Av. Gülizar Tuncer: Haber alma hakkı sert çekirdek haklardandır

09:02

Rojda Oğuz/JINHA

İSTANBUL - KHK ile çok sayıda muhalif televizyon ve radyoların kapatılmasına yönelik 'bir ülkede basın neden susturulur' sorusunu yanıtlayan hukukçu Gülizar Tuncer, "Bir ülkede devlet basını susturmak istiyorsa halkın gerçekleri öğrenmesini engellemek istiyordur. Hem korkuyor hem de korkutmak istiyordur" diyerek, haber alma hakkının sert çekirdek haklardan olduğunun altını çizdi.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile Özgür Gündem gazetesi başta olmak üzere birçok muhalif radyo ve televizyon kanalı da kapatıldı. Kürdistan ve Türkiye'nin birçok noktasında yayın yapan kanallara ve radyolara karşı yapılan baskılar beraberinde dayanışma ağını da getirdi. Bütün bunların yaşandığı bu süreçte 'Bir ülkede basın neden susturulur?' sorumuzu yönelttiğimiz Avukat Gülizar Tuncer, gazete, televizyon ve radyo kapatmalarından gözaltı ve tutuklamalara kadar yaşanan hak ihlallerini anlattı.

'Amaç halkların susturulmasıdır'

Aynı anda birçok kanaların peş peşe kapatılmasının hukuku tümüyle hiçe saymak olduğunu söyleyen Gülizar, "Ülkenin geleceği açısından vahamet arz eden bir durum vardır. Bugünkü siyasi iktidarın OHAL'i gerekçe göstererek yarattığı baskı ve korku ortamında, onlarca gazete, televizyon ve radyoyu kapatarak susturmaya çalışması aslında bu ülkede yaşayan halkların susturulması, boğulmaya çalışılmasıdır" dedi. Televizyon kanallarının kapatılmasının hukuka aykırı olduğunu vurgulayan Gülizar, "Hukuken din, vicdan, düşünce ve kanaat özgürlüğü OHAL süresince de asla vazgeçilemeyecek sert çekirdek haklardandır. Bugünkü egemenler, başkaca pek çok hak ve özgürlük konusunda olduğu gibi bu konuda da ulusal ve ulusal üstü mevzuatı yok saymaktadırlar" diye belirtti.

'İmzalanan sözleşmelerde düşünce özgürlüğü var'

Tümüyle ortadan kaldırılmasını istedikleri askeri faşist rejimin ürünü olan 82 Anayasası'nın 26'ıncı maddesinde dahi düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü başlığı adı altında haber alma hakkının bir biçimde kabul edildiğini söyleyen Gülizar, "Söz konusu maddede 'herkes düşüncelerini tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar' denilerek, açıkça ifade edilmese de bu hakka yer verilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. Maddesi'nde ve Türkiye'nin kabul ettiği pek çok uluslararası sözleşmede, düşünceyi açıklama özgürlüğünün yanı sıra, halkın düşünce veya habere ulaşma hakkından bahsedilmektedir" sözlerine yer verdi.

'Karanlık bir geleceğe sürüklemek istiyorlar'

Hükümetin basına dönük başlattığı operasyonların temelinde yatanları yorumlayan Gülizar sözlerine şöyle devam etti: "Bir ülkede hükümet resmi devlet anlayışına aykırı gördüğü gazeteleri, dergileri, televizyon kanallarını ve radyoları böylesine haydutça, kapılarını kırarak, çalışanlarını darp edip gözaltına alarak kapatıyorsa, elbette ki halkın gerçekleri öğrenmesini engellemek istiyordur. Hem korkuyor hem de korkutmak istiyordur. Basına yönelik bu saldırılar halen içinde bulunduğumuz baskıcı şiddet ortamının daha azgın biçimde sürdürüleceğini de göstermektedir. Genel anlamda ülke dışında yürütülen saldırgan politikalar ülke içinde uygulamaya konulan şiddet politikalarına paralel biçimde yürütülmekte ve bugünkünden daha karanlık bir geleceğe mahkûm etmek istiyorlar bizi."

Yurttaşlar 'dolaylı mağduriyetlik' başvurusu yapabilir

Kapatılan kanal ve radyolarla birlikte haber alma hakkının ihlal edildiğini kaydeden Gülizar, "Bütün bunlarla beraber elbette ki kapatılan gazete ve televizyon kanallarının sorumluları ve çalışanlarının ve onları temsilen avukatların yanı sıra yurttaşlar da 'dolaylı mağduriyetlik' anlamında bireysel başvurularda bulunabilirler. Kendi hakları olan izleme ve dinleme hakları için şikayette bulunabilirler" dedi.

Gülizar son olarak halklar olarak yapılan baskılara karşı mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı.

(mg)