Ayşe Acinikli: Toplumun ve Kürtlerin direncini kırmak istiyorlar
08:54
JINHA
İSTANBUL - Kürdistan ve Türkiye’de bulunan cezaevlerinde yaşatılan insanlık dışı uygulamalar her geçen gün artmasına rağmen Adalet Bakanlığı’nın yeni cezaevleri açma projesini ve yaşatılan hak ihlallerini yorumlayan ÖHD Cezaevleri Komisyonundan avukat Ayşe Acinikli, “Hürriyetinden yoksun bırakma durumu yeterli gelmiyor, yaşamın bizzat kendisini işkence ve eziyet haline getirme çabaları var. Cezaevi yetkilileri de her durumdan kendilerine vazife çıkarıp gündeme göre uygulamaları ağırlaştırıyor” dedi.
OHAL ve Kanun Hükmünde Kararname uygulamalarının yoğunlukla kendisini gösterdiği cezaevlerinde insanlık dışı uygulamalar gün geçtikçe daha fazla artıyor. Bütün bunlarla beraber Adalet Bakanlığı’nın zaman zaman yeni cezaevlerinin yapılması planını kamuoyuna servis etmesi hali hazırla cezaevlerinin doluluk oranını ve yaşatılan hak ihlallerinin boyutlarını bir kez daha düşündürüyor. Özgürlükçü Hukukçular Derneği Cezaevi Komisyonu avukatlarından olan ve kendisi de 6 aya yakın bir süre Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu kalan avukat Ayşe Acinikli, cezaevlerinde yoğunlaşan hak ihlallerini, Adalet Bakanlığının projelerinin altında yatanları yorumladı. İlk olarak cezaevlerinde yaşatılan uygulamaların bizzat Adalet Bakanlığı’nın bilgisi üzerine yaşatıldığını kaydeden Ayşe, “Cezaevleri toplumdaki sorunların en yoğun ve ağır yaşatıldığı yer adeta. Yaşanan şeyler yetkililerin bilgisinde ama gündeminde değil. Çünkü, bunu olağan ve olması gereken gibi algıladıklarını düşünüyorum” dedi.
‘Hürriyetinden yoksun bırakma durumu yeterli gelmiyor’
Ayşe, siyasi tutuklu ve hükümlülerin hükümet ve beraberinde cezaevlerinin gözünde ‘hak etmişsindir’ mantığıyla sürekli işkenceye maruz bırakıldığını belirtti. Ayşe, “Hürriyetinden yoksun bırakma durumu yeterli gelmiyor, yaşamın bizzat kendisini işkence ve eziyet haline getirme çabaları var. Tabi, bir de kendilerince bir terbiye etmeye çalışma (daha doğrusu direnci kırma) amaç ve mantığı var. Yani, uygulamalarının ne kadarını kabul ettirebilirlerse o kadar görevlerini yerine getirmiş sayıyorlar kendilerini” şeklinde anlattı. OHAL kapsamında cezaevlerine gelen yeni uygulamalarla her gün yeni hak ihlallerinin cezaevi yönetimleri tarafından yaşatıldığını vurgulayan Ayşe, “Cezaevi yetkilileri de her durumdan kendilerine vazife çıkarıp gündeme göre uygulamaları ağırlaştırıyor. Sürekli bir şekilde daha ağır ve daha zor şartları kabul ettirmeye çalışıyorlar” sözlerini ifade etti.
‘Toplumun ve Kürtlerin direncini kırmak istiyorlar’
Adalet Bakanlığı’nın yeni cezaevlerini açma projelerinin de yürütülen politikalarla birebir bağlantılı olduğunu kaydeden Ayşe bu uygulamaların insanlık onurunu zedeleyecek boyutta uygulamalar olduğunu söyledi. Ayşe, insanlık onurunu zedeleyen uygulamalar hakkında da, “Genelde toplumun, özelde Kürtlerin direncini kırmak amaçlarının göstergesidir bu uygulamalar ve tutukluluğu bir ceza olarak kullanma ve bu kullanımın devam edeceğinin farklı bir şekilde söylenmesi sakıncalıdır. Her ne kadar yapılmaması gereken birşey olduğunu söylesek de yapmaktan geri durmuyorlar” diye konuştu.
‘Cezaevlerinde savaşın bir türünü devam ettiriyorlar’
‘Türkiye darbeler tarihinde kendisini işkenceler ve katliamlarla var eden 80 darbesi var. Aradan geçen bunca zamana rağmen cezaevlerindeki politikaların değişmemesinin nedeni nedir?’ şeklindeki sorumuzu Ayşe, “80 darbesi uygulamalarının halen devam etmesini bir nedeni ‘düşman ceza hukuku’ uygulamasıdır. Yani, insanların vatandaş olarak değil de düşman olarak görülmesi bunun temel nedeni. Düşman olarak gördükleri için de her türlü uygulamayı reva görüyorlar. Şu andaki hükümet kendini savaş üzerinden var ettiği için cezaevindeki uygulamaları da bundan bağımsız ele almak mümkün değil. Savaştan besleniyorlar ve cezaevlerinde de bu savaşın bir türünü devam ettiriyorlar” şeklinde yanıtladı.
‘Duvardan çıkan bir otu bile koparıyorlar’
Cezaevinde kaldığı süre içinde deneyimlediği zorluklardan da söz eden Ayşe şunları söyledi: “Şu an yaşanılan kaos ortamı cezaevinde daha da ağır olarak hissediliyor. İşi bir sinir harbine vardırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Yani, sürekli yeni bir sorun ve kısıtlama getirerek insanların kendilerine bir yaşam alanı yaratmasını engellemeye çalışıyorlar. Çiçek yetiştirmeye tahammül edememeleri, eskaza duvardan fışkıran bir otu bile koparmaları, her şeye yasak demeleri bunların basit göstergeleri…”
‘Cezaevlerine yüzümüzü dönelim’
Son olarak Ayşe, cezaevlerindeki hak ihlallerine karşı herkesin duyarlı olması gerektiğini kaydetti. Ayşe sözlerini, “Üstelik tutsakların seslerini duyurmaları çok zor ve duyursalar bile bunun anlaşılması gerçekten zor oluyor. O durumu yaşamayan birisi bunu çok da anlamayabiliyor. Her anı ve her yeri iktidar tarafından gasp edilmiş durumda olmayı anlamak kolay değil; nefes alacak alan kalmayabiliyor. Bu açıdan, cezaevlerine yüzümüzü dönmeli ve daha çok empati kurarak mücadele etmeliyiz” şeklinde sonlandırdı.