Çözümsüzlüğün bir başka ismi: Tecrit

09:00

Sarya Gözüoğlu/JINHA

AMED - PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik ağırlaştırılmış tecridin hukuksuz olmasının yanı sıra ülkeyi de kaosa sürüklediğini, savaş suçlarının çoğalmasına neden olduğunu vurgulayan avukat Reyhan Yalçındağ, "Çözümsüzlüğün derinleşmesinin bir başka ismi tecridin ağırlaşması, Adullah Öcalan'la ilgili görüşme kanallarının kapatılması meselesidir" dedi.

Dolmabahçe Mutabakatı ardından Türkiye'de halkların beklentisi olan barış yerine tüm görüşmelerin yürütüldüğü PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik ağırlaştırılmış tecrit başladı. Çözümün adresi olarak gösterilen Abdullah Öcalan 2011 yılından bu yana avukatlarıyla görüştürülmezken, Nisan 2015'den bu yana da ailesi ve İmralı Heyeti ile görüştürülmüyor. 7 Haziran seçimleriyle de kaosun ve şiddetin daha da tırmandırıldığı ülkede aydın, yazar, STK'lar, halklar bir an önce çözüm için Abdullah Öcalan ile görüşmeyi işaret ediyor.

'Hak gaspları devlet pratiğine dönüştü'

Hukukçular da siyasi açıdan kaosu başlatan tecridin hukuksuz yönüne dikkat çekiyor. Avukat Reyhan Yalçındağ Baydemir, Türkiye'de ikili bir hukuk anlayışının söz konusu olduğunu vurgulayarak, toplumsal sorunlara duyarlılıklarını toplumsal gösteri ve yürüyüş haklarını kullandıklarında yüzlerce insanın yaşamına mal olan süreçler yaşandığına dikkat çekti.

Devletin bütün mekanizmalarının AKP iktidarı tarafından derdest edildiğini ifade eden Reyhan, "Kürtlere dönük derinlemesine hak gaspları aslında bir devlet pratiği haline dönüşmüş durumda ve tecrit bunun sadece bir boyutu. Aslında belki de tüm bu meselelere dayanak teşkil edilen bir boyut" dedi. 2013 ile 2015 yılları arasında PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinden gelişen bir çözüm ve müzakere sürecinin yaşandığını hatırlatan Reyhan, "Çatışmalarda yaşamını yitiren asker ve polis aileleri şunu bir kez daha sorgulamalıdır; 'Sayın Öcalan ile görüşmeler sürüyorken, neden insanlar ölmüyordu, neden bu kadar acı yaşanmıyordu?' Yanıt ise İmralı tek kişilik insanlık dışı cezaevi koşullarına rağmen Sayın Öcalan'ın barış süreci ile barışa olan inancıyla direniş yürütmesiydi" dedi.

'Süreç son derece kaotik bir ortama evrildi'

Abdullah Öcalan ile ilgili yürüyen bir dava sürecinin varlığına dikkat çeken Reyhan, avukatlarıyla görüştürülmemesinden kaynaklı davaya müdahil olamadığı için ayrıca bir hak gaspı yaşandığını söyledi. Bu durumun da hem Türkiye'nin anayasasına hem de uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunun altını çizen Reyhan, "Ailesiyle dahi görüştürülmüyor. Ağırlaştırılmış tecridin tam da işkence halini aldığını söyleyebiliriz. 2013-2015 Temmuz'una kadar süren süreçte heyetlerle görüşmesi söz konusuydu ve bununla ilgili kendisinin talebi üzerine sekretarya oluşturulmuş ve yanına bazı mahkumlar gönderilmişti. Ama Kürdistan'da savaş derinleştikçe Çetin Arkaş ve Nasrullah Kuran apar topar Silivri cezaevine nakledildiler ve olağanüstü şeyler yaşandı" diye konuştu.

Çetin Arkaş ve Nasrullah Kuran'ın çıplak arama işkencesinden geçtiklerini, darp edildiklerini, aylarca aile ve avukatları ile görüştürülmediklerini hatırlatan Reyhan, "Süreç son derece kaotik bir ortama evrildi. Onun yanından gelen kişilerle bile görüşülemiyorsa İmralı'da neler yaşanıyordur sorusu akıllara geldi" ifadelerinde bulundu.

'Tecrit derinleştikçe savaş suçları artar'

Hükümetin de PKK Lideri Abdullah Öcalan olmadan çözüm için adım atılamayacağının farkında olduğuna dikkat çeken Reyhan, "Çocuklar dahil insanlar katlediliyor ve hala 2016 Türkiye'sinde aileler katledilen çocuklarının cenazelerine erişemiyor. Tanklarla toplarla şehirler alabora ediliyor. Habitatların yok olması, hamile kadınların öldürülmesi, sivillere yönelik insanlık suçlarının işlenmesi, çıplak bedenlerin teşhir edilmesi gibi insanlığa karşı suçlar işleniyor. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit derinleştikçe, savaş suçları da yaşanmaya devam edecektir" şeklinde konuştu.

'Tek kişilik cezaevi 24 saatlik işkence anlamına geliyor'

Devletin topyekun imha, ret, inkar ve sessizliğe gömme amacı taşıdığını ifade eden Reyhan, "Uluslararası minimum ceza standartları, ilkeler var ve burada tecridin ne olduğu son derece iyi tanımlanmış. İmralı tek kişilik cezaevi 24 saatlik işkence anlamına gelen bir cezaevi sistemi aslında. Bizzat o cezaevinde bulunmanın kendisi o kişinin 24 saat işkenceye tabi tutulması anlamına geliyor" dedi.

'Halklar geleceğe endişeyle bakıyor'

Halkın PKK Lideri Abdullah Öcalan'ı umut olarak gördüğünü ve tecrit nedeniyle geleceğe endişeyle baktığını ifade eden Reyhan, "Bütün bunların çözümü için hemen bugün avukatlar ve aile eliyle görüş taleplerine bir yanıt verilmesi gerekiyor. Her geçen gün AKP devleti suç işliyor. Çözümsüzlüğün derinleşmesinin bir başka ismi tecridin ağırlaşması Sayın Öcalan'la ilgili görüşme kanallarının kapatılması meselesidir" diye konuştu.

(gc)