "Ölmek pahasına yaşamı oylayacağız. Ve inanıyorum ki, yaşam galip gelecek. Çıplak taşın sırtında biten ot, duvar çatlağında biten yeşil bir dal kadar direngen ve güçlü olmak zorundayız. Seçimler sonrası yeni bir yaşam yok belki ama, tek seçenek yerine, ihtimaller, o ihtimallerin özgürce gelişmesi imkanı var" dedi. Toplum olarak önümüzdeki en büyük tehlikenin ölüm değil, örgütsüzlük olduğunu belirten Sibel, yeni bir yaşam için örgütlenerek bir arada durulması gerektiğini belirtti.
Melike Uzun: Eril nefret toplumuna karşı düşlerimizi dile getirelim
Yazar Melike Uzun ise, eril ve nefret toplumuna karşı yeni yaşama dair düşlerini dile getirerek, "2 Kasım'da 'özgürlüğe düşkün bir kadın gibi yaşayanlar' ülkesinde roman yazacağımı, şarkı söyleyeceğimi, oğlum ve yeğenlerimle çilekli pasta yiyeceğimi, arkadaşlarıma ne kadar yaşlandıkları konusunda şaka yapsam bile ecelleriyle öleceklerine inanacağımı hayal ediyorum" diye konuştu. Düşlerinin bir gün gerçek olacağını düşlediğini söyleyen Uzun," Beni tam olarak temsil edemeyeceklerini bile bile oy verdiğim insanların yalan söylemeyeceği, geleceğime ipotek koymacağı, kimsenin malında mülkünde gözü olmayacağı inancıyla yaşayacağımı düşlüyorum. Düşlerimin bir gün gerçek olacağını düşlüyorum. Yoksa nasıl yaşayabiliriz ki" dedi.
(fk)