Hülya Osmanağaoğlu: Kadınlar tarihin görünmeyen özneleri
09:06
Derya Ceylan-Dilan Karamanoğlu / JINHA
İSTANBUL - 'Osmanlıdan 21'inci Yüzyılda Seçme Metinler' isimli feminizm kitabı ile kadın mücadelesinin gelişim evrelerini araştıran Sosyalist Feminist Kolektif üyesi Hülya Osmanağaoğlu, yaptığı araştırmalar sonucunda bilinen ve okunan tarihin erkek tarihi olduğuna işaret ederek, kadınları 'tarihin görünmeyen özneleri' olarak nitelendirdi.
Dünya genelinde 19, 20 ve 21'inci yüzyılda feminizmin oluşumu ve bugünlere gelişine dair yaptığı araştırmaları derleyen Sosyalist Kolektif üyesi Hülya Osmanağaoğlu, "Osmanlıdan 21'inci yüzyılda Seçme Metinler" isimli feminizm kitabı ile kadın mücadelesi tarihine ışık tutuyor. Dipnot Yayıncılık aracılığıyla çıkan kitabında Osmanlı dönemi ve buna paralel olarak Avrupa'daki kadın mücadelesine yer veren Hülya, kadın mücadelesinin dünden bugüne nasıl bir gelişme yaşandığını anlattı.
'Kadınların hak taleplerine dikkat çekilmedi'
Yaptığı araştırmalar sonucunda birinci ve ikinci dalga feminizm hareketinin gelişim evrelerinde yaşananların bugüne kadar çok fazla dile getirilmediğini söyleyen Hülya, 1900'lü yılların başında yaptığım araştırmalar sonucunda Osmanlı döneminde kadınların dar kapsamda da olsa bir mücadelesi var. Aynı şekilde Avrupa'da da bir kadın mücadelesi söz konusudur. Ancak hem Avrupa'da hem de Osmanlı'da kadınların hak mücadelesi sınırlı kalmış. Bunun nedeni ise kadınların hak talepleri sınıfsal mücadele içerisinde kaldı ve buna çok fazla dikkat çekilmedi. Bu sınıfsal mücadeleler ise işçi sınıfı, Marksist sınıf ve burjuva sınıfıydı" diye konuştu.
'Birinci dalga feminist harekette çok kimliklilik yok'
Hülya, kitabında da geniş yer verdiği birinci dalga feminist hareketinde kadınların kendi mücadeleleriyle özgürlüklerini kazanmalarına işaret etti. Hülya, birinci dalga feminist hareketi içerisine giren bir diğer önemli noktanın Osmanlı dönemindeki kadın hareketi içerisinde sadece Müslüman Türk kadınlarının olmadığını bunun içerisinde Kürt, Ermeni ve Çerkez kadınlarında bulunduğunu söyledi. Hülya, Osmanlı döneminin son dönemlerinde ortaya çıkan kadın hareketinin çok kimlikli haline dikkat çekerek, "Bir burjuva devrimi olarak 1908'in hemen öncesinde ve sonrasında Osmanlıda kadınlar mücadele etmeye başlıyor. Bunu yansıtmayı önemli buldum. Çünkü biz geriye dönüp baktığımızda birinci dalga feminist hareketin içerisinde çok kimlikliliğini görmedik. Türkiyeli feministler olarak çok gündemimizde değildi" diye belirtti.
'Kürt kimliği yok sayılmış'
Hülya, araştırmalarında 1900'lü yıllarda dünyada oy kullanma hakkına yönelik tartışmaların yaşandığını dile getirerek, bu durumun Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine yansımalarında ise, aynı evrede olmasa da bu dönemin kadın hareketinden bahsetmenin mümkün olduğunu görebildiklerini söyledi. Hülya, "Osmanlı döneminde hem kadınlardan oluşan yayın kurulunun olması, hem de somut olarak bir kadın-erkek eşitliği, ayrıca feminist talebini öne çıkaran yazılarıyla Müslüman kadın hareketiyle başladı. Sonrasında ise 1923 yılından itibaren toplumsal açıdan antidemokratik kırılmayı kadınlar tarafından yayınlanan Türk kadın dergilerinde görebiliyoruz. Fakat Türk Kadınları Birliği dergisinde Cumhuriyet'e dönük bir ürkeklik söz konusudur. Bununla beraber o dönemler açılan Türk Kadınlar Birliği ve Türk Kadınlar Fırkası gibi yerlerde başta Kürt kimliği olmak üzere birçok kimlik yok sayılmış" dedi.
'Kadınların oy hakkı geri plana itilmiş'
Cumhuriyet döneminde kadınların kendi özgürlüklerine ilişkin bir taleplerine rastlamadığını kaydeden Hülya, tıpkı Avrupa'da olduğu gibi Türk kadınlarının daha çok eğitim, seçme ve seçilme hakkı gibi taleplerinin olduğunu dile getirdi. Hülya, "Bu bile aslında kadınların mücadele tarihi, resmi tarihi tezleri arasında sınıf mücadelesinin hegemonyasının görünmezliği arasında yok oluyor. Kitabın bu açıdan bir takım tarihsel verileri ortaya koyacağını düşünüyorum. Bunun için yaptığım bu çalışma gözlemlediklerim açısından önemlidir. Aynı dönem içerisinde Avrupa'da ise kadınların oy kullanma hakkı gündeme geldiğinde bununla ilgili birçok tartışma da yaşandı. Fakat işçi sınıfı bile oy verirken, kadınların oy kullanma hakkı yapılan tartışmalarla geri plana itildi. Bu dönemde bu duruma karşı çıkanlar ise ClaraZetkin, Roza Lüksemburg, Alexandar Colontay gibi sosyalist kadınlar oldu" sözlerine yer verdi.
'Özgürlük mücadelemizi kendimiz veririz'
Hülya, 1980'li yıllardan itibaren feminist hareketin ikinci dalgası olarak kabul edilen dönemde de kadın mücadelesinde önemli gelişmelerin yaşandığını ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti: "Nasıl giyineceğimize karar verme tartışmaları, çalışma isteği, ücretli emek gücüne katılma tartışmaları, siyaset yapma hakkı, en önemlisi de bugün feminizmin hala savunduğu 'erkekler siz karışmayın, biz kendi özgürlük mücadelemizi kendimiz veririz' söylemleri ile yeni bir dönem başladı. 1980'lerde bugün hala devamcısı olduğumuz feminist mücadelenin ilk ortaya çıkış metinleriyle, kampanyalarıyla araştırmaya başladım. Bunları araştırırken birinci olarak gördüm şey bugün verdiğimiz mücadelenin başlıklarının 1980'lerden bu yana bir yanıyla çok ani olduğu, bir yanıyla da feminist mücadelenin çok ciddi kazanımları olduğunu gördük."
'Türkiye'deki feminist hareketin geliştirici tartışmaları var'
Feminist hareketin son 30 yıl içerisinde genel anlamda, ciddi kazanımlar elde ettiğini söyleyen Hülya, araştırmalarında özellikle ikinci feminist dalganın başlangıcı sayılan Türkiye'de dayağa karşı yürüyüş, mor iğne kampanyası ve Kürt feminist hareketinin yayınladığı yazılara işaret etti. Hülya, Kürt feminist hareketine ilişkin yaptığı araştırmada, cinsellik, beden politikaları ve kadınların siyasal yaşamda bulunması üzerine birçok yayının varlığından söz etti. Hülya, "Kitapta ayrıca kendini örgütlü olarak ifade etmeye başlayan LGBTİ hareketi ile ilgili KAOS dergisinde çıkan yayınlara yer verdim. İkinci dalga feminist harekete ilişkin radikal ve sosyalist feminist ayrımı, birlikte eylem yapan, birlikte kampanya yürüten ama trans ayrımında belirgin duran birçok konuya eşit şekilde yer vermeye çalıştım. Çünkü Türkiye'deki feminist hareketin kuramsal teorilerini ortaya çıkaran geliştirici tartışmalar var. Bunlara kitapta yer vermeye çalıştım" ifadelerini kullandı.
'Feminist tarihçilik önemlidir'
Feminizm ile ilgili yaptığı araştırmalar sonucunda bilinen ve okunan tarihin erkek tarihi olduğunu söyleyen Hülya, "Kadınların tarihsel dönüşümler içindeki rolü, siyaset ve gündelik hayatın büyük tarih resminde yer almamasından dolayı kadınlar tarihin görünmeyen özneleri olmuş. Kadınlar bunun içinde yer almaya başladıklarında kadınlara bu tarihte yer verilmiş, yine erkek egemenliğine karşı mücadelenin tarihi olarak değil, toplumsal mücadeleler içinde kadınların yer alması olarak vurgulanmışlar. Halbuki, bütün bu toplumsal dönüşümlerde eş zamanlı olarak erkek egemenliğine karşı mücadelenin tarihi söz konusudur. Onun için özel alanı da dönüştüren günleri de görebilmek açısından feminist tarihçilik önemlidir" şeklinde konuştu.
(mg)