20 siyasetçi yargılanıyor: Öz yönetim devleti bölmez, bütünleştirir

20:32

JINHA

WAN - Erciş ilçesinde 20 siyasetçinin yargılandığı duruşmada çarpıcı ifadeler açığa çıktı. Mahkeme başkanı AKP ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yönelik geliştirilen eleştirilere hassas yaklaşırken, siyasetçilerin ısrarla öz yönetimin bir hak olduğunu ve düşünce özgürlüğü kapsamında yer aldığını belirterek öz yönetim taleplerinde ısrar etmeleri görülen duruşmaya damgasını vurdu.

Van’ın Erciş ilçesinde 12 Ekim tarihinde Zilan parkında Ankara katliamına yönelik tepki amaçlı yapılan basın açıklaması ve ardından ilan edilen öz yönetim açıklamasının ardından Erciş Belediye Eşbaşkanı Diba Keskin’in, HDP Erciş İlçe Eşbaşkanı Sevval Çadırcı, Belediye Meclis üyeleri Mecit Sargut, Nuri Çiçek, DBP Erciş İlçe Eşbaşkanı Şevket Ulugana, DTK Meclis üyesi Salih Ergün, Kurdi-Der Erciş İlçe Eşbaşkanı Şakir Asıl ve diğer siyasetçiler Mustafa Akyüz, Erol Cengiz, Şehmus Bülbül,Turgut Bayramhan, Erhan Basut’un tutuklu yargılandığı, Ömer Sayıner, Şaban Elbir ve Eğitim-Sen Erciş üyeleri, Yakup Sekin, İlhami Tekin, Aydın Bayraktar ve Cengiz Maral güvenlik önlemleri altında yapıldı. Aynı zamandan aynı davadan yargılanan Eski DBP Van İl Eşbaşkanı Münir Aras ve Erciş Belediyesi Eşbaşkan vekili Güler Avcı ise mazeretlerinden dolayı duruşmaya katılamadı.

Duruşma, 9 saate yakın sürdü

Öğleden önce saat 09.30’da başlayan duruşma akşam saat 18.30’a kadar devam etti. Duruşmada mahkeme başkanının AKP’ye ve Cumhurbaşkanına yönelik gelişen eleştirilere tahammülsüzlüğü dikkatlere takılırken, tutuklu siyasetçilerin ısrarla öz yönetimin bir hak olduğunu savunmaları ve bunu çeşitli örneklerle açığa çıkarması savunma kayıtlarına geçti. Öz yönetimi ilan ettikleri için “devleti bölme” suçlaması ile yargılanan siyasetçiler, yaptıkları savunmada devleti bölmediklerini aksine vatanı bütünleştirecek bir model olduğunu savundu.

‘Çabalarımız devleti bütünleştirmek’

Üzerine atılı ‘devleti bölmek’ suçlamsını kabul etmediğini ifade eden DBP Merkez Çalışma Kurulu Üyesi Şehmus Bülbül, “Hakkımda hazırlanan iddianamede sanki devletin bütünlüğünü bozuyormuşum gibi yansıtılmıştır. Tam tersine bu çabalarımız devletin kurumlarının çalışmalarını düzeltmesi ve birlik beraberliğin sağlanması içindir. Demokratik özerklikle ilgili her şey iddianamede görüldüğü gibi değerlendirilmiştir. Buna kesinlikle katılmıyorum ve kabul de etmiyorum. Demokratik özerkliği hukuki bir durum olarak görüyorum ve savunuyorum” dedi. Şehmus, özyönetim kararının neden aldıklarına ilişkin ise şu cümleleri kullandı:

'Halkı darp eden kurumların varlığının meşrutiyeti'

“Yaklaşık 3 yıl önce bir çözüm süreci devam ediyordu. Mevcut iktidar 7 Haziran seçimlerinde istediği sonucu alamayınca, süreci bozdu. Adana Mersin gibi bir çok illerde seçim bürolarız ve parti binalarımız bombalandı. Diyarbakır mitingimize bomba patlatıldı Suruç sınırında 30 gencimiz katledildi. Yaşanan bu gelişmeler Kürt sorunu çözümünün reddini açığa çıkardı. Yaşanan bu gelişmelerle Kürt halkına karşı bir savaş başlatıldı. AKP’nin masayı devirmesi ile birlikte bizde parti tüzüğümüzde olan öz yönetim modelinin çalışmalarını yürüttük. Ankara ve ondan öncesi yaşanan katliamlar sonrası halkın öfkesi bize bu açıklamayı yapma zorunluluğu getirdi. Halkın talebi ile öz yönetim açıklamasını yaptık." Şehmus, devletin varlığını asla inkar etmediklerini, ancak halka hizmet etmek yerine halkı darp eden kurumların varlığının meşrutiyetini yitirdiğini ifade ettiklerini belirtti.

Hakim’in AKP hassasiyeti

Yapılan savunmaların ardından söz alan avukatlar müvekkillerinin düşüncelerinin yargılandığını ifade ederek, çeşitli öz yönetim modellerini mahkeme heyetine anlatarak öz yönetim talebinin ülkeyi bölmeye yönelik bir faaliyet olmadığını ifade etti. Avukat Suat Çakan, yapılan benzer yargılamaların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden döndüğüne yönelik bir emsal kararı mahkeme heyetine sunarak müvekkillerine yönelik gelişen yargılanmanın adil olmadığını dile getirdi. Avukat Ümit Avcı ise Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Anayasanın kararına saygı duymuyorum” yönündeki ifadesinin Türkiye Devleti'nin Anayasasına müdahale olduğunu yargılanması gereken bir suç olduğunu yönündeki ifadesi üzerine mahkeme başkanın Ümit'e müdahale etmesi dikkat çekti.

Duruşma 26 Mayıs'a ertelendi, Türk bayrağı asıldı

Yapılan savunmaların ardından mütaalayı okuyan Cumhuriyet Savcısı ise tutuklu siyasetçilere yönelik atılan suçların katalog suçları kapsamında olduğunu ifade ederek, siyasetçilerin kaçma şüphesinin yüksek olduğu gerekçesi ile tutukluluk hallerinin devamına kararı verdi. Savcını mütaalasının ardından siyasetçilerin beyanı alındıktan sonra verilen 10 dakikalık aranın ardından tutuklu 11 siyasetçinin tutukluluk hallerinin devamına, tutuksuz yargılanan ve duruşmada hazır bulunan 7 kişinin ise haklarındaki adli kontrol şartının devamına, Ömer Sayıner’in İstanbul’daki hastası nedeni ile imza atma şartının kaldırılmasına fakat yurt dışına çıkma yasağının devamına kararı verildi. Bir sonraki duruşma ise tutuklu siyasetçilerin SEGBİS yolu ile duruşmaya çıkması kararı ile 26 Mayıs 2016 tarihine saat 09.30’a ertelendi. Verilen tutuklama kararı sonrası polislerin zırhlı araçlara Türk bayrağı asarak sevinç gösterisi yapması dikkat çekti.

‘Kürtler yıllardır politik yargılamalar ile karşı karşıya’

Duruşmanın son bulmasının ardından kısa bir konuşma yapan Van Baro Başkanı Murat Timur ise, Kürtlerin Devlet politikaları sonucu yıllardır sistematik bir şekilde hep politik nedenlerden dolayı politik mahkemelerde yargılandığının altını çizdi. Murat, “Cumhuriyet döneminden beri Kürtler İstiklal Mahkemeleri, Devlet Güvenlik Mahkemelerinde politik yargılamalar ile sürekli karşı karşıya kaldı. Yine bu süreçte Kürtler yine politik yargılamalar ile karşı karşıya kaldığı bir dönemdir. Umarım bundan sonraki süreçte en azından politik süreçten bağımsız bir şekilde hukuksal bir yargılama yapar. Ne yazık ki ailelere bugün olumlu bir karar veremedik. Tek umudumuz bundan sonraki süreçte mahkeme hukuksal şekilde yargılama gerçekleştirir” dedi.

(va/sy)