10 Ekim’in sorumluları hakkında AYM’ye başvurulacak

09:09

JINHA

ANKARA – 10 Ekim davasının iddianamesi hakkında bilgi veren davanın avukatı İlke Işık Sağdıç, 586 sayfadan oluşan iddianamede yargılanan 36 tane sanıktan 27’sinin firari olduğunu bildirdi. Devletin ve polisin elinde istihbarat olmasına rağmen hiçbir önlem alınmadığını da hatırlatan İlke, sorumlu kamu görevlileri ve yetkilileri hakkındaki suç duyurularına ilişkin işleme koymama kararı verildiğini ve bu nedenle AYM’ye başvuracaklarını kaydetti.

10 Ekim 2015 tarihinde Ankara’da IŞİD’ın yaptığı katliamda, 102 insan hayatını kaybetmiş, 500 yakın insan da yaralanmıştı. IŞİD'in yaptığı bu saldırı, Türkiye tarihinin en kanlı terör katliamı olarak tarihe geçti. Devletin üzerini örtmeye çalıştığı katliama ilişkin, ancak emek ve demokrasi güçlerinin mücadelesiyle 7 ay sonra bir iddianame hazırlanabildi. 586 sayfadan oluşan 10 Ekim katliam davasının iddianamesinde yargılanan 36 tane sanık bulunmakta ve bu sanıkların 9 tanesi tutuklu diğerleri ise firari.

Dava sürecinin başlaması için duruşma tarihinin verilmesi beklenirken, ‘10 Ekim Davası’nın avukatlarından İlke Işık Sağdıç ise, katliamdan günümüze kadar neler yaşandığını ve davaya ilişkin hangi süreçlerden geçildiğini JINHA'ya değerlendirdi.

'Bir gün sonra kısıtlılık kararı alındı'

Türkiye tarihinin en büyük siyasi katliamlarından biriyle karşı karşıya olunduğunu vurgulayan İlke, ancak devletin tüm katliamların üzerini örtmek adına her birine yayın yasağı ve gizlilik kararı getirdiğini belirtti. 10 Ekim katliamı gerçekleştikten bir gün sonra da kısıtlılık kararı alındığını hatırlatan ilke, “Bu kısıtlılık kararı şu anlama geliyor. ‘Biz 9 ay boyunca savcılığın yaptığı hiçbir şeye dahil olamadık, dosyadan tek bir satır bile göremedik’” dedi.

Dosyaya dair delillerin toplanması ve dosyaya dahil olma taleplerinin hepsisinin reddedildiğine dikkat çeken İlke, savcılığın tek başına bu soruşturmayı yürüttüğünü ve aydınlatılması taleplerinin engellediğini kaydetti.

'Bir grup IŞİD'liye açılmış bir dava var’

Savcının soruşturmayı daha ‘güvenli’ yürütmek iddiasıyla dosyaya kısıtlama getirdiğini belirten İlke, böylece dokuzuncu ayın sonuna gelindiğinde yakalanmış tek bir sanığın olmadığını ve bu sayede dosyanın çok iyi gittiğine dair bir delil olmadığına dikkat çekti.

Kısıtlılık kararının sonucunda alınmış verimli bir sonuç olmadığını belirten ilke, “Dosyayı bizden gizlediler, bizim katkılarımıza engel oldular. Kendi istedikleri gibi bir soruşturma yürüttüler. Geldiğimiz noktada da iddianameye baktığımızda ‘bir grup IŞİD'liye açılmış bir dava var. Bu kısıtlılık kararı ile yürütülen soruşturma ile çıkan iddianame; ne katliamı aydınlatacak ne de bundan sonra bu gibi katliamların olmamasına hizmet edecek bir iddianamedir” şeklinde konuştu.

'Gaz atan polisler yargılanmalı'

Katliamdan hemen sonra polislerin gaz kullandıklarını ve TTB’nin raporunda yer aldığını hatırlatan İlke, “Gazdan dolayı da ölen insanlar var orada. Ama savcı adli tıp raporuna bakmış, gaz sebebiyle ölen yok diye soruşturmaya gerek duymadı. Ölmemiş olsalar bile bu yapılan normal bir şey mi? Müfettiş raporunda var. Emniyet müdürü 'süpürün' diye talimat veriyor. Bu emri veren polis belli, oradaki polisler belli” dedi.

Kamu yetkililerine işlem yapmam kararı!

Kamu görevlileri olmadan ve katliamın hemen ardından yaşanan gazlı müdahaleden hiç bahsedilmeden hazırlanmış bir iddianamenin ortaya çıktığını vurgulayan İlke, “Bizim yaptığımız çok sayıda suç duyurusu var. Kısıtlılığa dair Anayasa Mahkemesine başvurmuştuk, hâlâ sonuçlanmadı. Dava başlayacak, hâlâ sonuç yok. Ayrıca kamu görevlileri ve devlet yetkilileri hakkında da yaptığımız suç duyuruları var. Bunlar hakkında işleme koymama kararı verildi. Yine bu konuyla ilgili Anayasa Mahkemesine başvuru yapacağız” dedi.

'Devletin elinde saldırı olacağının istihbaratı vardı'

Nisan ayında müfettiş raporuna ulaştıklarını söyleyen İlke, müfettişin sorumlu olan devlet yetkilileriyle görüştüğünü ve saldırıya ilişkin çok sayıda istihbaratın olduğunu öğrendiklerini kaydetti. Canlı bombaların isimlerine ve fotoğraflarına kadar istihbarat raporlarında yer aldığına değinen İlke, ‘çok sayıda ihbar geldiği’ iddiasıyla, tertip komitesiyle yapılan görüşmelere rağmen önlem alınmadığını bildirerek, şunları kaydetti:

'Devlet bildiği halde önlem almadı'

“Bu istihbaratları dönemin TEM C büro amiri ilgili yerlere göndermiyor. Bir hiyerarşi var içlerinde, tutuyor iletmiyor; önlem alınması için gerekli işlemleri yapmıyor. Müfettiş, ‘Neden ilgili yerlere göndermedin?’ diye soruyor, cevap olarak, ‘Çok sayıda bunun gibi istihbarat geliyordu, personelimiz ve polislerimiz etkilenmesin diye göndermedim’ diyor. 10 Ekim sabahı gelmiş, istihbarat var. 10 Ekim mitinginin tarihi, saati belli. Önceden başvurusu yapılmış, emniyetle ve valilikle bir dizi görüşmeler yapılmış. Tertip komitesi en az iki kere toplantı yapıyor, emniyetle güvenlik önlemleri konuşuluyor. Emniyet bu istihbaratlar üzerine hiçbir önlem almıyor.”

Gelen istihbaratlara rağmen rutin ve klasik bir miting düzeneği kurduklarını anlatan İlke, “Bu istihbaratlar varken ciddi önlemler almadılar. Polislerini canlı bomba saldırısına karşı uyarırken, mitinge gelenleri saldırıya karşı korumak için hiçbir şey yapmadılar. Bu istihbaratlardan birisinden bile tertip komitesine söz etmediler” diye konuştu.

'Sanık olması gereken polisler var'

Bütün bunlara rağmen kamu görevlileri hakkında başlatılmış tek bir soruşturmanın olmamasına dikkat çeken İlke, kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunduklarını ve 30 gün içerisinde işleme koymama cevabı aldıklarını söyledi. Bu hukuksuz durumu Anayasa Mahkemesine (AYM) taşıyacaklarını belirten İlke, “Bu kamu görevlileri hâlâ görevlerini Ankara'da yapmaya devam ediyorlar. Ayrıca bu soruşturmayı Cumhuriyet Savcılığı yürütüyor gibi görünüyor. Ancak mağdurlarla görüşme, ifade alma, delil toplama gibi bir sürü işi polisler yaptı. Bu soruşturmayı yürütenler arasında, katliamda sanık olması gereken polisler bile var. Hem uluslararasına hem hukuka aykırı bir prosedür var” diye konuştu.

İlke, savcının kamu görevlilerinin bir suçu olmadığına karar verdiğini hatırlatarak, şunları söyledi: “Böyle bir yorumla memur suçlarına bir dosya ayırıp gönderdi. Bu kanıya da IŞİD'lilerin belgelerine dayanarak varıyor. Şu an memur suçlarında kamu görevlileri hakkında bir dosya var ama bu görüşle gönderilen bir soruşturmadan ne çıkacağı belli. Biz bunu da, ceza dosyalarını da takip ediyoruz.”

’27 firari sanık nerede!’

586 sayfadan oluşan 10 Ekim katliam davasının iddianamesinde yargılanan 36 tane sanık bulunmakta. Bu sanıkların 9 tanesi tutuklu, diğerleri ise firari. İddianamede bu saldırıyı yapanların isimlerinin bütün istihbarat raporlarında geçmesine rağmen nasıl bu kadar rahat hareket edebildiklerini soran İlke, şunları kaydetti:

“Sadece birkaç IŞİD'li var. Dosyada kilit isim olan iki IŞİD'li Antep'te yakalanacağını anlayınca kendini patlattı, öldüler. Diğer önemli kişiler, firari ortada yok. Dolayısıyla kim ne ifade verecek, kim nasıl aydınlatacak bu katliamı? Ellerinde istihbarat olmasına rağmen hiçbir güvenlik önlemi almadılar. Bunların cevabının olmadığı bir iddianame katliamı aydınlatmaz. Zaten bize kalırsa aydınlatma ve çözmek gibi bir amaçları yok. Bütün sorumluları yargılayalım diye de bir duruşları yok. Bu dosyada kamu görevlileri yok, onlara dava açılmadı.”

'Buradan adalet çıkmaz, örgütlenmeliyiz'

10 Ekim davasının uzun süren bir dava olacağını belirten İlke, son olarak şunları kaydetti: “Bu dava sadece avukatlarla ya da şikayetçilerle çözülecek bir dava değil. Buradan adalet çıkmaz. Hukuk devleti değiliz, yargının hali ortada. Adalet mekanizması olmadığı konusu tecrübeyle sabittir” dedi.

Bundan sonra yeni katliamların yaşanmaması ve kamu görevlilerinin yargılanması için bu davayı herkesin izlemesi gerektiğini belirten İlke, mücadelenin hem sokakta hem dava dosyalarına sahip çıkarak yargılatmakla olabileceğinin altını çizdi. İlke, bir araya gelerek örgütlenme çağrısında bulundu.

(mc/sy)