Dr. Dilek Çelik: Türkiye’de çocukları koruma mekanizmaları işlevsiz - SÖYLEŞİ

11:40
SÖYLEŞİ" class="social-twitter">

JINHA

İSTANBUL - TBMM’nin 'Çocuk İstismarını Önleme Araştırma Komisyonu Raporu’ ve cinsel istismarı aklayan tasarıyı yorumlayan Dr. Dilek Çelik, “Bu yasa tasarısı ne olursa olsun pedofili eylemleri aklamaktır. Kaldı ki okul çağındaki bu çocukların, okula devam etmezken, imam tarafından evlendirilirken, devletin tüm denetleme ve çocuk koruma mekanizmaların işlevsiz kaldığının başlı başına kanıtı niteliğindedir” dedi.

Türkiye’nin ve dünyanın birçok noktasında kadınlar tek ses olup ‘cinsel istismar meşrulaştırılmaz’ dedi. ‘Mağdur istismarcıyla evlensin’ diyen AKP’nin önergesi kadınların yoğun tepkisinden ötürü geri çekildi. Fakat yasanın geri çekilmesi Türkiye’de pedofili vakalarının artış oranını ve hükümetin cinsel istismar vakalarına bakışını değiştirmedi. ‘Ergenlik Dönemindeki Suç Davranışlarında Algılanan Öncüller ve İlişkili Düşünce Biçimleri’ adlı ve cinsel istismar mağduru çocuklarla ‘Çocukluk Çağı Cinsel İstismar Olgularında Mağdur İfadelerinin Delil Niteliği ve İfade Geçerlilik Analizi’ adlı tez çalışmaları yürüten ayrıca çeşitli vakıf üniversitelerinde, adli psikoloji ve risk altındaki çocuklar başlıklı dersler veren, akademik çalışmalarının yanı sıra çocuk koruma alanında pek çok sivil toplum örgütü ile de ortak çalışmalar yürütmeye devam eden doktor Dilek Çelik, bahsi geçen yasa tasarısı ve TBMM’nin hazırladığı 'Çocuk İstismarını Önleme Araştırma Komisyonu Raporu’ hakkında sorularımızı yanıtladı.

*Türkiye'de kadın kurumları ve birçok kadın örgütü cinsel istismarın önlenmesi için eylem, çalışma vb. faaliyet yürütüyor. Bunlara rağmen rapor hazırlanırken kadın kurumlarına danışılmadı, bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?

Çocuğa koruma ve çocuğa karşı şiddetle mücadele alanında önleme, müdahale ve koruma, hesap verilebilirlik ve rehabilitasyon olmak üzere dört temel düzeyden bahsetmek mümkün. Şiddetle mücadele ederken, tüm bu düzeylerde bütüncül bir yaklaşıma sahip olmak çok önemli yoksa sistemi çalıştırmak çok mümkün olmuyor maalesef. Bu da hem üniversitelerin, hem de çocuk hakları savunuculuğu yapan kuruluşların, kadın kurumları ve örgütlerinin akademik çalışmalarında, saha deneyimlerinde çok net ortaya çıkan bir tablo. Rapor bu tecrübelerden yeteri kadar yararlanmadığı için, hem önleyici tedbirler ve denetim mekanizmalarının çalıştırılması konusunda yetersiz kalıyor, hem de hesap verilebilirlik yani cezalandırma mekanizmalarına odaklandığı noktalarda da kastrasyon gibi önleme çalışmaları yürütülmeden alınabilecek tedbirlerin işlevsiz kalacağı konusundaki çıkmazı görmezden geliyor.

*Cinsel istismarın önlenmesi için neler yapılmalı?

Cezasızlık önemli bir kavram ancak cezalandırma yöntemi ve oranlarının şiddeti yeterli değil. Çocuğa yönelik cinsel istismarın nedenlerini de cinsel eylemin kendisinde değil, erkin ve hiyerarşinin ruhsal olarak kötüye kullanımında aramak lazım. Kimyasal kastrasyon cinsel eylemin bir kısmını kısıtlayabilir ancak istismar kabul edilebilecek eylemler çok daha geniş kapsamıdır. Çocuğa uygunsuz bir dokunuş da cinsel istismardır. Bu aşamada cinsel eylemin ne olduğu değil, çocuğun ruhsal ve fiziksel sağlığı üzerindeki etkileri düşünülüp, çocuk odaklı bütüncül bir yaklaşım izlenmelidir. Oysa, önleme çalışmalarının temel hedefi, şiddet olmadan önlemek; çocukları ve toplumu bilgilendirerek ve şiddetsiz bir kültür yaratma amaçlı adımlar atmak.

‘Şiddet dilini pekiştirmemek gerekir’

Şiddet dilini pekiştirmeden, kadın ve çocuk kuruluşlarının, üniversitelerin bilgi birikimini kamuoyuyla paylaşmak gerek mümkün olduğunca… Sadece karşı olduklarımızı değil, neden karşı olduğumuzu da çok net bir dille ifade edebilmeli. Yeni sunulan madde de göz önünde bulundurulduğunda, çocuğa yönelik şiddete ve istismara karşı çıkarken, ‘ya istismara uğrayan erkek olsa ne yapacaksın, onu da mı evlendireceksin’ gibi bir argümanla konuyla mücadele etmek mümkün değil. Şuan sorunlardan biri de ‘sen öyle düşünüyorsun, ben böyle düşünüyorum, senin değerlerin, benim değerlerim’ şekline dönüşmüş tartışma ve bunun üzerinden çözüm üretmeye çalışma kültürü. Oysa ki, mevzu bahis konuların büyük bir kısmı yılların deneyimi üzerine geliştirilmiş hukuki ve etik prensiplere dayanmakta. Bu bilgi birikimini ve tecrübeyi yok saymak, insan hakları temelinden uzaklaşmak söz konusu olamaz aslında.

*AKP'nin Meclise sunduğu cinsel istismarla ilgili maddeler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Geçmişe yönelik düzenlenmesi söz konusu olan madde her şeyden önce hukukun evrenselliğine ve çocuk hakları sözleşmelerine aykırı. Ayrıca iddia edildiği gibi ‘genç yaşta evlenip, şuan mağduriyet yaşayan, çocuğuyla ortada kalan anne, cezaevine girmiş baba’ tablosuyla da örtüşmüyor. Türk Ceza Kanunu’nda yer alan 104. Madde, ‘Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikayet üzerine, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır’ der. Yani bu gibi eylemler cinsel istismar maddesinden ayrı değerlendirilebilir ve cezası da cinsel istismara kıyasla daha azdır. Medeni kanunda da hakim kararıyla evlenme yaşının 16 olması mümkün.

‘Çocukları koruma mekanizmaları işlevsiz’

Varsayılan şudur ki, bahsi geçen ‘çocuklar bir cahillik etmiş, severek evlenmiş’ senaryosundaki çocukların 15 yaşını da doldurmamış olduğunu düşünüyorsun. Eğer öyle ise ve iddia edildiği gibi çocuklar arasında gerçekleşmiş bir durumdan bahsediyorsan, yasa teklifini geneli kapsayacak şekilde değil ‘akranlar arasında’ diye kısıtlanmalıdır. Ancak bu durum bile tek başına, okul çağındaki bu çocukların, okula devam etmezken, imam tarafından evlendirilirken devletin tüm denetleme ve çocuk koruma mekanizmaların işlevsiz kaldığının başlı başına kanıtı niteliğindedir. Nasıl oluyor da çok daha öncesinde değil de durum hastanede çocuk doğurma kısmına gelince devlet mekanizmaları tarafından fark ediliyor? sorusunu gündeme getirir ki bu önleyici ve koruyucu çalışmalar olmadan yama kararlarla sorunla mücadele edilemeyeceğinin en açık göstergelerinden biridir. Çözümü çocuğun gelişimini destekleyecek tedbirler yerine evlilikte aranması da abesle iştigaldir. Eğer bu ‘cahillik eden çocuklar’ akran değilse de, taraflardan biri çocuk değildir. Mevzuyu gençler, çocuklar 'cahillik etmiş' diye yumuşatamazsın. Birbirlerini sevmiş, rızası varmış da diyemeyiz.