Dağların sanatçısı Mizgin'in ardından 23 yıl…
09:16
Zeynep Akın/JINHA
ÊLIH - Yoldaşı Hozan Serhat'ın, "Mizgin'a çeleng, xwedî nav û deng" diye onu andığı ince bir sitem gibi dağların doruğunda yankılanan sesin sahibi Hozan Mizgin'in ardından 23 yıl geçti. Komutan Êgîd'in yoldaşı komutan Mizgin'in besteleri hala Kürtlerin beşikteki çocuğuna ninni, genç kadınlara ise özgürlüğün haykırışı olmaya devam eder.
Hani derler ya dağların çocuğunun her birinin sesi bir başka güzeldir, bir başka söyler özgürlüğe susayan düşlerini diye. PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın, "PKK'nin küçük kızı" dediği dağların kızı Hozan Mizgin (Gurbet Aydın) tanrıçaların hala yaşam sürdüğü dağların doruklarından özgürlüğe haykırışını en güzel ifade edenlerden biridir. Yaşamını yitirmesinin ardından 23 yıl geçmesine rağmen dereler hala sesine doğru akar, rüzgarın esintisinde ise hala onun ezgileri işitilir.
Henüz 15 yaşındayken, Egît (Mahsun Korkmaz) ile tanıştığı özgürlük mücadelesinde yer alan Mizgin, Mazlum Doğan ve Egit arasından kuryelik yaptığı sırada deşifre olur ve böylece 17 yaşında silahlı mücadeleye katılır. Mücadeleye olan inancı gibi sesi de bir o kadar güzel çok güzel olduğu için Avrupa'ya "Koma Berxwedan"nın örgütlenme çalışmalarına gönderilse de, bir süre sonra, "ben burada duramam asıl mücadele Kürdistan'da" diyerek Tatvan'a gelir. 11 Mayıs 1992'de bulunduğu evin yüzlerce askerler tarafından sarılması sonucu Mizgin, "Teslim olacağıma, en şereflisi kendimi imha etmek" diyerek intihar eyleminde bulunarak yaşamına son verir. İşte o gün bu gündür bu yüzden PKK'ye katılan her genç kadınının sesi bu kadar güzel ve dağların doruğundan dağlı kabile halklarına özgürlük mısralarını bu kadar içten dizeler.
'İlk işi bizi örgütlemek oldu'
Kürtlerin özgürlük mısralarını doruklarda haykırma geleneği tanrıçalarından Mizgin'in ardından, onu ve mücadelesini ablası Şükran Akşe'den dinledik. "Mizgin Mahsun Korkmaz, Mazlum Doğan, Edip Solmaz'ın yoldaşıydı" diyen Şükran, Mizgin ve arkadaşlarının o zorlu dönemlerde PKK, örgütleme, komite çalışmalarında bulunduğunu söyledi. Mizgin'in ilk önce ailesini örgütlemekle başladığını söyleyen Şükran, "Dışarıda gördüğü her eğitimi, okuduğu her kitabı, ona öğretilen her şeyi eve gelince bütün aileyi bir arada toplar bize de okurdu. Onun birer öğrencisi gibiydik, dersine girmeyene aşk olsun. Böylece hepimizi tek fikir etrafında topladı ve örgütledi" dedi.
'Êgit'in kuryeliğini yapardı'
Şükran,"O dönemde müthiş bir çalışma vardı. 12 Eylül öncesi birçok arkadaş tutuklandı, onlar da aranıyordu. Bu yüzden bir yıl boyunca kentte olmasına rağmen eve gelemedi. Êgit'in konuşmalarını iletmek istediklerini sürekli Mizgin getirip götürüyordu. Êgit deşifre olmuştu tutuklanma ihtimali çok yüksekti, Mizgin'in de ikna kabiliyeti vardı. Mizgin kadındı ve her kesimle irtibata geçebiliyordu. Kardeşim zaten dinine bağlıydı, bunun yanı sıra dindar kesimle de diyaloga geçmek başını örterdi. Sürekli başında beyaz tülbent vardı. Deşifre olmamak için sürekli örtünür kendini iyice kapatır o şekilde çıkardı" diye konuştu.
'Gerillada şarkımızı söyleyeceğim'
Mizgin'in çok güzel bir sesi olduğunu ve sürekli şarkılar söylediğini söyleyen Şükran, "Hep şarkı söylerken bana da söyletirdi. 'Abla ben söyleyeceğim sen ardımdan söyle' derdi. Hep 'abla bak bunları kafanda tut unutma' derdi" diye konuştu. Mizgin'le olan bir diyalogunu anlatan Şükran, " Mizgin gerilla saflarına katılmadan Newroz için bir şarkı bestelemişti. Bende sürekli müdahale ederdim bu olmadı onun yerine şunu koy daha uyumlu olur derdim. Her seferinde 'abla o cümleyi bana verir misin, istersen parasını veririm' diye şaka yapardı. Hep 'abla bak bu ikimizin şarkısı, gerillaya katılınca arkadaşlara şarkımızı söyleyeceğim' derdi" diye anlattı. Mizgin'in Kürtçe şarkıları Şıwan Perwer ve Êyşe Şan'la söylemeye başladığını söyleyerek, "Kürtçe kasetler çıktıktan sonra hep Kürtçe dinleyip söyledi Mizgin. O zamanlar bir tek Şıwan Perwer ve Ayşe Şan'ın Kürtçe kaset ve şarkıları vardı. Mizgin Ayşe Şan'ı çok severdi, hatta bir konserde beraber şarkı söylemişlerdi" diye konuştu.
'Mizgin ilk gerillalardandı'
"Mizgin'in katılımı bir kurtuluştu" diyen Şükran, Mizgin'in katılım yaptığı sırada tüm arkadaşlarının tutuklandığını ve sayısız işkencelerden geçtiğini kaydetti. Şükran, "Bu yüzden ona 'gitme' diyemedik. Kalması ölüm olurdu. Êgît Suriye kampından döndükten sonra onu da alıp dağların yolunu tuttular. Kardeşim özgürlük saflarının ilk gerillalarındandır" dedi. "Düşünün evde konuştuğun dili dışarıda konuşamıyorsun. Aniden kimse seni anlamıyor, anlamak istemiyor. Haykırıyorsun kimse duymuyor, bu zulüm değil de nedir" diye soran Şükran, Mizgin'in bu sebepten katılım yaptığını söyledi. Mizgin'in katılımının ardından ondan 13 yıl boyunca hiç haber alamadıklarını söyleyen Şükran, "Bir gün telefon çaldı, ben açtım. Telefonun diğer ucunda Mizgin vardı. Onun Avrupa'da olduğunu biliyorduk. Televizyon'da onu dinliyorduk. Bana 'ben Kürdistan'a döneceğim, gerçek mücadele orada' dedi. Ben de ona buraların çok sıkı olduğunu geldiği an öldürüleceğini söyledim. Buna rağmen beni dinlemedi geldi" dedi.
'Anneme seni göreyim demişti ama yetişemedi'
Şükran, "Mizgin şehit olmadan 1 hafta önce evi aradı annemle konuştu, 'hepinizi çok özledim özellikle de seni, anne gel yanıma seni göreyim' dedi. Tatvan'daydı o zaman. O dönem çok sıkıydı biz de az zaman geçsin, gidip onu görürüz dedik ama yetişemedik, annem yetişemedi, Mizgin 1 hafta sonra şehit düştü" diyerek anlatırken yaşadığı üzüntüyü anlattı.
'Tatvan halkı Mizgin'i sahiplendi'
Mizgin şahadet haberi geldiğinde inanmadıkları söyleyen Şükran, "Bize 'Mizgin şehit oldu' dediler, inanmadık. 'Yok sizin Mizgin'dir dediler ama değilse de gelin ki cenazeyi düşmanın elinden alabilelim' dediler. O zaman bizim mahallede bir teyze vardı şehit annesiydi, o ile annem Tatvan'a cenaze için gittiler. Şehit olan benim kardeşim Mizgin'miş meğerse" diye anlattı. Hükümetin cenazeyi vermede çok sıkıntı çıkardığını söyleyen Şükran, "Bize 'bir saat içinde ya gelip cenazeyi götürürsünüz ya da biz cenazeye el koyarız' dediler. Fakat Batman ve Tatvan 4 saat yol çekiyor, bir saat içinde oraya gitmemiz mümkün değildi. Bunun üzerine Tatvan halkı da cenazenin önünde durdu bizim şehidimizdir burada defnedeceğiz dediler" diye konuştu.
'Teslimiyete hayır dedi'
Şükran Mizgin'in şahadetini şöyle anlattı: "Mizgin bir çalışma için Tatvan merkeze gönderildi ve mecbur olarak bir evde kaldı, onu bir aileye gönderdiler. Onu o eve bırakan kişi bıraktıktan hemen sonra ihbar etmiş. İki katlı bir evdi ve kapılar pencereler demir parmaklıklarla kaplanmıştı kaçış yeri hiç yoktu. Yüzlerce asker etrafını sarınca teslim olmadı ve kendini fedai bir eylemle imha etti. Mizgin arkadaşlarımı tutukladıklarında onlara neler yapıldığını biliyordu. Kürt namusunu düşmanın eline bırakacağına yapacağı en şerefli şey kendisini imha etmekti."
Mizgin'in ardından…
Yaşamını yitirmesinin ardından hala binlerce kadının Mizgin'leşerek yönünü dağlara vermesine vesile olan Mizgin'in ardından 23 yıl geçti. Ardından Hozan Serhad'ın uğruna yazdığı şarkılarla, hafızalarda "Mizgin'a çeleng, xwedî nav û deng" olarak kalan Mizgin'in ardından PKK Lideri Abdullah Öcalan ise onu şu sözlerle anlatıyor: "O PKK'nin yarattığı bir kızdı. Küçük ve genç yaşta bize katılan bir arkadaşımızdı. PKK'ye layık olabilen bir kızımızdı. PKK çizgisine hiçbir zaman ters düşmeyen bir kızımızdı." O ince ve yanık sesiyle söylediği şarkıların sahibi barış tanrıçasının şarkıları hala dinleniyor ve uzun yıllar boyu dinleneceğe benziyor…
(zd)