‘Kanun hükmünde kararnameyle tüm muhalifleri sindirecekler’
09:10
JINHA
ANKARA- OHAL ilan edilmesinden sonra Cumhurbaşkanı ve AKP hükümetinin çıkardığı kanun hükmünde kararnamelerle temel hak ve özgürlüklerin gasp edilmesinin önü açıldı. Konuya ilişkin konuşan avukat İlke Işık, hak ihlallerinden birinin de gözaltı süresi olduğunu belirterek, “Gözaltı süresinin 30 gün olması ve diğer çıkarılan kararnamede ki maddelerle hukuk dışına çıkma, istediği her kesime yönelme, tüm muhalifleri sindirme yetkileri var” dedi.
15 Temmuz'da ‘darbe girişimi'nin ardından toplanan MGK (Milli Güvenlik Kurulu) toplantısında üç ay Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edilmesi kararı alınmıştı. OHAL ilanından sonra çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile temel hak ve özgürlüklerin gasp edilmesi yasal kılıfa büründürülerek daha fazla hak ihlallerinin yaşanmasının önü açıldı. Konunun hukuki boyutunu JINHA'ya değerlendiren avukat İlke Işık Sağdıç, güçlü bir demokrasi bloğu oluşturulmadığı taktirde daha faşist uygulamalara maruz kalınacağını belirtti.
'OHAL hükümete çok geniş yetkiler veriyor'
OHAL durumunun bütün hayatı kanun hükmünde kararnamelerle düzenleme üzerine kurulu olduğunu dile getiren avukat İlke Işık Sağdıç, OHAL'in hükümete çok geniş yetkiler verdiğini söyledi. OHAL'in ilk yasak ve uygulamalarının hapishanelere geldiğini belirten İlke, ''Zaten zor olan hapishane koşullarına bir dolu yasak eklendi. Bütün uluslararası sözleşmelere, evrensel insan haklarına, Türkiye'deki hukuk kurallarına da aykırı düzenlemeler bunlar. Olağanüstü hal durumunda bütün insan haklarına aykırı uygulamalar rahatlıkla yapılabiliyor. Önümüzdeki günlerde günlük hayata ve hapishanelere ilişkin daha büyük sıkıntılar yaşanabilir'' diye konuştu.
'Kararname maddeleri anti-demokratik'
Avukatlar olarak bundan sonraki süreçte temel hak ve özgürlüklerin gasp edilmemesi için aktif olarak hukuki bir mücadele vereceklerini kaydeden İlke, ''Gözaltı süresi 30 güne çıkarıldı. Bunun mantıklı açıklanabilir hiçbir gerekçesi olamaz. Bu durum hukuka aykırılık demek, işkence demek, kötü muamele demek, özellikle de gözaltında avukatla görüştürülmemesi, iletişim kuramaması, avukat görüşmelerinin kayıt altına alınması temel hak ve özgürlüklerin en önemli durumu ihlal ediliyor demek. Bunu darbeye karşı yaptıklarını söylüyorlar. Anti-demokratik bir şeye karşı yaptıklarını söylüyorlar ama bu kararname hiç demokratik değil, kabul edilebilir değil'' dedi.
'Kararnameyle tüm muhalifleri sindirme yetkileri var'
Siyasi iktidarın demokrasi ve insan haklarına saygıdan bahsettiğini, ancak temel hak ve özgürlükleri gasp eden bir kararname çıkardığını vurgulayan İlke, bu kararnameyle çok ciddi hak ihlalleri yaşanacağını söyledi. Toplumun tüm kesiminin endişe ve kaygı duyduğunu belirten İlke, ''Çünkü anti-demokratik bir süreçle birlikte geldi OHAL. Bu kaygı ve endişenin temeli de var. Gözaltı süresinin 30 gün olması ve diğer çıkarılan kararnamede ki maddelerle hukuk dışına çıkma, istediği her kesime yönelme, tüm muhalifleri sindirme yetkileri var. Sonsuz bir yetki ve hak gaspını içeren bir durum var” diye konuştu.
'İhtiyacımız olan şey demokrasi ve özgürlük'
Bu ülkede darbelerden en çok mağdur olan kesimin sol, emekçi ve demokrat kesimler olduğunu kaydeden İlke, ''Bu yüzden en çok darbenin karşısında olanlar da onlardır. Bir darbe girişimi yaşadık. Kimse bu darbenin yanında değil. Ama bu siyasal iktidar darbeyle yüzleşeceğini hesaplaşacağını söylüyorsa hukuk çerçevesi içerisinde daha çok demokratik uygulamalarla yapmalı. Son 1 yıldır korkunç şeyler yaşıyoruz. Bu darbe girişimi de savaş ve kaos ortamından dolayı oldu. İhtiyacımız olan şey daha fazla demokrasi ve özgürlük. Darbe girişimi sıkıntılı ama darbeden dolayı gözaltına alınanların yaşadıkları da sıkıntılı. Hak gaspı ve işkenceler yaşandı. Binlerce kişi işsiz kaldı. Hem darbeye karşıyız hem de darbenin karşısında uygulanan anti-demokratik uygulamalara karşıyız'' ifadelerini kullandı.
'Tüm emek ve demokrasi güçleri bir araya gelmeli'
OHAL boyunca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS ) 15. maddesinin askıya alındığına da değinen İlke, sadece yaşam hakkı, işkence gibi temel konularda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurabileceğini dile getirdi. AHİM'in bölgede yaşanan ağır hak ihlalleri ve tedbir kararı alma konusunda birçok ret kararı verdiğini hatırlatan İlke, son olarak şunları kaydetti:
''AHİM'e güvenmek ve uluslararası örgütlerin zorlamasıyla hak ihlallerinin önüne geçmek, hukuki olarak hak gasplarını önlemek için zor. Yaşadığımız sorunlara yokmuş gibi davranmayacağız. Adı konulmamış bir OHAL'le yaşıyorduk zaten. Emek ve demokrasi güçlerinin bir araya gelmesi çok önemli. Herkes yan yana geldiğinde daha ciddi saldırıları ve faşist uygulamaları engelleyebiliriz. Böyle bir kamuoyu yarattığımızda, güç birliği yakaladığımızda ahim bizi dikkate alır. Şu anki siyasal iktidar muhatap kabul etmek durumunda kalır. Demokrasi ve barışın gelmesi için de bir araya gelmemiz, müzakere sürecinin tekrar başlaması içinde bu şart. Bütün emek ve demokrasi güçlerinin bir araya gelmesiyle hak ve özgürlüklerimize sahip çıkabiliriz ve kazanabiliriz. Her şey buna bağlı.''
Hapishanelerde yasaklar ve sürgünler yaşanıyor
TUHAD-FED'in aktardığı bilgilere göre ise, OHAL ilan edildikten sonra siyasi tutsaklara görüş, mektup, telefon ve avukat görüşü yasağı getirildi. Ankara Sincan F Tipi Cezaevi'nden 8 siyasi tutsak, Antalya L Tipi Cezaevi'ne sürgün edildi. Van F Tipi Cezaevi’nde bulunan 27 siyasi tutsak ise Kırıkkale F Tipi Cezaevi’ne sürgün edildi.
Ayrıca TUHAD-FED, Sincan’da pek çok sürgünler yaşandığını, çoğuyla iletişim kuramadıkları için tam sayı veremediklerini belirtti.
(mc/sy)