'30 günlük gözaltı süresi her türlü işkencenin habercisi'
09:04
JINHA
AMED - Resmi Gazete'de yürürlüğe giren OHAL'in ilk kararnamesi değerlendiren hukukçu Reyhan Yalçındağ, "Gözaltı süresinin 30 güne uzatılması yeniden işkenceler, tecavüzler, işkence izlerinin yok edilmesi anlamına geliyor. Bu saatten sonra kişi hak ve özgürlüğünden söz edemeyiz" dedi.
OHAL'in ilk kararnamesi Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Karara göre, gözaltı süresi 30 güne çıkarıldı, Cumhuriyet savcısının istemiyle tutuklunun avukatlarıyla görüşmesi sulh ceza hâkimliğince yasaklanabilme imkanı getirildi. Kararname ile birlikte 35 sağlık kuruluşu, 15 vakıf üniversitesi ve bin 229 vakıf ve dernek kapatıldı. Kararnamede gözaltı süresinin 30 güne çıkartılmasını değerlendiren insan hakları savunucusu Reyhan Yalçındağ, sadece gözaltı süreciyle alakalı değil son 40 sene boyunca tüm OHAL uygulamalarının Kürdistan halkına yaşatıldığını kaydederek, 90'lı dönemlere bir geri dönüşün yaşandığını söyledi.
'Birçok hak ihlali yaşanacak'
OHAL sürecinin yaşamı askıya alma, her türlü hak ve özgürlük alanının keyfi biçimde ihlal edilmesi anlamına geldiğine değinen Reyhan, Avrupa Birliğine aday olma hayalleri sırasında dahi birçok hak ihlallerinin yaşandığına dikkat çekti. Bu süreçte böylesi bir kararın alınmasının ardından yaşanacakları hayal bile edemediklerini söyleyen Reyhan, "19 yıldır avukatlık yapıyorum. 90'ların sonu 2000'lerin başında OHAL'den kaynaklı 10'ar gün 15'er gün olarak gözaltı süreleri uzatılıyordu. Öyle süreçlerden geçtik ki 150 güne yakın gözaltında tutulan müvekkillerimiz oldu. Bu her türlü işkence, kötü muamele, cinsel saldırı anlamına geliyor" dedi.
'Herkesin yaşam hakkı elinden alınacak'
30 gün gözaltı süresinin uzamasının ne anlama geldiğini sıralayan Reyhan, şöyle devam etti: "Yeniden işkenceler, tecavüzler, işkence izlerinin yok edilmesi anlamına geliyor. Teknoloji ilerlediği halde böylesi bir süreyi uzatmak herkesin yaşam hakkının elinden alınacağı anlamına geliyor. Bu saatten sonra kişi hak ve özgürlüğünden söz edemeyiz. Dün herkes bir kabusa uyandı diyebilirim. Şimdi bir yandan 'darbecilerle mücadele ediyoruz' diyeceksin diğer yandan bu anti-demokratik uygulamaları görmezden geleceksin; buna çocuklar dahi güler. Sen 14 sene boyunca bu ülkede demokratik, özgür bir yaşam sunmuş olsaydın biz bugün bu kabusları yaşamış olmayacaktık."
'Tüm muhalifler suçlu sayılacak'
Darbeci mantıkla mücadele yolunun aynı yöntemleri hayata geçirerek ve insanları fişleyerek gerçeklemeyeceğinin altını çizen Reyhan, resmi gazetede yayınlanan kararla birlikte başta Kürtler olmak üzere muhalif olan herkesin suçlu sayılacağını kaydetti. Askere dokunulmazlıklarla ve gözaltı sürelerinin uzatılarak yeni kayıplar, işkenceler ve tecavüzlerin kapıda olduğuna vurgu yapan Reyhan, avukatlar olarak ve insan hakları savunucuları olarak böylesi bir geriye dönüşü kabullenmeyeceklerini aktardı.
AİHS'in askıya alınmasının bu kararnamenin habercisi olduğunu belirten Reyhan, "Kişilerin örgütlenme hakkını da ortadan kaldıran bir durum var. Keyfi uygulamalar artacaktır. AKP'nin darbesi ile askeri darbe arasında hiçbir fark yok" dedi.
(be/mg)