İÇERDEN YAZILAR Yazdır Kaydet

Aktif savaşa karşı aktif savunma

İçerden Yazılar
Eylül 16 / 2015


 
Merge Polat
 
İnsan gibi doğaüstü güçleri olmayan bir canlı türü ve topluluk kendi varlığını, varoluşunu tehdit eden her şeye karşı kendisini korumasını gerekmektedir. Bu diğer canlılarda olduğu gibi insan türü için de bir doğa kanunudur. Ölüm korkusunun ötesine geçemeyen her canlı - ki bu hayvanlardan güdüsel insanda bilimsel olarak açığa çıkan bir gerçekliktir- başta ölmemek için ava çıkar, yine kendisini avlamaya çalışan tür içinde kendisini korumak için hızlı koşar, uçar yerin altına girer, pençeleriyle, dişleriyle, zehriyle vs. gibi özellikleriyle var oluşunu korumaya çalışır. 
 
Ama insan türünün kendisini kavraması için böyle bir biyolojik, fiziki özelliği yoktur. İnsan türünün öz savunması toplumsallığıdır. Birey tek başına aşamayacağını bildiği için toplum mensubiyetini esas alır. Yani toplum bireyden birey toplumdan sorumlu olur. Peki insanı avlamaya çıkan tehlike nedir ki insan toplumsallığı öz savunma olarak geliştirdi? Diğer canlılar öz savunmalarını sadece varlıklarını korumak için gösterirlerken başka bir tür üzerinde hakimiyet kurma amacı gütmez.  İktidar olgusunu  oluşturan bizzat insan türü oldu. İlk çağda verimli topraklarını korumak için dağlık alanlara dayalı olan öz savunma kapitalist sistem karşısında yeterli olamadı. Başta saldırıyı tanımlamak gerekirse; meşru savunma olmayan saldırı yani savunma dışına çıkan saldırı tecavüzdür, gasptır. Saldırı; toplumun kendi varlığını tehdit eden, toplumun kültür, kimlik, yaşama, düşünme üretme haklarına tahakküm kurmak ve yahut tamamen yok etmek istiyorsa bu saldırı doğaya da, toplumsallığa da aykırı bir hamle olup savunmayı meşru kılar, hak kılar. 
 
Bu doğrultuda; karşı hamle öz savunmaya veyahut öz savunmaya geçer. Öz savunma bu doğrultuda meşrudur tahakkümcü zihniyet toplumu kendisine göre şekillendirmezse saldırıya, zora başvurur.  Zor devlet, karşısında örgütlü toplumu bulur yani bir yerlerde haksızlık var ki toplum örgütlü bir şekilde savunmaya geçer bu toplumsal gerçektir. Saldırı tek başına bir savaş değildir. Tek yönlü dediğimiz gibi tecavüz ve gasptır. Ne zaman ki buna karşı bir başkaldırı olur o zaman tahakkümcüye karşı açılan bir savaş anlamını taşır. 
 
Günümüzde savaş artık tek kılıç kalkan, silahla yürütülmemekte, kapitalist modernite geliştirmiş olduğu teknikle beraber zihinsel olarak özel savaş teknikleri üretmekte, geliştirmektedir. Bunu üretirken de savunma geliştiren toplumun, eksik ve savunmasız kalan yerlerini arar, birçok savaş araçlarına deneme yanılma yoluyla geliştirmiştir. Sıcak savaş dönemleri koz üretme yerine elindeki bütün kozları seferber etme dönemidir. Tükenme yaşandığında yumuşama dönemi ve soğuk savaş dönemi başlar ve eksiklikler ölçülüp tartılır, hazırlıklar tekniki ve zihni yönde her anlamda geliştirilir daha büyük bir savaşa hazırlık yapılır, bunun Türkiye'deki ismi ise ''Müzakere'' dönemi veyahut ''Çözüm süreci''dir. Bu yüzdendir ki önderlik ''en zor dönemler barış dönemleridir''  demiştir. Göçlerle, asimilasyonlarla bir tarih geçiren Kürt halkı ekmeğini her zaman taştan çıkarabilmiştir. 
 
Bu yüzden aç kalınır ama onursuz ve kimliksiz kalınamaz. Zenginliklere ve hazinenin kaybedildiği yere yani Kürdistan'a yönümüzü çevirmek gerekir. Saldırılar her ne olursa olsun mevcut iktidardan kopuk değildir. Saldırı yönelimi ne yöndeyse savunmada ona göre politik ve stratejik olabilmelidir. "Toprağına, suyuna mücadelene önderliğine onuruna sahip çık'' şiarıyla demokratik- politik esaslar üzerinden savunma aktif konulmalı, içeride dışarıda şart koşul mekan fark etmeksizin demokratik çerçevede direniş ateşiyle tekrar müzakere sürecinin huzurunu tüm mazlum halklara geri iade edilmesini sağlamak gerekir. Bu yüzden serhıldan berxwedan jiyane…
 
 
Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi